Tehlikeli atıklar sadece fabrikalardan mı çıkar?
Üretimleri sonucu tehlikeli atık oluşturan fabrikaların ürünlerini kimler kullanır?
Peki bizlerin evlerde oluşturduğu tehlikeli atıklar yok mudur?
İlk anda verilen cevapları duyar gibiyim- evde tehlikeli atık ne arasın-
Evsel çöpler içinde tehlikeli çöpler, çok az oluştuğu için, insanın gözünden kaçmaktadır. Halbuki az miktarlarda da olsa evlerde de alıcı ortamlar için tehlikeli olabilecek tehlikeli atıklar üretilmektedir.
O zaman şöyle yapalım evde kullanılan bazı ürünlere bir göz atalım
- – Piller
- – Kozmetik maddeler
- – Ayakkabı boyaları
- – İlaçlar
- – Dezenfeksiyon ilaçları
- – Boyalar
- – Spreyler
- – Zirai ilaçlar
- – Florsan lambalar
- – Cıvalı termometreler
- – Elektrikli aletler
- – Televizyon tüpleri vb.
Saymaya kalktığımızda hiç aklımıza gelmeyen ve normal çöpe atıp evden uzaklaştırdığımız ne kadar çok tehlikeli atıkla çıktığını fark etmişsinizdir. Ayrı toplanmadığı sürece bu atıkların miktarını bilmek tabiî ki mümkün değil. Asıl problem bu atıkları ayrı toplamaya başladığınızda karşınıza çıkıyor.
Ayrı topladığımızda bu atıkları ne yapacağız?
Bu konuda diğere illere göre 1 adım ileride olduğumuzu söyleyebilirim. Kocaeli’de bulunan tüm ilçe belediyeleri atık toplama merkezleri oluşturmak için birbirleri ile yarış halindeler.
Bu atıklar ayrı topladığında belediyenin oluşturduğu alanlara teslim edilebilir.
Hazır tehlikeli atıklardan bahsetmeye başlamışken bir konuya da açıklık getirmek istiyorum.
Ülkemizde atıklar ile ilgili her projede bir halk ayaklanması çıkması adet oldu. Örneğin Kontrollü çöp döküm sahası kuruluyor dendiğinde sular kirlenecek, hava kirlenecek aman dereler mahvolacak diye ayaklanan halk, aslında bu projenin vahşi depolamanın önüne geçmek için yapıldığını hiç düşünmüyor. Derelere çöp dökülmemesi, yer altı sularının kirlenmemesi, boş görülen her arazinin çöp döküm sahasına dönüştürülmemesi için kontrollü bir alan oluşturmak demektir .
Ne kadar kontrollü bir alan olduğu ile ilgili daha ayrıntılı bilgi isteyenler için kısa bir yönetmelik bilgisini aşağıda iletiyorum.
Düzenli depo tesisinden, depo tabanına sızan sızıntı sularının yeraltı sularına karışmasını önlemek için depo tabanı geçirimsiz hale getirilir. Depo tabanında oluşturulan bir drenaj sistemi ile sızıntı suları toplanır. Bu amaçla;
1) Depo tabanı, tabii yeraltı suyunun maksimum seviyesinden en az 1 metre yüksekte olur.
2) Depo tabanına; sıkıştırılmış kalınlığı en az 60 cm. olan kil veya aynı geçirimsizliği sağlayan doğal ya da yapay malzeme serilir. Bu malzemelerin geçirimlilik katsayısı (permeabilite) 1.10 -8 m/sn’den büyük olamaz. Az çatlaklı kaya zeminlerde ise bu değer 1.10-7 m/sn olarak alınır.
Depo tabanının, en az 3 metre kalınlığında doğal kil ve benzeri 1.10 -8 m/sn geçirimlilik katsayısını sağlayan bir malzeme olması durumunda, depo tabanı tekrar geçirimsizlik malzemesi ile kaplanmaz. Bu durumda geçirimlilik katsayısının sahanın her yerinde 1.10 -8 m/sn olması sağlanır.
İçme ve kullanma suyu havzalarının uzun mesafeli koruma alanında inşa edilecek düzenli depo sahası tabanında, sıkıştırılmış kalınlığı 60 cm. olan kil tabakasının üzerine, kalınlığı 2 mm. olan yüksek yoğunluklu polietilen folye (HDPE) serilir. Serilecek folyenin yoğunluğu 941-965 kg/m3 arasında olmak zorundadır.
3) Geçirimsiz hale getirilen taban üzerine dren boruları döşenerek sızıntı suları bir noktada toplanır. Hidrolik ve statik olarak hesaplanması gereken drenaj borularının çapı minimum 100 mm. ve minimum eğimi %1 olur. Dren boruları, münferit borular şeklinde, yatayda ve düşeyde kıvrım yapmadan doğrusal olarak depo sahası dışına çıkar. Depo tesisi çıkışında kontrol bacaları bulunur. Ayrıca dren boruları çevresine kum, çakıl filtre yerleştirilir. Bu filtrenin boru sırtından itibaren yüksekliği minimum 30 cm. olur.
4) Toplanan sızıntı suları, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinde verilen deşarj limitlerini sağlayacak şekilde arıtılır.