Fikir, Kuduz Muamelesi Görmemeli

194

Yazı yazarak, resim yaparak,
fotoğraf çekerek, şarkı besteleyerek vs geçimini temin eden fikir emekçisi
sayısı Türkiye’de çok az. Ya siyasi iradenin himayesine girecek veya bir
cemaata mensup olacak, ya da zengin olup bu işi hobi olarak gerçekleştireceksiniz.
O vakit pek sorun yaşamıyorsunuz. Vicdanınızın sesini dinleyerek, özgür şekilde
bir sorunu gündeme taşıdığınız roman, hikaye, şiir, düz yazı, beste, tablo,
veya araştırma güçlü birilerinin hoşuna gitmeyince adliye koridorlarında
dolaşıp durursunuz. Benim hayatım neredeyse çoğu zaman böyle geçmiştir, ya
okuduğum ya yazdığım kitaptan veyahut sorumlu olduğum medyanın müdürlüğünden 15
yaşımdan, en son 73 yaşına kadar mahkemelerde görüşümü savundum, sonunda da berat
ettim, aklandım. Yargılanmanızı kurucusu olduğunuz veyahut üyesi bulunduğunuz
meslek kuruluşları da bile pek umursamıyor!. Bu kuruluşlar sadece liderlerine
çalışır. Böyle bir zaman dilimindeyiz.

 

Galiba Bir Şeyler Olacak

 

Ülkemizdeki fikri fukaralığın
sebeplerinden en önemlisi bu olsa gerek.

Çünkü yıllarca önce eleştirel
görüşten uzaklaştırıldık. Analtik düşünceyi dışladık. Birkaç sene önce “Demokrasimizin
Perde Arkası, Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ın Yürüyüş Yolu-Yazılmayan Anılar”
adlı kitabımdan dolayı merhum hocam ile birlikte İstanbul Çağlayan Adliyesinde
yargılandık ve aklandık. Bir zamanlar böylesi davalara hukukçularımız daha
haberi duyar duymaz gönüllü olarak sizi arar bulur ve mahkemelere avukatınız
olarak savunurlardı. Artık yeni dönemde paranız varsa avukat tutabiliyorsunuz.
Bu süreçte Telif Hakları Derneği Genel Başkanı Sosyolog ve Yazar Cafer Vayni ve
danışman olarak Avukat Mehmet Cangir ilgilendi sadece. Mahkemeye sunulmak üzere
bilgi ve belgeler verdiler, dosyamı incelediler sağ olsunlar. Minnettarım.

Üyesi olduğum Telif Hakları
Derneği, İstanbul Doğuş Üniversitesiyle ortak Kültür ve Turizm Bakanlığının
katkılarıyla 25-26 Kasım 2022 tarihleri arasında 2. Ulusal Kültür Endüstrisi ve
Telif Hakları Sempozyumu düzenledi. İki gün buraya taşındım. İyi ki de
gitmişim. Bu konudaki son gelişmeleri de öğrenmiş oldum. Başkan Cafer Vayni ve
Rektör Prof. Dr. Turgut Özkan ile Doğuş Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
Prof. Dr Mustafa Alper Gümüş’ü kutladım. Emeği geçenlere şükranlarımı sundum.
Ayrıca toplantıyı hiç ayrılmayan izleyen ve not alan Kültür ve Turizm Bakanlığı
Telif Hakları Genel Müdür Yardımcısı Fatoş Altunç ve Uluslararası İlişkiler ve
Eğitim Koordinatörü Belgin Aslan’a teşekkür ettim. Böylesi toplantılarda
izleyiciler çok özeldir. Öyle miting alanlarındaki gibi salonlar dolmaz. Sadece
ilgililer ve alakalı olanlar takip ederler. Bu da öyle oldu. Çok güzel ve
donanımlı konuşmalar yapıldı. Görsel malzemelerle takviye edildi. Sorulara
cevap verildi. Sevindim ve istifade ettim.

