13.8 C
Kocaeli
Salı, Eylül 16, 2025
Yükleniyor Etkinlikler

« Tüm Etkinlikler

  • Bu etkinlik geçti.

Kıbrıs Milli Koordinasyon Komitesi Başkanı Yakan Cumalıoğlu Konferansı

Temmuz 19 @ 14:00 - 17:00

Kocaeli Aydınlar Ocağı ve Kocaeli Milli Kuruluşlar Birliği’nin birlikte organize ettiği “Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 51’inci Yılında Unutulmaması Gerekenler” başlıklı program, iki kuruluşa ait üyeler ve çok sayıda vatandaşın katılımlarıyla birlikte gerçekleştirildi. Programın konuşmacısı ise Kıbrıs Milli Koordinasyon Komitesi Başkanı, yazar ve Rauf Denktaş’ın eski danışmanı Yakan Cumalıoğlu oldu.

Programın açılış konuşmasını peş peşe Kocaeli Milli Kuruluşlar Birliği Başkanı Yücel Alpay Demir ve Kocaeli Aydınlar Ocağı Başkanı Prof. Dr. Tahir Serkan Irmak yaptılar.

Yücel Alpay Demir: “Devletimizin birliği, milletimizin dirliği ve beraberliği için; kurulduğumuz günden bu yana büyüklerimizden devraldığımız bu kutlu davayı bizden sonraki nesillere aktarmaya kararlıyız” ifadelerini kullandı.

Başkan Demir’in ardından kürsüye çıkan Kocaeli Aydınlar Ocağı Başkanı Prof. Dr. Tahir Serkan Irmak: “Bugün çok kıymetli bir konuğumuzu ağırlıyoruz. Sayın Yakan Cumalıoğlu, Kıbrıs meselesinde, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulmasında ve gelişmesinde büyük emeği, önemli katkıları olan değerli bir isim. 1960’ta Kıbrıs’ın bağımsızlığını kazanmasının ardından adada yaşanan gelişmeler, karşılaşılan sorunlar, örgütlenme çabaları ve Kıbrıs Türk halkının hayatta kalma mücadelesi gibi pek çok kritik süreçte kendisinin önemli katkıları olmuştur.” İfadelerini kullandı.

Başkanların ardından kürsüye gelen Kıbrıs Milli Koordinasyon Komitesi Başkanı Yakan Cumalıoğlu sözlerine Merhum Rauf Denktaş’ın: “Her devrin adamı değil, her dönem adam olarak kalın.” Veciz ifadesiyle başladı. “Saygı ve rahmetle andığım merhum Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, çok yönlü ve renkli bir kişiliğe sahipti. Dava adamıydı. İyi bir hukukçuydu. Gerektiğinde eline silah alıp mücahit arkadaşlarının yanında siperde yer alan bir savaşçıydı. Kendisiyle tanışmam, 1963’teki Kanlı Noel olaylarının ardından gerçekleşti. O dönemde yaşanan gelişmeleri değerlendirmek üzere İngiltere’ye gitti. Türkiye Cumhuriyeti yetkilileriyle görüştü. Sonra adaya dönmek üzere Ankara’ya geldi ama Rum tarafının “dönüşte tutuklanacak” tehdidi üzerine Ankara’da zorunlu ikamete tabi tutuldu. Ben de onu işte o Ankara günlerinde 1964 yılında tanıdım.

Ankara’da, Denktaş’ın zorunlu ikamette olduğu günlerde, Kıbrıs’taki ilk bayrak hareketlerini örgütleyen isimlerle de tanıştım. Rıza Vuruşkan, kod adı Kenan Ali, Kıbrıs İstirdat Planı’nı yazan kişiydi. 2016 yılında, 98 yaşında vefat etti. O planı adeta gergef gibi işledi. Her hafta beni arar, ‘Evlat, bu hafta ne gibi gelişmeler var?’ diye sorar, birlikte fikir alışverişi yapardık. Denktaş, 1964 Temmuz sonunda, bir motorla kaçak olarak Erenköy’e geçti. O sırada Erenköy’de yaklaşık 300 kişilik bir mücahit grubu vardı. Türkiye’den gelen üniversite öğrencileri de onlara katılmıştı. Rumlar karadan ve denizden saldırı halindeydi. Denktaş, bu zorlu ortamda mücahitlerin başına geçti. Yanında, 27 Mayıs sonrası görevden alınmış olmasına rağmen gönüllü olarak oraya giden Rıza Vuruşkan da vardı.

