Fay Yasası Üzerine

112

Yeraltında bulunan sıcak ve soğuk
kaynaklarının yeryüzüne ulaşması ile insanoğluna yaşam olanağı veren fay
hatları, zaman zaman meydana getirdikleri depremlerle de insanoğluna ciddi
kayıplar yaşatmışlardır. Daha önceleri Belediye Meclis Kararları ile şehir
dışına kaydırılmasına karar verilen fay hatları, alınan bu kararlara uymayıp yüz
binlerce yıldır oldukları yerde durmaya devam edince, bu sefer iş daha sıkı
tutuldu ve merkezi idare olaya el atarak, konusunda uzman beş kişiden oluşan bir
ekip ile bir “Fay Yasası” hazırladığını duyurdu. Peki, nedir bu fay yasası?
Neyi amaçlar? Neden ihtiyaç duyulmuştur?

Depremler büyüklüklerine bağlı
olarak ciddi can ve mal kayıplarına yol açan doğal olaylardır. Maalesef bu doğa
olayını önleme, engelleme veya geciktirme gibi bir becerimiz bulunmamaktadır.
Ancak deprem öncesinde alınabilecek tedbirlerle ve önlemlerle meydana
gelebilecek olan zararların azaltmak mümkündür. Deprem tehlikesi olan
ülkelerdeki deprem-yapı yönetmelikleri, 
deprem sırasında oluşabilecek olan kayıpların en aza indirilmesini
amaçlar. Eğer yapılarımız bu yönetmeliklere uygun inşa edilirse, o yapının
olası bir depremde en az hasara uğraması beklenilebilir. Hâlihazırda var olan
yönetmeliklerden farklı olacağı bilinen “Fay Yasası” ile ilgili olarak kamuoyuna
çok fazla bilgi yansımamasına rağmen,  Amerika
Birleşik Devletleri (Kaliforniya Eyaleti) ile Yeni Zelanda’da uygulanmakta olan
fay yasalarına benzer olacağı düşünülmektedir.  ABD-Kaliforniya eyaletinde 1971 yılında
meydana gelen ve ağır kayıplara neden olan San Fernando depreminden (M=6.6) sonra,
22 Aralık 1972 tarihinde, yüzey kırığından kaynaklı hasarları en aza indirmek
için, Alquist-Priolo Deprem Fay Zonu Yasası isimli bir yasa yürürlüğe
girmiştir. Yine yıkıcı depremlerle sık karşılaşan Yeni Zelanda 1991 yılında
benzer bir yasayı yürürlüğe sokmuştur. Bahsedilen bu yasalara göre arazide
gözlenebilen fay kırıklarının üzerine ve bu fay kırıklarına olan ve yasada
belirtilen güvenlik mesafesi içerisinde yapılaşma yasaklanmıştır.  Ülkemizde yürürlüğe girmesi istenilen Fay
Yasası’nın da depremlerin yeryüzü üzerinde oluşturmuş olduğu yüzey kırıkların
üzerinde ve yasanın belirleyeceği güvenlik mesafesinin içerisinde yer alan
yapıları hedef alacağı aşikardır. Burada amaç, bir sonraki depremin,
kendisinden önce oluşmuş olan depremin meydana getirdiği yüzey kırığının
üzerinde oluşacağı düşüncesinden hareketle, bu yüzey kırığının meydana
getireceği sismik riskin en aza indirilmesidir. Dolayısıyla bu yasa yürürlüğe
girdiğinde, daha önce meydana gelmiş olan bir depremin oluşturduğu yüzey kırığı
üzerinde ve bu yüzey kırığına olan güvenli mesafe içerisinde (güvenli mesafe
yani yüzey kırığına olan uzaklık, ABD-Kaliforniya’da 15 metre, Yeni Zelanda’da
ise 20 metre olarak belirlenmiştir) herhangi bir yapı yapılmasına izin
vermeyecek, hâlihazırda var olan yapıların ise yıkılarak ortadan kaldırılmasına
olanak sağlayacaktır.  

