Fihriste

244

     Büyük bir kitap hükmünde olan kâinatı / evreni,

     Kim okumak istemez ki?

     Binbir cevabı içinde bulunduran böyle bir âlemi,

     Kim tanımak istemez ki?

     Her tarafını gezip görmeyi, her yöresinde bir süre kalmayı,

     Kim arzu etmez ki?

     Üstelik bunun için para pul da gerekmiyorsa,

     Böyle renkli bir seyahata kim çıkmak istemez ki?

     İşte ey meraklı, istekli ve binbir arzu yüklü;

     Madden küçük, mânen büyük azîz insan!

     Bütün bu meçhulleri açacak tüm anahtarlar;

     Sende mündemiç, sende mevcut!

     Tüm evren hazinelerinin kilitlerini açacak tılsımlı anahtarlar;

     Emrine âmâde.

     Çünkü kâinat, sende dürülmüş olarak bulunmakta;

     Hem de, maddî – mânevî bütün âlemler top-yekûn. Öyle ise,

   “Ey insan kendini küçük görme. Sende âlemler dürülmüştür.” diye Hz. Ali boşuna demedi.

     Yeter ki, ey insan kendini tanı, kendini bil ve senden istenilen ve beklenileni yapmaya çalış.

     Tüm engelleri yıkarak, kendinden kendine seyr-i sülûk denen seyahata hele bir çık.

     Taşa toprağa, ağaca yaprağa, canlı cansız; tabiat denen varlığa bürünen herşey;

     Esma-i Hüsna / Allah’ın Güzel İsimleri’nin birer minik minyatürü ve görünümü olarak;

     Bedeninde konuşlandırılmış müşahhas / somut örneklerini, kendinde gör.

     Bu görüş, bu seyir; büyük kâinatı görmekten, onda gezip tozmaktan başka bir şey değil.

     İşte ey insan! Sen Allah’ın Güzel İsimleri yani Esma-i Hüsna’nın görüntülerine bir FİHRİSTE.

     İlahî, kuşatıcı sıfatlarının bilinip fehmine / anlaşılmasına bir mikyas.

     Kevnî / yaratılış / oluş ilimlerini ve dış âlemdeki varlıkları anlamak için bir harita hükmündesin.  

     Ey Esma-i Hüsna’nın sayısız tecellîlerine FİHRİSTE olan insan! Bil ki:  

   “İnsan, milyonlarca tartı âletlerini ve fehim (anlayış) terazilerini müştemil (içeren)

     Bir makine gibidir.

     Bunlarla rahmet hazinesinin müddeharatı (birikimleri)

     Ve kenz-i hafi (gizli hazine) servetinin cevherleri tartılır.

     Öyle ki sadece dilinde, o dil sahibinin Cenab-ı Hakk’ın dakik nimetlerinin

     Envaını (çeşitlerini) hissetmesi için, yiyecekler sayısınca tartma cihazları bırakılmıştır.” 

     İşte insan; varlık piramidinin ortasında, tüm varlığı temsil eden bir mümessil.

     Üstelik, İlâhî emanetin hâmili / taşıyıcısı olduğu için,

     Hilâfet için seçilmiş, bu hususta üstün görülmüş ve mümtaz kılınmıştır.

   “Fatır-ı Hakîmin (hikmetle yaratıcı olan Allah’ın) senin vücudunda

     Bu havas ve hissiyatı (duygu ve hisleri) ve cihazları terkip etmesi,

     Ancak nimetlerinin envaını hissettirmek

     Ve esmasının (isimlerinin) tecellilerinin aksamını (kısımlarını) tattırmak içindir.

     Hayatının gayeleri ve hukuku, ancak onun isimlerinin tecelliyat eserlerini

     İzhar etmen (göstermen) ve o eserlerin garaibini (şaşılacak taraflarını)

     Mahlukat (yaratıklar) nazarlarında teşhir etmendir.

     İnsaniyetin ise, bu vazifeyi bilmendir.                                                                                                                                                 

     İslâmiyetin ise, bu mazhariyetin (bu zuhurun) iz’anında (şuur ve bilincinde) olmandır.”

           Ey insan sen neymişsin Ya Hû!

           Âlemler karşında edeple ser-fürû.

Önceki İçerikSiyasi Ahlak Yasası Ve Şengen Vizesi
Sonraki İçerikSiyasi Yalanlar Da Büyük Günah Sayılır mı?
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.