İktidar partisinin gözü sulu güçlü adamı ve başbakan yardımcımız Bülent Arınç, evet oylarının %60’ı bulacağını tahmin ettiğini medyanın amiral gemisi olduğu söylenilen Hürriyet Gazetesinde, eskilerin sekiz sütuna manşet dediği boyda açıkladı. Herhalde işadamı kisvesi gazeteciliklerinden önde giden Doğan ailesi de devlet kasasından Çalık’a hediye edilen Sabah-ATV grubu gibi “evet”çiler kervanına katılmış durumda.
Her ne kadar “AKP’yi eleştirenlerin kanı bozuk” diyen AKP’li milletvekilleri olsa da; herkesin bir tahminde bulunmak ve düşüncelerini ifade etmek hakkı vardır. Hem de düşüncelerimizi, “40 yıl onlar bizi fişledi şimdi biz fişliyoruz” diyen AKP’li vekillerin varlığına ve fişlenme ihtimalimize rağmen ifade etmekte bir beis görmüyorum. Biz AKP’lilerin özgürlükçü yapılarını ve yeni anayasa taleplerini yukarıda belirttiğim düşüncelerinden dolayı yakınen biliyoruz.
Türkiye İstatistik Kurumunun 2008 yılı Yoksulluk Çalışması raporuna göre ülkemizde 374.000 kişi açtır. Yine 2006 yılı rakamlarına göre nüfusumuzun 18 milyonu yoksuldur. Türkiye İsrafı Önleme Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı ve AKP’den 22.dönem milletvekili Aziz Akgül, yaptıkları çalışmada 1.000.000 insanımızın aç ve 18.000.000’dan fazla insanımızın da yoksul olduğunu belirtiyor. Ankara Ticaret Odasının yaptığı bir diğer istatistiğe göre de Türkiye nüfusunun %15.4’ü açlık sınırında ve %74’ü de yoksulluk sınırının altında. Bu yıllardan sonra teğet geçen ekonomik krizin yarattığı tahribatı da sizin takdirlerinize bırakıyorum.
Türkiye’nin en büyük memur sendikası olan Türk Kamu-Sen; Mayıs 2010 ayı için tek kişinin yoksulluk sınırını 1.472.- TL, dört kişilik bir ailenin asgari geçim sınırını da 2.955.- TL olarak açıkladı. Acaba bu paraları kazanan kaç insanımız var?
Türkiye İstatistik Kurumunun araştırmasına göre Mayıs 2010 tarihi itibarı ile ülkemizdeki işsiz sayısı 3.071.000 kişidir. Genç nüfusta işsizlik oranı ise %21.2’dir. İşsizlik tarihi rekorlar kırmaktadır. İşsizler iktidar kapısında “iş,iş,iş” diyerek medet ummaktadır. Ve AKP yandaşlarının işe alındığını gördüklerinde onlarda kapağı bu zümreye atmaktadır.
Bu çaresiz bırakılmış insanlar, devlet gücüne el açar hale getirilmiştir. Birilerinin çıkıp bunların karnını doyurması gerekir. Yoksa bunlar açlıklarından ölürler. Aç ve yardıma muhtaçlar arasında bile AKP’li olan olmayan ayrımı yapılmaktadır.
Bu karın doyurma işi yıllardır AKP’li belediyeler ile 8 yılı tamamlamak üzere olan AKP iktidarından sonra da devlet bünyesinde kurulu sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarınca yapılmakta ve bu insanların karınlarının doyurulması ile övünülmektedir.
AJP’nin 2009 yılının mart ayında yapılan mahalli seçimlerde aldığı oy 15.513.354’dür. Oran itibarı ile %38.83’dür.
Bu göstermektedir ki; AKP ilk önce yoksullaştırdığı ve aç bıraktığı sonra da beslediği insanların oyu ile iktidarda durmaktadır.
Aç, yoksul ve işsiz insanların tavlanması erzak, kömür, eğitim yardımı, buzdolabı ve çamaşır makinesi dağıtımı ile referandum öncesinde olduğu gibi her seçim öncesinde polis, maliye, diyanet ve milli eğitimde büyük memur alımı yapmak şeklinde gerçekleşmektedir. Devlet halen en büyük işveren konumundadır. İnsanımız da çaresizlik içinde desteğini, bahsettiğimiz konulardaki yardım sözünü alacağı oya göre sektirmeden yerine getiren, AKP’ye vermektedir. Rakamlar bize bunu göstermektedir.
Son örneği ise referandum öncesi bu sıcaklarda kömür yardımı yapılmasının, DSP milletvekili Hasan Macit tarafından Yüksek Seçim Kuruluna ve ilgili Cumhuriyet Savcılığına suç duyuruları ile yansıtılmasıdır.
Türk Milleti inançlı bir millettir. Başına gelen her şeyin nihayetinde Allah’ın takdiri ile gerçekleştiğini bilir. Ancak zaman zaman eşeğini sağlam kazığa bağlamayı unuttuğundan başına gelenlerin kendi kusurundan kaynaklandığını anlayamaz. Anladığında da büyük bedeller ödemiş olur. Bu bağlamda Türk Milletinin sosyal hayatında, cemaat ve tarikatların önemli bir yeri vardır.
