Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G20 Liderler Zirvesi’nde, “Sosyal Kapsayıcılık ile Açlık ve Yoksullukla Mücadele Oturumu” na iştirak etti.
G20 Liderler zirvesi kapsamında Brezilya’da yapılan toplantılar için üç ana başlık seçilmiş. Bunlardan ilki “açlık, yoksulluk ve eşitsizlikle mücadele.”
Erdoğan “dünyada nerede bir kıtlık, açlık, felaket, çatışma, trajedi varsa Türkiye ilgili tüm resmî kurumları ve sivil toplum kuruluşlarıyla oradadır, ihtiyaç sahiplerinin her daim yanındadır” mesajını verdi. Özellikle Türkiye’nin Gazze ve Lübnan’a yaptığı insani yardımları anlattı.
Oysaki dünyada açlık ve yoksulluk sorunu var ama Türkiye’de de aynı sorun büyümekte. Türkiye’de vatandaşların önemli bir bölümü açlık ve yoksulluk sınırının altında bir gelirle yaşama mücadelesi veriyor.
Türk-İş verilerine göre Ekim 2024 ayında açlık sınırı 20 bin 431 TL’ye, yoksulluk sınırı da 66 bin 553 TL’ye yükseldi. Asgari ücret bile açlık sınırının 3 bin 429 TL altında kalıyor. Türkiye’de ortalama ücretler de asgari ücret seviyesine yakın mertebeye düştüğü için nüfusun büyük kısmının açlık sınırı altında kaldığı ortada.
****
Geçen sene 2023 Eylül ayında Hindistan’da düzenlenen 18’inci G20 Liderler Zirvesi’nde Erdoğan çok daha net mesajlar vermişti:
“Bir tarafta 735 milyon kişi açlıkla mücadele ederken, diğer tarafta lüks, şatafat ve israf alıp başını gitmişse burada çok ciddi bir sorun var demektir. Türkiye olarak biz bu adaletsizliklere itiraz ediyoruz. Daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz.”
“Milyarlarca insanın bir avuç elitin keyfi ve refahı için çok kötü şartlarda çalışmakta ve ter dökmektedir. “Bu ne adildir ne insanidir ne de vicdanidir. Sorunlarımızın sebebi kaynak kıtlığı değildir, merhamet eksikliğidir.”
“Hepimiz 8 milyarlık büyük insanlık ailesinin birer ferdiyiz” diyen Erdoğan dünya kaynaklarının adaletsiz paylaşımına dikkat çekmişti.
****************************************
Türkiye’de Açlık, Yoksulluk, Lüks ve Şatafat
Türkiye’de de “Bir tarafta milyonlarca kişi açlıkla mücadele ederken, diğer tarafta lüks, şatafat ve israf alıp başını gitmiş” durumda.
“85 Milyonluk Büyük Türkiye ailesinin birer ferdi olarak ülke kaynaklarının adaletsiz paylaşımına itiraz etmemiz” gerekmez mi?
G-20 ülkelerinin hiçbirinde, böylesine yaygın yoksulluk ve kötü gelir dağılımı göremezsiniz.
Eskiden orta gelirli kesimde sayılan insanlarımızın bile gıda ve ulaşım gibi en temel ihtiyaçlara erişimde sıkıntı yaşaması, her üç öğrenciden birinin okuluna aç gitmesi içimizi sızlatmalı.
Bu derin yoksulluğun arkasında ülke kaynaklarının adaletsiz paylaşımı olduğunun farkında olmalıyız. Fakirden aktarılan kaynaklarla zenginleşenlerin lüks, şatafat ve israf içinde yaşamalarına itiraz edebilmeliyiz.
“2025 bütçesinde Sarayın 1 yıllık giderinin 16 milyar 928 milyon liraya, 1 günlük harcamasının 46 milyon 378 bin liraya yükselmesi” öngörüldü.
Dünyada en yüksek miktarda örtülü ödenek kullanan devlet başkanı bizim Cumhurbaşkanımız.
Cumhurbaşkanlığı’nın 2025 yılı ‘Mal ve Hizmet Alım Gideri’ için bütçeden öngörülen para yaklaşık 10 milyar lira. Bu para 10 Bakanlığın mal ve hizmet alım giderinden fazla.”
