Stratfor dış politika ve ekonomi konularında Amerikan Savunma Bakanlığı’na ve özel kuruluşlara danışmanlık yapan, kritik istihbarat satan bir düşünce kuruluşu. Analistlerinin çoğu eski CIA ajanı olan Stratfor için ABD’de “gölge CIA” deniyor. Kurucusu ABD’li Yahudi George Friedman.
Friedman, 2009 yılında çıkan, “Gelecek 100 Yıl” isimli kitabında, 21. yüzyılın “ABD Çağı” olacağını, bu yüzyılın olaylarının Amerika Birleşik Devletleri tarafından şekillendirileceğini anlatıyor. Friedman dünyada devletlerin güç dengesinin geleceğine dair kehanetlerini jeo-politikaya ve tarihe dayandırıyor.
ABD’nin gücünü yitirmekte olduğu iddialarının gerçeği yansıtmadığını, bilakis ne kadar güçlü bir devlet olduğunu verdiği rakamlarla izah ediyor:
Amerikalılar dünya nüfusunun yüzde 4’ünü oluşturmaktadır fakat dünya mal ve hizmet üretiminin yüzde 26’sını üretmektedir. Amerikan ekonomisi öylesine büyüktür ki kendisinden sonra gelen dört ülke (Japonya, Almanya, Çin ve İngiltere’nin) toplam ekonomisinden daha büyüktür.
Sanayi üretiminin çoğunu ABD sınırları dışına kaydırmasına rağmen sadece ABD sınırları içindeki üretimiyle bile en büyüktür. Japonya ve Çin’in endüstrilerinin toplamından daha büyüktür.
Enerji bakımından dünyaya bağımlı gibi gözükse de, aslında dünyanın en büyük enerji üreticisidir.
ABD küresel standartlarda nüfus yoğunluğu az olan bir ülkedir. Kilometrekareye düşen insan sayısı dünya ortalaması 49’dur. Japonya’nın 338, Almanya’nın 230 ve ABD’nin (insanların yaşamadığı Alaska bölgesi hariç tutulsa bile) 34’tür.
Tarım arazileri bakımından Amerika Asya’da kişi başına düşen arazinin beş katına, Avrupa’ya göre iki katına sahiptir.
ABD toprak, iş ve sermaye sahibi bir ekonomi olarak hala çok gelişmeye müsait bir ekonomidir.
ABD askeri gücü ile tüm kıtayı egemenliği altında tutmaktadır. Dünya savaşlarında yıpranmamıştır. ABD donanması dünyadaki bütün okyanusları kontrolü altında tutar. Dünyadaki bütün denizlerdeki her bir hareketi anlık izler. Dünyanın geri kalan tüm donanma araçları bir araya gelse ABD donanmasının araç sayısına ulaşamamaktadır. Bu insanlık tarihinde başka hiçbir devlete nasip olmamış bir durumdur.
Bu sayede Amerika uluslararası ticareti kontrol altında tutmaktadır.
Bu veriler ışığında ve ABD’nin, jeostratejik konumu, ekonomik, siyasi ve kültürel gücünü de dikkate alarak Friedman’ın iddiası şudur: “Amerika Birleşik Devletleri kendi gücünün yalnızca başlangıcındadır. 21. yy Amerikan yüzyılı olacaktır.”
Brzezinski de 20. Yüzyılın sonlarına doğru ABD’nin dünya sahnesine tek süper güç olarak çıktığını ve süper güç olmasındaki en büyük etkenin ABD’den başka hiçbir ulusun benzeri ve ekonomik bir güce sahip olmadığı olduğunu belirtmektedir.
“Gelecek 100 Yıl” kitabında Friedman “Türkiye, Meksika ve Polonya’nın yeni büyük güçler olarak ortaya çıkacağını” iddia ediyor. O’na göre “Türkiye kaoslar ortasında sağlam bir platforma sahiptir.”
Friedman “Rusya ile yeni ve büyük bir soğuk savaş dönemi yaşanacağını” öngörüyor. O’na göre azalmış nüfusu ve yetersiz altyapı yatırımları sebebiyle Rusya bu savaşı kazanamaz. Rus ordusu ve ekonomisinin zayıflayacağını, 1917 ve 1991’de olduğu gibi bu kez 2020’lerde çökeceğini düşünüyor.
Birçok yorumcunun aksine Çin’i birinci rakip olarak düşünmüyor. O’na göre “Çin yakın gelecekte önce ekonomik krize girer ve dünya lideri olma ihtimali ortadan kalkar.” Daha sonra da Çin’in parçalanacağını tahmin ediyor.
*****
Davıd Phılıps’ın Kehaneti
Bana göre ABD’nin en önemli güçlerinden birisi de, rakiplerinin zaaflarını, güçlü taraflarını çok iyi analiz etmesidir. “Büyük Satranç Tahtası“ndaki bütün taşları (vezirleri, kaleleri, piyonları) en etkili bir şekilde kullanmasıdır.
“Çözüm Sürecinin” mimarlarından ABD’li David Philips‘i tekrar hatırlatmak istiyorum.
