Kâzım Mirşan Erken Türklerin Ana Yurdu konusunda şu sınıflamayı yapmaktadır
I-Erken Türklerin Birinci Ana Yurdu, Tamgalısay ve çevresi( Kazakistan)
II-Erken Türklerin İkinci Ana Yurdu: Ulu- Kem Biltiri (Havzası)
III-Erken Türklerin Üçüncü Ana Yurdu Oral (Ural) Dağları
IV-Erken Türklerin Dördüncü Ana Yurdu Doğu Anadolu
V-Erken Türklerin Beşinci Ana Yurdu: Güney Batı Fransa (Sumer, 2021)
Güney Fransa hayli erken bir çağda Türklere Ana Yurt olmuş olmakla birlikte öbür ana yurtlardan farklı bir durum göstermektedir. Bu fark bu bölgede Ural dağlarındaki Şölgentaş Mağarası kadar eskiye giden erken Türkçe yazıtlarının bulunmasına rağmen erken Türkçenin devamlılığı ve gelişme safhaları öbür ana yurtlarda olduğu gibi düzenli olarak izlenilmemektedir. Bununla birlikte güneybatı Fransa’yı yurt edinmiş erken Türkler Etrüsklerin Latinceye tesirinden çok önce Avrupa dillerini (Fransızca, İngilizce ve Almancayı) etkilemişlerdir. Bu dillerdeki erken Türkçe sözler gösteriyor ki “modern olmayan OYUS-AS” halinde yaşayan bu insanlar yazı yazmayı bilmedikleri gibi ben demeyi bile “erken Türkler”den öğrenmişlerdir. Alfabetik Yazı Başlangıcı kitabının Tamgalar kronolojisi bölümünde Kâzım Mirşan şu ilginç soruyu soruyor ve yanıtını araştırıyor: “ Acaba Türkler ilk önce hangi damgayı yazdılar ve onu hangi Tamga takip etti?” (Sumer, 2021: 357-358). Bu sorunun cevabını kitaplarında çok yönlü derin analizlerle vermiş olan Mirşan’dan burada sadece bir mağara resmi yorumuna dikkat çekilecektir.
Kâzım Mirşan “Şölgentaş Mağarası Resim ve Yazıları Atalarımızın 16.000 Yıl Önce Bıraktığı Eserler” isimli eserinde şunları yazmaktadır:
“OĞUŞ Yaratıcı” kişilik yazı ile başlar. Nitekim biz bugünkü kişilerin OĞUŞUM BUDUN ( Medeni kavim) olma sıfatını, buzul çağında mağaralarda yaşayan kişilerin bir şeyler anlatmaya yönelik resimleri ve bu resimlerden geliştirdikleri TAMGALAR’la tanımlayabilmekteyiz. Bu TAMGALAR ile bugünkü OĞUŞ’umuza(Uygarlığımıza) – Binlerce yıl önceki ANANTIMADI (antik); yani BURUNĞU (arkaik) yüksek bir OĞUŞ(uygarlık)’tan kaynaklanan- eşsiz bir kültür iletilmiş bulunuyor. Bugünkü alfabelerin gelişimini sağlayan ANANTIMADI (antik) kültür “ tek” idi, çünkü Çin, Sümer hiyeroglif yazısı vb. gibi yazılar ya bu kültürden etkilenerek ortaya çıkmışlar veya dar bir çerçevede teşekkül ettikten sonra tutunamayarak yok olmuşlardır (Mirşan, 2000: 30).
Tamgalar nasıl gelişti?
Bugün biz elimize bir kalem alır ve önümüze bir kağıt koyarsak, aklımıza gelen her şeyi yazabiliriz. Ancak harflerin bulunmadığı bir çağda böyle bir işlem nasıl yapılır? İşte bilginlerin, avcı, büyücü, şaman, hayvan-kişi adlarını verdikleri, mağara çağına BİRİLE (ait- Necdet Sumer-), acayip kişi resimleri aslında böyle bir gayretin sonucudur. Les Trois Freres Mağarasındaki resim bize Geyik Avlamak isteyen avcılara ressam tarafından verilen bir SABAQ’ı (ders- Necdet Sumer-) gösteriyor. Avcı, geyikleri korkup kaçmamaları için başına bir bizon maskesi geçirmiştir. Ressam böyle bir avcıya bakan bir geyiğin onu bizon zannedeceğini anlatmak için, avcıya bakan geyiğin de başına bir bizon maskesi geçirmiştir ve “işte, başınıza bir bizon maskesi geçirirseniz geyikler sizin bizon olduğunuzu zanneder, kaçmazlar” demek istiyor (Mirşan, 2000: 29). Bu mağara resimleri “Tamgaların” 18.000- 12.000 yıl önce buzul çağında yaşayan mağara kişileri tarafından şekillendirilmeye başlandığını kanıtlamaktadır (Mirşan, 2000: 30).
Alfabetik yazı başlamadan önce insanların resimlerle düşüncelerini anlatması, çevresine hatta gelecek kuşaklara ders vermesi ve tecrübelerini aktarması mümkün olabiliyordu. Erken Türklerden kalan ve çok şey anlatan bu mağara resmi 13. 000 yıl öncesine tarihlenmektedir. Necdet Sumer, Kazım Mirşan’ı okurken düştüğü şu not günümüz olaylarını anlamak ve onlara ışık tutması açısından çok önemlidir: “Batı merkezci sömürgeciler de böyle yapmıyor mu” Bir yandan da aklıma Avrupalılar Irak’ı Libya’yı, avlarken başlarına uygarlık maskesi geçirenler! daha da acıklısı, onların gerçekten Uygar sanılmaları….. ne müthiş bir metafor, eline sağlık mağara ressamı!” (Sumer, 2021: 342-343) Necdet Sumer, Kâzım Mirşan’ın Mağara Yazıtları hakkında bir “okul karakteri” gösterdiğini vurguladığını da hatırlatmaktadır. Bunlar diğer birçok yerde olduğu gibi “karargah personeli yetiştirmek için verilen” yahut “yönetim için verilen” dersler (Sumer, 2021: 360) olmaktadır. Bugünkü Türk insanı bu mağara resminden daha birçok dersler ve mesajlar çıkarabileceğini mutlaka düşünmelidir.
Kaynaklar:
Kâzım Mirşan, Şölgentaş Mağarası Resim ve Yazıları Atalarımızın 16.000 Yıl Önce Bıraktığı Eserler, Kâzım Mirşan Yayını, 2000.
Necdet Sumer, Atatürk’ün Özlediği Bilgin Kazım Mirşan’ı Okurken, Detay Yayıncılık, Ankara, 2021.