 

Kâğıt Kitaptan Daha Çok Kazandırıyor

 

Cafer Vayni dostumun verdiği
bilgiye göre; telif hakları hususu Lozan Antlaşmasında (1923) bile yer almış. Cumhuriyet
bunu önemsemiş. Doç. Dr. Cahit Suluk’a göre de; fikri emeğin karşılığı konusunu
yasalara girmeden önce Karl Marks önermiş. Oysa İslam dini bunu çok daha önce
“İşçinin ücretini teri soğumadan veriniz” diye hatırlatıyor. Ama uygulama halen
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılına gireceği günümüzde bile gelişmiş
ülkelerdeki gibi değil. Özellikle muhafazakâr patronlar kul hakkını, alın
terini, göz nurunu pek umursamıyorlar. Tartışılıp duruyor. Öyle ki Türkiye’de
mevcut kültür ve yayıncılık politikası da birkaç ihaleci holding, bazı yabancı
yayın temsilcisi tekel hariç iflasa doğru gidiyor. Bittabi bunda ekonomik
sebepler olduğunu gibi liyakatsizlik, hayat pahalılığı, enflasyon, işsizlik
gibi sebepler de etkiliyor. Beşiktaş’ta bir yayıncı-kitapevi kâğıda gelen
zamlar yüzünden müessesesini kapattı ve “sadece kâğıt alıp satsam daha fazla
para kazanırım” diyerek, mesleğe “Allaha ısmarladık” dedi. Böyle olunca da bir
zamanlar okuyamayan çocuğu için imkânı olan veliler “Sana bir araba alayım da,
hiç olmazsa şoförlük yap, işini gücün olsun, evlenirken lazım olacak”
zihniyeti, bu defa kültüre, yayıncılığa sirayet etti. Koca koca akademisyenler,
ilim adamları, saygın muharrirler eserinin basılması için yeterli tahsili ve
görgüsü olmayanlar karşısında rica ve minnete gidiyor. Çünkü artık üniversitelerin
yayın bütçesi kâfi değil, çok satanlar rağbet görüp kendisinin de imkânı
olmayınca böyle resimlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Biz bunları tartışırken
dijital yayıncılık ve internet zirveye çıkıyor. ABD ve Japonya gibi ülkelerde
kitaplar ve gazete-dergiler hala milyonlarca basılıyor ve bütün dünyaya servis
ediliyor. Bu yayınların görüşleriyle de dünya kamu oyu oluşturuluyor!.

 

Fikir Başlı Başına Bir Dinamiktir

 

Sempozyumdaki notlarıma
bakıyorum tek tek, neler konuşulmuş; Ciddi bir dönüşüm süreci içindeyiz. Kültür
endüstrisi bilgi ve iletişim, elektrik, gaz ve su sektörünün neredeyse iki katı
bir katma değer üretiyor. 2020’deki küresel inovasyon endeksi raporunda 14 sıra
birden yükseldik. Fikri emeğe dayalı üretimler artık daha öne çıktı. Üretilen
fikri eserlerin çoğunun günümüzde düşünsel bağlardan ve zincirlerden kurtulmuş
bir kültür endüstrisi içerisinde sunulması gerekiyor. Eser sahiplerinin hakları
yeniden gözden geçirilmeli, günümüz hukukuna uygun olmalı. Özellikle fikri
mülkiyet hakları güçlendirilmeli, kültür endüstrisi haline gelmelidir. Fikir,
başlı başına bir dinamiktir ve korunmalıdır. İki görüş; Marksizm kültür-fikir
hayatını biçimlendiriyor. 2. yaklaşım da Marksizm değil Ortodoks kültürü
endüstri oluşturuyor ve sanayileşmeye paralel gelişiyor. Günümüzde de giderek
bağımsızlaşıyor. Dolayısıyla kültür sektörü özgür olmalı. Her kültürün bir
manevi yönü vardır. Eğer hatırlanırsa bu önem arz eder. Tüketimi de ihtiyaca
göre gerçekleşmeli. Her ulus kendi kültürünü geliştirmeli ve dijileştirilmeli. Böyle
bir zaman diliminde yatırım, eser, teknoloji, girişim ve ticaret çarkı kültürde
böyle dönüyor. Günümüzde en yüksek telif ödemesi mobilya tasarımlarında
gerçekleşiyor. Yazılım bütün dünyada önde ve Türkiye’de iyi bir yerde
bulunuyor. Lisans almak şart. Yetki belgesi artık aranıyor. Zarar olmadan
tazminat olmaz. Kültür ve fikri gelişmeler karşısında korsan yayıncılık
teknolojinin gerisinde kaldı. Korsan kitap azaldı. Ancak internetle korsan
televizyonculuğun önüne henüz geçilemedi.

