Fatih Sultan Mehmet, büyük oğlu Bayezid’a çok sevgi ve saygı beslediği büyük dedesi yıldırım Bayezid’in ismini vermişti. Büyük ümit bağladığı bu oğluna iyi bir eğitim aldırmış, yakın ilgi göstermişti. Ancak Bayezid Amasya’da sancak beyi olarak bulunduğu sırada çevresinin etkisinde kalmış, eğlenceye düşmüştü. Hatta aşırıya giderek eğlence meclislerinde afyon benzeri maddeler bile kullanmaya başlamıştı.
Bu durumunu öğrenen Fatih Sultan çok üzülmüştü. Oğlunun sancak beyliği esnasında Lala Fenarizade Ahmet Bey’i devlet işlerinde yardımcı olsun, danışmanlık yapsın diye Amasya’ya göndermişti. Bayezid’ın eğlenceye ve bu alışkanlıklara düşmesinden dolayı Lalayı sorumlu tuttu ve 5 nisan 1479 yılında Lala’ya bir mektup yazdı. Fatih Sultan, Lalaya mektubunda şunları söylüyordu.
“Şerefli oğlumun Lalası Ahmet ,
Bütün dünyanın boyun eğdiği yüce buyruk sana ulaştığında bilesin ki, şu anda oğlum Bayezıd’in hizmetinde olan Mahmud-ki insanlar arasında ahlaksız huylarının sayısı bilinmez ve de oğlum ile yakın dostluğu bulunan talebe zümresinden Abdurrahman isimli arkadaşının ki halkın dilinde Müeyyedoğlu ismiyle anılmıştır, öldürülmelerini icap ettirecek hayli uygunsuz ve hoş olmayan tavırları ortaya çıkmıştır. Daha önceden de Uğurlu Mehmed’in kaçmasına ve Alaüddevle Bey’in hapse konulmasına ve Aşık Bey’in öldürülmesine sebep olmuşlardı. Ayrıca oğlumun hazinesinin idaresine hıyanet ehli, hayırsız adamları sokup para kaybına yol açtıkları ve Sivas Vilayeti’nin küçüğünden büyüğüne herkesin onlardan ne derecede eziyet çektikleri, benim katıma ayrıntılı olarak bildirilmiş, onların suçlar ve kötü işleri hakkında en ayrıntılı şekilde haberdar olmuşumdur. Bahsedilen kötülüklerinden başka benim oğlumu kendi tabiatı çizgisinden çıkarmışlar, verdikleri telkinlerin yol açtığı şaşkınlık ortamından oğlumun zihni paramparça olmuş. Garip macunlar ve de afyon şurubu ve afyondan yapılmış nice tuhaf keyif verici maddeler getirip birçok yararlarından ve güzel faydalarından bahsederek insanlık dairesinden çıkarıp mizacına rahatsızlık getirmişler. Sen orada ne iş için oturup duruyorsun. Ve ne bekliyorsun? Böyle bir edepsizliğin farkına varamamak akıl sahibi insanlara yakışan bir tavır değildir. Eğer bilgin dahilinde olup da bilmezden geliyorsan, bundan büyük hıyanet daha nasıl olur? Şimdi bu hususa bir düzen vermek için seni idam ettirmek en öncelikli iş olurdu. Lakin oğluma verdiğin hizmetin şerefi için ve atalarının yüzü suyu için günah defterine af kalemi çekip, suçunun lekesini merhamet mürekkebi ile kapattım. Ancak bir şartla ki hüküm vardığı anda bir an bile ertelenmesine fırsat vermeden bütün işlerini bırakıp emrimi okuyup, orada söylendiği gibi hareket etmelisin. Şimdi fermanım budur ki: o bedbahtların kirli vücutları oğlumun muhabbet dairesinden uzaklaştırıla. Sen benim güvendiğim sadık kulum olduğundan, benim zihnimde çeşitli tereddütler oluştuğu için ortadan kaldırılması lazım olan bu durum senin tedbirine bırakıldı. Bundan maksadın, oğlumun