Cemaat ve tarikatlar sadece Türkiye topraklarında değil bütün Türk coğrafyasında hatta dünyanın dört bir köşesinde faaliyet göstermişler ve göstermektedirler. Osmanlı Türk İmparatorluğu ve öncesindeki Anadolu Selçuklu, Büyük Selçuklu başta olmak üzere diğer Türk devletleri de cemaat ve tarikatları desteklemiş ve ülkelerini yönetirken onlardan faydalanmıştır.
Ancak cemaat ve tarikatların, devlet ve toplum hayatındaki etkisi, Türk düşmanlarınca keşfedilmiş bu cemaat ve tarikatlar bunlar tarafından ele geçirilmiştir.
Fakirleşen, aç ve yoksul bırakılan halk, sorunlarına çözüm bulamayınca her zaman olduğu gibi Allah’a yönelmiş ve karşısında ele geçirilmiş cemaat ve tarikat yapılarını bulmuştur.
Bu cemaat ve tarikat yapıları halkın her sorunu ile ilgilenmiş ve daima onun yanında yer almıştır. Halbuki bu görev devlete düşmektedir. Devlet tarafından bırakılan boşluk, maalesef bunlar tarafından doldurulmuştur.
Türk düşmanlarının yıllardır ilmik ilmik dokuyarak meydana getirdiği bu tabloda cemaat ve tarikat yapıları, dış güçlerce, AKP iktidarı etrafında birleştirilmiştir. Aç, yoksul ve işsiz insanlar; cemaat ve tarikatlardan icazet alarak yaşamlarını sürdürebilir halde tutmayı ancak böyle başarmışlardır.
Bunlar şimdi meydanlarda çığlık çığlığa “evet, evet, evet” diye bağırmaktadır. Hatta büyük bir disiplin içinde, bu sıcak havada RTE’yi saatlerce yılmadan beklemektedirler. Ne yapsınlar ekmek(!) meselesi.
Bu insanlara asla kızmamak lazım. Onları niçin ve nasıl yalnız bıraktığımızı, hangi sebeple eğitim ve dini hayatlarını yaşamalarını engellemeye kalktığımızı ve ülkeyi yıllarca yönetenlerin bu oyunu neden göremediklerini sorgulamamız gerekir.
Diğer “evet”çilere gelince; bunlar elektrik dağıtımı, baraj, duble yol ihalelerini, özelleştirmeleri kapan, bankalarla milleti soyan adamlardır. Bakmayın RTE’nin bunlara gürlediğine, bu zevatın neredeyse tamamının; televizyonlarında, gazetelerinde, dergilerinde, internet sitelerinde RTE için övgüler düzülmekte ve “evet” çığırtkanlığı yapılmaktadır. RTE ile kavgaları tipik bir kayıkçı kavgasıdır. Yoksa 30’dan fazla dolar milyarderi nasıl türedi? Bankaların fahiş rekorlar kıran karları nereden çıktı? Adamlar velinimetleri RTE üzülsün ister mi?
Unutmadan bazı önemli “evet”çileri de belirtelim. Referandumun sonucunu görmek için 20 Eylül’e kadar ateşkes ilan eden PKK, Öcalan ve tavşana kaç tazıya tut politikası izleyen BDP ile ABD ve AB hazretleri başta olmak üzere Türk Milletini sömüren ve düşmanlık eden bil cümle adam “evet”çidir.
Unutmadan bunlara Sümela’da ayin yapma hakkını elde eden Bartholomeos ile Akdamar’ı ibadete açmayı başaran Ermeni cemaatini de ekleyelim.
İşte bunların hepsi “evet”çidir. Hepsi bir araya gelse bile aç, yoksul, işsiz bırakarak çaresizleştirdikleri ile aldatarak kandırdıklarının toplamı; aldıkları en yüksek oy(%47) olan, 22 Temmuz 2010 genel seçimlerindeki 16.327.291’dir. 12 Eylül 2010 referandumunda oy kullanacak insan sayısı ise 49.446.269’dur. Bu rakamlara baktığınızda gerçekleri görür ve buna göre hareket ederseniz referandum sonucunun “evet” çıkma ihtimali asla yoktur. Bülent Arınç, satılmış medya ve kamuoyu araştırma şirketleri her zaman olduğu gibi sizi kandırmaya çalışmaktadır. Çünkü biliyorlar ki; insanoğlu güçlüden ve kazanacak olandan yana kayar. Bu insanın fıtratında vardır. Sizi çoğu zaman olduğu gibi yine yanıltırlarsa onlar için ekmekli kadayıf yeme de yanında yat.
Her zaman hatırlayalım “AKP’Yİ ELEŞTİRENLERİN KANI BOZUKTUR” diyenler “evet”çidir. Benim kanım asil Türk Milletinin şehadetlerle yoğrulmuş temiz kanıdır. Yani onların bozuk dediği kan. En azından bu sebeple “HAYIR” diyorum. Ya sizin kanınız ve tercihiniz?