 

Youtube Saatte 25 Bin Ürün Ekliyor

 

Yasaklanmış cihaz ve
programlar hala mevcut. Cezası ise 6 ay ile iki yıl arasında değişiyor. Zaman
ayımı ise 8 yıl. İnternet suçu yasal düzenlemesi (2007) yapıldı. Ama hala
manevi, mali ve bağlantılı hak ihlalleri yapılıyor. 5846 sayılı kanun en çok
internet suçlarına uygulanıyor. Youtube saatte 35 bin ürün ekleniyor. Uyar
kaldır, uyar engelle sistemi getirilmeli. Google’un bütçesi bazı devlet
bütçelerinden daha fazladır. ABD’de telife konu kültür endüstrisi 1.6 milyar
$’dır. Yani Türkiye’nin gayri safi hasılasının iki katı.

 

Son Sözü Kralın Silahları Söylememeli

Her konuda telif süresi 70
yıl. Türkiye’de telif hakları konusunda resmi 9 meslek birliği var, sivillerle
birlikte bu sayı 27 oluyor. Sinemada sansür hala aşılamadı. Telif hakları
konusunda Kemal Sunal Ailesinin Gülşah Filme açtığı dava hala devam ediyor.
Basılı eser sayısı her geçen gün azalıyor. Bandrol yazarın hakkını koruyor.
İnternet suçları ise giderek artıyor. Dolayısıyla paylaştıklarımızın hala
farkında değiliz. Platformlarda bilgilendirme yapılır ve kolektiftir. Sorumlu
ise sahibi değildir. Uzlaşma ve şikâyetten vazgeçme hususları birbirinden
farklı şeylerdir. Esinlenme, kopyalama ve ayırt edicilikte haksız yararlanma
ifade özgürlüğü ve mülkiyet hakkı arasında bir denge kurulmalıdır. Fikri
mülkiyette kamu yararı aranmalıdır. Fransız ata sözü; Son sözü kralın silahları
söyler? Ne dersiniz? Toplantıda ünlü marka versace ve döviz getiren Türk filmi
Muhteşem Yüzyıl da konu edildi.

Sempozyum genelde iyi ve
geçer not aldı. Prof. Dr. Süleyman Doğan, Prof. Dr. Kadir Canatan, Prof.Dr.
Mehmet Genç, Dr. İhsan Baştürk, Avukat Teknail Özderyol, Fatma Sonan Dolunay,
Habibe Aslan gibi genelde katılımcılar iyi hazırlanmıştı.

Tebrik ettiğim, kutladığım,
mensubu olduğum Telif Hakları Derneği’nin genel kurulu ise saat 14.00’te
nisaplı 17, nisapsız 24 Aralık 2022 tarihinde Küçük Ayasofya Mahallesi 6/101
Sultanahmet İstanbul adresinde gerçekleştirilecek. Dilerim fikir hayatımız için
bir ufuk olur, münevverlerimizin ürettiği eserlerin yaygınlaşmasının önü
açılır.