****
Sadece Saray’dan ibaret değil, şatafat ve israf devlet gücünü kullanan hemen herkeste ve her makamda yaygın.
Geçen yıl Saygı Öztürk makam aracı saltanatını yazmıştı: “Türkiye’nin makam araçları yönünden ‘Dünya rekorunu’ elinde bulundurduğu belirtiliyor. Ülkemizde 125 bin kamu aracı varken, bu sayı Almanya’da 9 bin, Japonya’da 10 bin, Fransa’da 8 bin civarında. Devlete ait uçak filosu bakımından da birçok ülkeden öndeyiz. Almanya’da 12, Fransa’da 14, İtalya’da 11, Japonya’da 2 özel uçak bulunurken ülkemizde Cumhurbaşkanlığı’nın hava filosundaki uçak sayısı ise Katar’ın hibe ettiği ‘Uçan Saray’ uçakla birlikte 16’ya yükselmişti.”
CB Erdoğan dünyadaki gelir dağılımı adaletsizliğine, büyük kesim açlıkla boğuşurken lüks, şatafat ve israfa güçlü bir şekilde itiraz ediyor. Bu itiraz çok doğru ve saygı duyulması gereken bir tavır.
CB kendi ülkemizde “İtibardan tasarruf olmaz” “devletin malı deniz” anlayışının getirdiği olumsuz duruma da aynı kuvvette itiraz etmeli. Yoksullaşan halkımız Cumhurbaşkanından da tasarruf etmesini, israftan kaçınmasını, daha sade bir hayat yaşamasını talep edebilmeli.
****************************************
Saray’da Oturmanın Faturası
Yeri geldi. “Devlet Başkanlığı Sarayında Oturmanın Faturası” başlıklı yazısında Cemal Tunçdemir’in verdiği şaşırtıcı bilgileri hatırlatayım.
“ABD Başkanları Beyaz Saray’a kira ödemez ama onun dışındaki her şey maaşlarından kesilir. Kendisinin, ailesinin ve kişisel misafirlerinin bütün masraflarını Başkan karşılamak durumundadır. Sadece resmi devlet konuklarının ağırlanma masrafını Amerikan vergi mükellefleri öder. Geri kalan kişisel mutfak giderleri, hizmet ve malzemelerin ücreti Başkan ve ailesine aittir.
Başkan elbiselerinin kuru temizleme ücretini kendisi ödemek zorundadır. Ayakkabılarının boya ve cilasının da… Konutun başkan ve ailesinin kaldıkları kısmındaki temizlikçi, garson ve hizmetçilerin çalıştıkları süredeki saat ücretini de başkan öder. Kısacası, kira ve elektrik faturası dışında kendileri için harcanan her kuruşu devlete ödemek zorundadırlar.
ABD’ye devlet başkanı seçildi diye kimse, devletin parasını keyfince harcayamaz. Sadece bu ev içinde de değil her yerde… ABD Başkanı, şehir dışı tatil masraflarını, hafta sonlarını geçirmek istediğinde Camp David’teki dinlenme evinin hafta sonu masraflarını kendi cebinden karşılamak zorunda. Yine örneğin başkan, ABD Başkanlık uçağına, devlet delegasyonundan olmayan tek bir kişi bile bindirecekse, (kardeşi bile olsa), bir ticari yolcu uçağının ‘first class’ uçak bileti miktarınca devlete para ödemek zorundadır.
Ülkenin first lady’si her gün saçlarını yapan kuaföre, devleti temsil edeceği törenlere giderken bile olsa, ücretini kendisi öder. First Lady’nin giyeceği kıyafetlerin de özel tasarım olması gerektiği şartı var ama elbisenin ücretinin yanı sıra bu tasarımların ücreti de, indirimsiz olarak, ABD Başkanından tahsil ediliyor.”
Başkan Truman ve Michelle Obama’nın ‘dışı çok gösterişli bir hapishane’ olarak nitelelendirdiği Beyaz Ev, başkanlar için kalıcı bir ihtişam ve keyif sarayı değil, geçici bir barınma ve hizmet yeridir..