Örnekleri verilen ülkelerde
uygulanmakta olan “Fay Yasası’nın” uygulama örneklerine bakıldığında, temel
problemin “bir depremin yüzey kırıklarının çok iyi tanımlanmasının” olduğu
görülmektedir.  Peki, yüzey kırığı nasıl
oluşur? Teorik olarak bir depremin yüzey kırığı oluşturabilmesi için sığ
derinliklerde (20 km ve daha sığ derinlikler) ve büyüklüğünün de 6 ve üzeri
olması gerekmektedir. Ancak büyüklüğü 6’nın üzerinde olan birçok depremde yüzey
kırığı oluşmadığı da bilinmektedir. Deprem ne kadar büyük ve sığ derinlikli
olursa yüzey kırığı oluşturma ihtimali de o kadar büyük olacaktır.  Ülkemizde, yüzey kırıklarının iyi
gözlenebildiği Kuzey Anadolu Fayı ile Doğu Anadolu Fayı üzerinde nispeten
başarılı olabilecek bu yasa, 23 Ekim 2011 Van Depremi (M=7.1) örneğinde
görüldüğü gibi, daha önce yüzey kırığı oluşmamış ancak deprem potansiyeli
yüksek bölgeler için ise uygulanamaz görülmektedir.

Fay yasasının yürürlüğe
girmesiyle birlikte, yasanın uygulanması sırasında, tanımlanabilen yüzey
kırıkları üzerinde veya güvenlik mesafesi içerisinde bulunan yapıların
yıkılması beraberinde bazı sorunları da getirebilecektir. Bunların başında,
güvenli bölge içerisinde yapı/binalardaki hak sahiplerinin hazırlanan raporlara
itirazları, buna bağlı olarak hukuki süreçlerin uzaması gelmektedir. Yurtdışı
uygulamalarda arazi sahibi arazisinde bir yüzey kırığı olup olmadığını teknik
hizmet satın alarak belirlemek zorundadır. Türkiye’de yüzey kırığının özel
şirketler vasıtası ile raporlanması durumunda, denetim kurumunun çok iyi
çalışması gerekecektir. Özellikle yerleşim yerlerinin içerisine kalan ve izleri
silinmiş yüzey kırıklarının uzman kişilerce belirlenip tanımlanması çok
önemlidir. Hizmeti verecek olan özel şirketin, uzman kuruluşlarca denetlenmesi,
veya bu görevin AFAD’ın konusunda uzman yer bilimciler tarafından yapılması
gerekmektedir. AFAD ek olarak, yüzey kırığı belirleme çalışmalarına yönelik
eğitimler vererek, arazi çalışmalarında yüzey kırığı belirleme konusunda
belirli bir sertifikaya sahip yer bilimcileri görevlendirmesi/yetkilendirmesi
hazırlanan raporların doğruluk payını arttıracak ve buna bağlı olarak hukuki itiraz
süreçlerini kısaltacaktır.  Eğer
hazırlanan raporlar, birtakım baskılarla değiştirilecekse çıkarılan yasanın bir
anlamı kalmayacağı gibi, ciddi mağduriyetler ve yasa çıkarıcı erklere güvensizlik
yaratacaktır. Yine, yapıları yıkılan hak sahiplerine gösterilecek olan yeni
yerleşim yerlerinin nerelerde olacağı, bunların hal sahiplerine ücretsiz mi
yoksa ücretli mi verileceği ve verilen bu yeni yapıların hak sahiplerini memnun
edip etmemesi, karşılaşılması muhtemel diğer sorunlar olarak düşünülmektedir.

Sonuç olarak, teoride deprem
zararlarının azaltılması adına oldukça faydalı olabileceği düşünülen “Fay
Yasası”, pratikte popülist politikaların uygulandığı ülkemizde beraberinde
birçok uygulama sorununu da getirecektir. Burada yapılması gereken, kısa vadeli,
popülist kararlar yerine, uzun vadede daha çok yarar sağlayacak ve
insanlarımızın yaşam kalitesini arttırıcı yönde kararlar alarak, deprem
zararlarının azaltılmasına yönelik çalışmalara devam etmektir. Göründüğünden
çok daha fazla karmaşık olan “Fay Yasası” nın ülkemiz adına iyi sonuçlar
vermesi en büyük temennimizdir.

 

Sağlıcakla…