1964 Erenköy Direnişi, Ağustos ayında yaşandı. Aynı günlerde Cengiz Topel’in şehadetine tanık olduk. O olay, Rumların acımasızlığını ve insanlıktan uzak yüzünü bir kez daha gözler önüne serdi. Doktor olanlar iyi bilir, damarlarından kan çekilerek yavaş yavaş öldürülmek, insanın yaşayabileceği en büyük acıdır. Cengiz Topel, işte böyle, damarlarından kanı çekilerek, en zalim şekilde katledildi. Bir televizyon programında, saygıdeğer bir komutanımız bu işkencenin Çikko Manastırı’nda yapıldığını söyledi ama bu bilgi yanlıştı. İşkence Lefkoşa’daki hastanede yapılmıştı.

Peki, bu olay karşılıksız mı kaldı? Hayır. O işkenceyi yapan doktorlar, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın kararlılığı sayesinde hak ettikleri cezaları aldılar. Çünkü TMT, düşük yoğunluklu bir savaş ortamında milli mücadele veren, “etki-tepki ve misliyle mukabele” prensibini benimsemiş bir yapıdır. Bu anlatımın her satırı benim için yaşanmışlıkla, tanıklıkla ve bir dava bilinciyle örülüdür. Denktaş’ı, bu büyük yapının ve mücadelenin içinden biri olarak, Ankara’da tanıdım. Onun liderliği, yalnızca Kıbrıs Türk halkı için değil, tüm Türk milleti için bir mücadele ve direnç örneğidir.

Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) mensupları Kıbrıs Türkünü savunurken, sadece elinde silah olan EOKA üyelerini ve Enosis davasına hizmet edenleri hedef almışlardır. Sırf Rum olduğu için hiçbir sivil hedef seçilmemiştir, hiçbir Rum köyüne ya da yerleşim yerine saldırılmamıştır. TMT, sermayeye değil davaya hizmet etmiştir; Kıbrıs Türkü’nün yaşaması ve özgür kalması için mücadele etmiştir. Cengiz Topel’in başına gelenler hâlâ yürek dağlar. O işkenceyi yapanlara verilen cezayı duyunca, sizler kendi vicdanınızda değerlendirin: Bu normal midir, anormal midir? Takdir sizin. İşte böyle bir mücadeleden geçerek bugünlere gelindi. 1964’te sadece 4.000 kişiyle başlayan yapı, 1974 Barış Harekâtı’na gelindiğinde 170.000 kişilik bir güce ulaşmıştı.

1964 olayları, 1967 olayları. Özellikle 1964’te, EOKA’ya ve Rum emellerine destek vermek amacıyla Yunanistan’dan gönderilen subaylar arasında Grivas da bulunuyordu. Bu subaylar adadan uzaklaştırılmıştı. Ancak 1967’de tekrar döndüler. Yunanistan bu kez tam bir tümeni, “Yılan Tümeni” olarak anılan birliği, Larnaka ile Limasol arasında bir bölgeye çıkardı. Geçitkale, Küfünya diye bilinen bu bölgede Geçitkale Olayları yaşandı. 1 Kasım 1967 günü, Türkiye, Yunanistan’la savaşın eşiğine geldi.

Ülke genelinde karartma uygulandı, askeri alarm verildi. Ancak o yıllarda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Ege kıyılarında muharip birlikleri yoktu. Sadece eğitim birlikleri bulunuyordu: Balıkesir’de 57. Tümen, Bornova’da topçu tümeni, Denizli ve Isparta’da birlikler vardı. Bu birliklerdeki usta er, onbaşı ve çavuşlarımız, sahil güvenliğini sağlamak için Dikili kıyılarına indirildi. Ege Ordusu henüz kurulmamıştı. Edremit’te bir tümen olarak temelleri atıldı, daha sonra Ege Ordusu kuruldu. Bu bir zorunluluğun ve tehdidin sonucuydu.

