Ey İman Edenler! İman Ediniz! (9)

115

     “Ey iman edenler!
İman ediniz!” (Nisa: 136)

     Evet inanıyoruz.
Fakat aynı zamanda aklımızı da kullanıyor muyuz?

     Çünkü aklı
olmayanın dini de yoktur.

     Akıl da bir âyet,
yani yol göstericidir.

     Öyle ise akıl
âyetimizi de, devreye sokmamız gerekiyor.

     Çünkü, aklımızı
asla devre dışı bırakmaya gelmez.

     İman, aynı zamanda
emin olmak demektir.

     Akıbet ve sonumuzu
emniyete almaktır.

     Çünkü, Allah
katında bir kurtuluş senedimizdir.

     Akıl, imanın
kökenini gösterir.

     Niçin iman etmemiz
gerektiğinin gerekçesini söyler.

     Evet, imanın
temelinde akıl olmalı.

     Tabii, bu akıl da
gerçek bir akıl olmalı.

     Çünkü, akıl göz
gibidir. Nasıl ki göz, ışık olmayınca bir şey göremez.

     Akıl gözü de,
vahiy ışığına, âyetlerin aydınlığına ihtiyaç duyar.

     Yoksa, vahiy
ışığından yoksun bir aklın gözü, görürlükten uzaktır.

     Akıl da bir
vahiydir.

     İçgüdüler de bir
vahiy, yani ilhamdırlar.

     Onlar aydınlık bir
atmosfer temin ederek, akıl gözünün görmesini sağlar.

     Nitekim Arı’nın
başarısında “Arıya vahyettik.” yani ilham ettik aydınlığı vardır.

     Kur’anın Arapça
aslından okunması için, büyük gayret ve çalışmalar yapıyoruz.

     Elbette
alkışlanacak bir husus. Takdir ve tahsin ediyor güzel buluyoruz.

     Fakat bir o kadar
gayret ve çalışmayı; Kur’anın mânâ ve anlamı için,

     Yeteri kadar
göstermiyor, gösteremiyoruz!

     Kur’anın anlamını,
âdeta dışlıyoruz!

     Kur’anı, sadece
ses ve haykırış olarak dinlemiş oluyoruz!

     Oysa, her şeyin
temelinde Allah var.

     Bu ise akılla
anlaşılır. Aksi hâlde,

     Bu husus ihmal ve
dumura uğrar!

     Kısaca bu âyet-i
kerîme:

     “Eksik inananlara
‘Tam inanın!’

     İnanıp da
güvenmeyenlere ‘Güvenin.’

     Delilsiz
inananlara ‘Delilli inanın.’

     Taklidî iman
taşıyanlara ‘Tahkikî iman taşıyın.’

     Gevşek inananlara
‘Sağlam inanın.’

     Geçmiş ve
bugünlerini imanla geçirenlere:

     ‘İmanınızda sebat
gösterin!’ mesajını verir.” (M. İslâmoğlu)

     İman, güzel bir
ağaç gibidir.

     “Bir ağacın
damarları, gövdesi, dalları, meyveleri vardır.

     İman ağacının
damarları ilim, marifet ve yakin (kesin bilgi)dir.

     Gövdesi ihlâstır.
Dalları iyi işler ve davranışlar, meyveleri ise,

     Güzel işlerin
gerektirdiği temiz huylar, güzel hasletlerdir.

     Bir ağacın
canlılığını sürdürmesi için, sulanıp bakılması gerektiği gibi,

     İman ağacı da
ilim, iyi işler, tefekkür ile gözetilmezse,

     O da kuruma
tehlikesine mâruz kalır.

     Bir hadiste Hz.
Peygamber: ‘Elbise nasıl yıpranırsa, kalpteki iman da,

     Öylece yıpranıp
eskir. O halde, imanınızı daima tazeleyin.’ buyurmuştur.

     İbadetlere vakti
vaktine devam, bu bakımı sağlar.’ ”

Önceki İçerikBizim Çocuklar
Sonraki İçerik24 Nisan, Bin Yıldır Koruyup Kolladıklarımızın İhaneti
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.