Ey iman edenler!
İmanın gereği olan: “İkra!” / “Oku!” âyetini, İlahî emri yerine getirin. Çünkü
“Okumak yaşamaktır!”
Hem dünyada rahat
yaşamak, hem de ahirette ebediyyen / sonsuz olarak rahat, güzel, renkli ve
muhteşem, debdebeli ve görkemli bir hayat yaşamak için, her fırsatta okumak;
okuyarak yaşamayı; şiar, gaye ve amaç edinmek lâzım.
Yüce Allah’ın
mü’minlerden / iman edip inananlardan; istediği en mühim, en önemli şeylerin
başta geleni: “İkra!” âyetiyle buyurdukları okumalarını istemesidir. Sonra
idrak edip anlamaları. Sonra anladıklarıyla amel ederek hayata uygulamaları.
Böylece Allah’ın istediği örnek bir kul, örnek bir insan olmalarıdır. Çünkü:
Kitap okumak için,
Okumak anlamak
için,
Anlamak gereğini
işlemek ve yapmak için,
Yapmak ise, olmak
içindir.
Nitekim, hakikî /
gerçek insan olmanın yolu, evvelemirde Allah’ın vahyi olan Kur’anı aslından
okumaktan. Ayrıca mânasını / anlamını açıklayan tefsirlerden / kitaplardan –
hiç olmazsa – birini mütalâa ve incelemekten geçer.
“Oku!” emri,
içinde bulunduğumuz, yaşadığımız tabiatı, kâinatı / evreni de okumamız
gerektiğini içeriyor.
Aslında fizik,
kimya, biyoloji, matematik ve hey’et / astronomi gibi ilimler – farkında
olmasak da – kâinat kitabını okumaktan başka bir şey değil. Oysa “İnsan,
farkında olan / farkedendir.”
Kâinatın “Kitab-ı
Kebîr-i Kâinat” / “Büyük Kâinat / Evren Kitabı” olduğunu bilmez, aslında tüm
fen kitaplarını okumanın; Büyük Kâinat Kitabı’nı okuduğumuzun farkına varmaz
isek;
İnsan suretinde
hayvan olmak ihtimali / olasılığı var! Nitekim Kur’an; inanan insanı, kendine
getirmek için:
“Hiç bilenlerle
bilmeyenler bir olur mu?” diyerek, onun dikkatini çekiyor.
Öyleyse “Şimdi
oku, kabirde okuyamazsın!” haklı ikaz ve uyarısı kulaklarımızda çınlamalı.
Kaldı ki “Okumak”
dünyaya gönderilişimizin de, asıl gerekçesi; fıtrî / yaratılışımıza uygun bir
faaliyet ve eylemidir.
Nitekim okullara
gitmemiz “okuma”yı sökmemiz, okumayı öğrenmemiz içindir.
Dünya da bir okul
olduğuna göre, okumamızın diğer bir gerekçesi de,
Güzel görmek,
güzel düşünmek içindir.
Çünkü, ancak güzel
gören, güzel düşünen biri; hayattan güzel bir lezzet ve tat alabilir.
Kaldı ki, eğer
okumazsak; ne yapacağımızı bilmez! Doğru sanarak, çok yanlış işler yapmaktan
kaçınamayız! Şunu da unutmayalım ki,
İnsanın alâmet-i
fârikası / insanın en ayırıcı nitelik ve özelliği okumaktır. Üstelik hadis der:
“Bir saat
tefekkür, bir sene (nafile) ibadetten efdal (üstün) dür.”
Tefekkür etmek
için ise:
“1. (Ey insan!
Seni seven, sevgisini göstermek için neye ihtiyacın varsa) Yaratan (yarattığı
her şeyi senin hizmetine sunan) Rabbinin adıyla oku!
“2. (Okumaya
kendinden başla! O) İnsanı (maddi yönüyle rahim duvarına asılı olan) alak’tan
(manevi yönüyle de sevgi ve alâka’dan) yarattı.
“3. (Kendini okuduğun
gibi, kendinle alâkadar olan her şeyin yaratılış hikâyesini de) Oku!” … (Alak: 1 – 3. Veli Tahir Erdoğan Meali.)
Fakat bu kuru bir
okuma değil. Baktığımızda, görmemizi sağlayan. Yani, mâna-i harfiyi / harfin
anlamını gösteren bir okuma. Kelimeyi teşkil eden harflere bakarken, aslında,
işaret ettiği mânayı görmekle gerçekleşen bir okuma. Evet bu okuma; harflerin
teşkil ettiği kelimeyi okuturken; işaret ettiği mâna ve anlamın da farkına
vardıran bir okuma. Yani eserden müessire, yapılandan yapana, eserden ustaya
ulaştıran bir okuma olmalı.