Sık sık Ankara’ya gelip, AKP Hükümeti’ne akıl hocalığı yapan, ‘PKK’nın Silahsızlandırılması, Dağıtılması ve Toplumla Kaynaştırılması’ ve ‘Türkler ve Iraklı Kürtler Arasında Güvenin Kurulması’ gibi “Kürt raporlarından” tanınan bu adam 11 Mayıs 2013 de Hürriyet Gazetesi’ne verdiği mülakatta şu kehanette bulunmuştu:
“Türkiye ve Kürdistan konfederasyon olacak!”
Bir başka deyişle, “Türkiye Kürtlerle büyüyecek.”
Bu tez fare kapanına konmuş peynir gibi bir yemdi. Özellikle “Yeni Osmanlıcılık” hayalleri peşinde gidenler için çok cazip bir tuzaktı bu.
Yani Türkiye önce Kürtlerle ‘teknik olarak’ büyüyecekti ama sonra Büyük Kürdistan’ın kopmasıyla küçülecekti.
*****
Frıedman’ın Türkiye Hakkındaki Öngörüleri
Şimdi Friedman’ın Türkiye’nin ve bölgemizin geleceğine dair aşağıda özetlenmiş kehanetlerini okuyunuz. David Philips ile ortak yönlerini hemen fark edeceksiniz.
Bu kehanetlerin ve benzerlerinin sadece Amerikalılar değil, komşularımızda da etkili olduğunu düşününüz.
O zaman Türkiye’nin neden PKK terörüyle uğraştırıldığını, neden Suriye’de bu kadar yanlış işlerin içine girdiğini, neden hem ABD’nin ve hem de Rusya’nın PKK’nın uzantısı olan PYD’yi müttefik kabul ederek desteklediğini anlamak daha kolaylaşacak.
***
Friedman’a göre, “Bugün dünyanın en büyük 17’nci ekonomisi olan Türkiye 2020’de 10’uncu sıraya yükselir. Rusya’nın çöküşüyle birlikte hem Avrasya’nın hem de Arap dünyasının en güçlü aktörü haline gelir… Türkiye’nin tarihi düşmanlarından Yunanistan, Balkanlar’daki kaos nedeniyle giderek güçsüzleşmiştir. Arap Yarımadası da, sadece petrole dayalı ekonomisiyle bir krizin eşiğindedir.
2020’ye yaklaşırken ABD’ye karşı son kozlarını kullanan Rusya’nın karıştırdığı Ortadoğu ve Balkanlar savunmasız ve güçsüz durumdadır. Türkiye bu fırsatı değerlendirecektir:
Türkiye etkisini Kafkasya’nın kuzeyine, Rusya ve Ukrayna’ya kadar ilerletir, Don ve Volga ırmaklarının arasındaki vadiye oturur, Rusya’nın tarım cennetine kurulur.
Kazakistan‘ı din kartını kullanarak hâkimiyeti altına alır, Orta Asya’ya iyice yerleşir. Artık Karadeniz bir Türk gölü haline gelmiştir.
Asıl amaç hem Karadeniz hem Akdeniz’i kontrol etmektir: Bölgesel güç olmak istiyorsan bu şarttır. Bunun için de Türkiye Avrupa ülkelerini Boğaz’dan uzak tutmaya çalışır. Giderek büyüyen sınırlarını korumak için Balkanlar‘ı da kontrol altına almak ister.
Irak ve Suriye’de karmaşa vardır, Kürtler tam “Kendi ülkemizi kurmanın sırası” diye düşünürken Türkiye bu iki ülkeyi de kontrol altına alır. Bununla da yetinmez Arap Yarımadası’na kadar iner.
Türkiye’nin Akdeniz rüyasını gerçekleştirecek gelişme, Mısır’daki bir iç savaş sayesinde yaşanır. İslam dünyasının en önemli gücü haline gelen Türkiye, Mısır’daki huzursuzluğu bastırmak için bölgeye barış gücü gönderir. Böylece oraya da yerleşir ve Süveyş Kanalı’nı kontrol altına alır.
Ortadoğu’da Türkiye hâkimiyetine girmeyen iki ülke kalmıştır: İran ve İsrail. İsrail direnir ama dört bir taraftan Türkiye’yle çevrilmiş durumdadır. Körfez’e hâkim olan Türkiye, pratik olarak İran’ı da köşeye sıkıştırmıştır.
Ortadoğu’daki bu hâkimiyetin sadece ekonomik ve askeri boyutta kalmasını yeterli görmeyen Türkiye işin içine dini de katar. Tam bir “halifelik” gibi davranır. Bu arada Osmanlı döneminin gücünü tüm dünyaya hatırlatmak istercesine başkenti de Ankara’dan İstanbul’a taşır. Böylelikle bölgedeki varlığını Müslüman ülkeler nezdinde meşrulaştırır.”
Bu kitap çıkalı 6 sene oldu, 2020’ye de 5 sene kaldı. Friedman’ın Türkiye’nin büyümesi ile alakalı kehanetlerinin hiçbiri gerçekleşmedi. Yakın gelecekte gerçekleşme ümidi de kalmadı. Ama bu kehanetlerin gerçekleşmesi halinde zarar görecek olan her aktör Türkiye’ye zarar vermekte