Her şeye rağmen, Türkiye, kararlılıkla Mersin’e asker sevk etti. O dönem Mersin Limanı’nda çıkarma gemisi yoktu. Tankerler, şilepler, küçük tekneler… Askerlerimiz uyku tulumlarıyla Mersin’de parklarda bekledi. Küçük teknelere binip, ölüm pahasına Kıbrıs’a çıkarma yapacaklardı. Böyle bir çıkarmanın çok büyük kayıplara yol açacağı belliydi. Ama denildiği gibi, kötü ev sahibi, kiracıyı ev sahibi yapar. Türkiye bu kararlılığı gösterdi.

Halk arasında bir söz vardır: “Bu ülkenin denizi de bol, kerizi de, haini de bol.” Maalesef bu doğrudur. Hatalarda da, ihanetlerde de bu kesimlerin izine rastlarsınız. Hainler en alttan en yukarıya kadar her yerde bulunur. Osmanlı döneminde sadrazamlık yapmış bir Kıbrıs kökenlinin torunu, 27 Mayıs’tan sonra Kıbrıs’a büyükelçi olarak atandı: Emin Dirvana. Bu şahıs, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde eğitim almış, Harp Okulu’ndan mezun olmuş, Kıbrıslı birisidir. Ancak Rum İçişleri Bakanı Yorgacis’le lüzumundan fazla samimi olmuş, Türk tarafının kurmaya çalıştığı altyapıyı Rum tarafına adeta sufle ederek ihanete varan bir çizgiye ulaşmıştır.

Ankara’ya bu durumu anlatmak, onu göreve atayanlara ihanetin boyutlarını açıklamak oldukça zorlu bir süreçti. Ama sonunda gerçekler anlaşıldı, görevden alındı. Düşünün ki o dönemde, orada Kenan Coğuygun da askeri ateşe olarak görev yapıyordu ve büyükelçiyle sık sık karşı karşıya geliyordu. Türk tarafında, her eve bir av tüfeği bulunsun, bir savunma imkânı olsun diye bir fikir benimsenmişti. O dönem, bugünkü gibi silah fabrikaları yoktu. Sadece Makine Kimya Endüstrisi’nin ürettiği 12 veya 16 numara çifte tüfekler vardı. Bunlar ithalat yoluyla Kıbrıs’a gönderilmek istenince, Yorgacis, “Türkler silahlanıyor” diyerek engel olmaya çalıştı. Büyükelçi ise bu girişimi desteklemek yerine Rum tarafına sufle etti. Bu durumu siz hangi vicdana, hangi millî şuurla değerlendireceksiniz? İhanet örnekleri saymakla bitmez. Denktaş’a, Annan Planı’nı hasta yatağında imzalatmaya çalışan, sözüm ona bizim camiadan bazı ‘zât-ı muhteremleri’ de unutmadık. Onlar da bu milletin hafızasında yerini aldı” ifadelerini kullanarak konuşmasını noktaladı.

Konferans sonrası izleyicilerle birlikte BELSA PLAZA Down Sendrom kafede çaylar içildi ve sohbete devam edildi.

Kıbrıs Milli Koordinasyon Komitesi Başkanı Yakan Cumalıoğlu konuşmasını yaparken

Moderatör Şevval Gönenli takdim konuşmasını yaparken.

 

Kocaeli Milli Kuruluşlar Birliği Başkanı Yücel Alpay Demir Açılış konuşmasını yaparken

Kocaeli Aydınlar Ocağı Başkanı Prof.Dr. Serkan Irmak ve Yakan Cumalıoğlu

Konuşma sonunda Plaket takdimi: Dr. Süleyman Pekin, Yakan Cumalıoğlu, Yücel Alpay Demir ve Prof.Dr. Tahir Serkan Irmak

Prof.Dr. Tahir Serkan Irmak Kocaeli Aydınlar Ocağı adına Plaketini takdim ederken

KMKB Başkanları Yakan Cumalıoğlu ile bir arada.

Kocaeli Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Üyeleri ve Yakan Cumalıoğlu

Kocaeli Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Üyesi Salih Işık ve Yakan Cumalıoğlu bir arada

Detaylar

Tarih:
Temmuz 19
Saat:
14:00 - 17:00
Etkinlik Kategori: