Türkiye’mizde, geçmiş iktidarlarda, kalkınma, istihdam
çözümü olarak, özel sektörün büyük temsilcilerine büyük destekler verildi.
Ancak bu çabalar KOBİ leri kapsayamadı
Bu iktidarların KOBİ’lerle ilgisi, sadece illerin esnaf
odası başkanlarını, meclise taşımak kadar olurdu.
AKP iktidarı ile birlikte, MÜSİAD, dolayısı ile KOBİ’ler,
doğrudan iktidara geldiler.
MÜSİAD, Sanayi Bakanları ve Makina
İhracatçıları Birliğinin işbirliği ile Makina İmalat Sektörü gelişiminin, firma
bazında izlenmeye başlandığını bilirim.
Özellikle yurtdışından ithal edilen direkt üretim
makinalarının ve tüketiciye yönelik ithal ikamesi imalat ürünlerinin, firmalar
tarafından imalatı ve geliştirilmesini teşvik yönünde, TÜBİTAK hibe kredileri,
özellikle MÜSİAD üyesi firmalar için olanca hızıyla ve tüm Türkiye
coğrafyasında devreye girdi.
Ben yakın çevreme, “bu kredilerin yarısı doğru yere gitse,
Türkiye şahlanır” diyordum.
Bu arada MÜSİAD üyesi olmayan firmaların da inovasyon değeri
yüksek projelerinin çok rahat kredi alabildiğine çokça tanık oldum
2009 yılında, TV’lerde yayınlanan bir reklam yoluyla, aralarında
Mustafa Koç, Güler Sabancı, Bülent Eczacıbaşı, vb lerin bulunduğu iş dünyasının
öncü isimlerinden, Türk Makina Sanayi’ne destek gelmişti. Türk makina
sektörünün iç pazara yönelik kampanyasında görev alan iş dünyası temsilcileri
kamera karşısına geçerek TIKIR TIKIR MAKİNA diyorlardı.
Türkiye’mizde, geldiğimiz noktada, anahtar teslim un, irmik,
makarna, yem, her türlü gıda işleme
tesisleri, sıvı çelik tesisleri (çelikhane), haddehaneler, dikkat, yüksek
gerilim kablo üretim tesisleri ve daha birçok benzerlerinin makinaları yerli
olarak imal edilmekte, ihraç edilip yurt dışında kurulmaktadır.
MAKFED Ekim 2022, “Makine İmalat Sektörü, Türkiye ve Dünya
Değerlendirme Raporu” na göre, son 21 yılda makina ihracatı 14 katına katlanarak,
2021 yılını 23 milyar dolar ihracat ile tamamlamış ve bu rakam gerekli ithalat
rakamını geçmiştir Tüm makine imalatı ve genel imalat sektöründe, 5.200.000
kişi çalışıyor görünmektedir.
Sadece Ostim Ankara’da birçoğu savunma sanayine yan sanayi
olarak çalışan, kalanların da çoğunun ihracat yaptığı, on bine yaklaşan makina,
parça imalatçısı işletmede, yüz bine yaklaşan işçi çalışmaktadır.
Yukarıda konu ettiğim 5.200.000 işçi kitlesi, büyük geçim
sıkıntılarına karşın, sadece bir işleri olduğu için yine de mutlu ve iktidar
değişikliğinden sonra, ya iş yerim kapanacak olursa diye bir ENDİŞE içinde
olamaz mı acaba. Bu işçilerin en az üç katı nüfusun seçmen olarak
düşünülmesi gerekmez mi?
SİHA öncesi İHA lar, Türkiye’mizde ilk kez, 2005-2009
yılları arasında, Güneydoğu Anadolu’da, terörle savaşan hepsi balyoz mahkumları
generallerimiz; Saldıray Berk, Ahmet Yavuz, Hasan İgsiz ve Ergin Saygun’un desteği
ve işbirliği ile merhum, mak.yük.müh Özdemir Bayraktar’ın dizayn ve imalatı ile
gerçekleşmişti. Özdemir Bayraktar vefat ettiğinde adı geçen generallerin;
merhumun, yargılandıkları Balyoz duruşmalarına sürekli geldiğinden, Silivri’de
kendilerini sürekli ziyaret ettiğinden, sitayişle bahsettiğini, okumuştum.
Bir önceki dönem okuldaşım olan (İTÜ Makina Fakültesi
1972) merhum Özdemir Bayraktar’ın izinden
yürüyen ve dünya ölçeğinde başarılı, bir dünür damat ürünü değil, bence yüksek
milli teknoloji ürünü SİHA ları üreten firmanın yöneticisi Selçuk Bayraktar’da
benzer ENDİŞELERİNİ dile getirmişti.
Bu endişelere yanıt olarak, muhalefetin yapabileceği, biri
kendi olmak üzere en çok iki kişinin çalıştığı,
çarşı, pazar esnaflarını ziyaret mi olmalıydı.
Yukarıda adı geçen;
MAKFED Türkiye Makina Federasyonu’nun raporu.
Link kopyalanıp Google a taşındığında açılıyor.
file:///C:/Users/Acer/Desktop/MAKFED.pdf