zihnine bir bozukluk gelme ihtimaline karşın kendi istikbalini, ırz ve namusunu korumak için olduğu kendisi de kabul etse gerekir. Şimdi ne şekilde mümkündür? Devlet tarafından hüküm gönderip tımar ve maaş verilmekle mi yoksa İstanbul’a davet edip yaramazlıklarına uygun bir çare ile mi olur? Sen benim güvenilir ve doğru bir hizmetkarımsın. Senin tedbirinin mükemmelliğine sonsuz mertebe inancım vardır. Sende umarım ki hıyanetleri bu kadar ortada, veli nimetlerine ve efendilerine fenalık kasteden, bütün kötülüklerin sebebi olan bu iki insanı yok etmek sevabın ta kendisidir. Belki bunun karşılığı olarak dünya ve ahirete ait güzel faydalar ve bol sevap bulacaksın. Uygun olan budur ki, bir yolunu bulup macun ile veya esrar ile veya başka bir yolla ikisine de acele olarak yok edesin. Benim yüce tahtım hizmetinde, Allah’a yemin olsun ki bundan önemli iş ve faydalı hizmet yoktur. Hem o bedbahtların yaptıklarının yazılı suretini ayrıntılı olarak hem de oğlumun macunları, afyon, afyon şurubu ve diğer keyif verici tohumları ne şekilde kullandığını ve ne zamandan beri buna başlamış olduğunu yazıp bildiresin. Fermanımın sana ne günde, ne zamanda, ne saatte vardığını; senin de ne zaman işe koyulduğunu ve ortadan kaldırma yollarından hangisini tercih ettiğini yazıp bildiresin. Son derece uyanık ve dikkat üzere olasın ki, fermanın içeriğinden senden başka kimse haberdar olmaya. Fermanımı okuyanlar orada söylenenlerin gerçekliğini ve doğruluğunu kabul edip gereğine göre davranıp başka türlü bir harekete girişmeyeler. 1479 senesi Nisan ayının 5. Günü İstanbul’da yazıldı”(1)
Lala Fenarizade Ahmet Bey, çok öfkelenen Padişaha bir mektupla şu cevabı gönderdi.
” Ulu dergaha ve yüce divana değersiz ve kıymetsiz kulu arzı budur ki:
Gönderdiğiniz fermanın muhtevasında, şehzade hazretlerinin adamlarından Mahmudve Müeyyedzade Abdurrahman isimli kimselerin bedbahtlıklarından dolayı ortadan kaldırılmalarının elzem olduğundan bahsedilmiş ve yok edilmeleri ne şekilde gerçekleşir ise geciktirilmeden yerine getirilmesi emredilmişti. Zikr olunan bedbahtların, söylenenlerden daha fazlasını yaptıklarından şüphe yoktur. Lakin şehzade hazretleri ile size arz olunduğu kadar ilişkileri yoktur. Ve fermanınız üzere ortadan kaldırılmaları konusu şehzade hazretlerine bildirildiği takdirde, kabul edeceğinden emin olduğundan kendisinden gizlemeyip olduğu gibi arz olundu. “Yerine getirilsin” dediğinde padişahımızın rızasına göre hareket edildiği bütün gerçekliği ile huzurunuza arz olundu. Kulunuz Ahmed”(2)
Bu durum hem gizli tutulmuş hem de padişahın isteği yerine getirilmişti. Şehzade Bayezid’de babası Fatih Sultan’a bir mektup yazarak, bu maddeler zayıflamak maksadıyla aldığını, bir daha kullanmayacağını belirterek affını istedi. Babasının korkusu ile bu alışkanlıklarından vazgeçen Şehzade Bayezid, İslami itikat içinde yaşayarak tarihte Veli Bayezid diye anıldı.
1-2- 1000 Soruda Osmanlı İmparatorluğu-Erhan Afyoncu-Yeditepe Yay.-İst.2010-C.2-S.42-45 Arası