Çetin Altan (1927- 2015) ömrünün son dönemlerinde yazdığı yazıların bir kısmını hep bu sözle bitirirdi: “Enseyi karartmayın.”
Çetin Altan, farklı dünya görüşlerine sahip olsak da, köşe yazılarını sıkça okuduğum usta bir yazardı. “Enseyi karartmayın” O’nun Türkçemize kazandırdığı, “umudunuzu yitirmeyin, henüz ümitler bitmedi” anlamına gelen bir deyim.
“Hayallerinizden, ümitlerinizden, mücadelenizden vazgeçmeyin. Amacınıza ulaşamazsanız da, bu amacı gelecek kuşaklara devretseniz de, kozmosla son hesaplaşmanızda, ‘daha iyi bir dünya için biz de fena mücadele etmedik’ diyebilirsiniz” diye yazardı.
Çetin Altan 88 yaşına kadar yazmıştı. 25 Haziran 2015 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan son yazısı, “Hayal ettiğim ülke bu değildi” başlığını taşıyordu:
“Artık anlaşılıyor ki ülkeme demokrasinin geldiğini göremeden ayrılacağım bu dünyadan.”
Bilemiyorum, bugünleri görseydi “yine enseyi karartmayın” der miydi?
***********
YILIN ESPRİSİ
2009 yılında Tayyip Erdoğan tarafından Çetin Altan’a “Kültür Sanat Büyük Ödülü” verilmişti.
Bu törende konuşan Erdoğan “Bugün mutlulukla ifade ediyorum ki, Türkiye artık Çetin Altan’ı 300 kez mahkeme kapılarına çağıran ve düşünceyi mahkum eden Türkiye değildir” demişti.
Aynı Erdoğan, 2018’i geride bırakırken, kimilerince “diktatör” olmakla, ülkede demokrasi yerine tek adamın sözünün geçtiği otokrat bir rejim kurmakla suçlanıyor. Muhalif olarak etkili yazılar yazan gazeteci ve yazarların çoğu ya hapiste, ya soruşturma açılmış veya işsiz kalmış durumda.
Fakat O kendi yönetimindeki Türkiye’yi “dünyanın en iyi demokrasilerinden biri” olarak tarif ediyor ve “Türkiye’nin demokrasi konusunda herhangi bir eksiği olmadığını” söylüyor.
Bu söz sosyal medyada “yılın esprisi” olarak değerlendiriliyor. Acaba neden?
************
BAĞIMSIZ YARGI VE BAĞIMSIZ MEDYA OLMAZSA
Bağımsız bir yargıdan ve bağımsız bir medyadan bahsetmenin mümkün olmadığı bir ülkedeyiz.
Medyanın yüzde 90’ının Erdoğan iktidarının kontrolünde olduğu bir Türkiye’de yaşıyoruz. 24 Haziran 2018 seçimleri öncesi merkez medyanın amiral gemisi Doğan Medya Grubu iktidarın baskılarına dayanamayarak yandaş Demirören’e satıldı.
31 Mart 2019’da yapılacak mahalli seçimler öncesi muhalefet yapabilen birkaç gazeteden en büyüğü Sözcü Gazetesi, Halk TV ve Fox TV‘nin susturulması için düğmeye basıldı.
Sözcü Gazetesi sahibi ve yazarları hakkında Fetöcü suçlaması ile soruşturma açıldı. Emin Çölaşan‘ın bile fetöcülükle suçlanması da “yılın esprisi” olsa gerektir.
Objektif haber izlemek isteyenlerin rağbet ettiği Fox Haber‘e cezalar verildi. Sunucu Fatih Portakal bizzat Cumhurbaşkanı tarafından tehdit edildi ve hedef gösterildi.
Halk TV’nin etkili programı “Halk Arenası” da cezalardan nasibini aldı. Sanatçılar Metin Akpınar ve Müjdat Gezen hakkında soruşturma açıldı.
Bu gelişmelerden şöyle bir algı oluşuyor:
Anlaşılan muhalif ses duymak istemiyorlar. “Bunlara bile dokunan herkese dokunabilir” korkusu yayılsın isteniyor. Böylece korkunun yarattığı otosansür ile dikensiz gül bahçesi veya “eleştirisiz demokrasi modeli” yaratılıyor.
Böylece ülkemizdeki “eksiksiz demokrasiyi” görmek istemeyenlerin bile ikna edileceği (!) bir sistem, bir medya oluşturulmak isteniyor.
“Gel de bu ortamda enseyi karartma” diyebilirsiniz.
******************
YENİ YILA GÜVENLE UMUTLA GİRİN
“Yarın ahirette sorguya alındığımda, daha iyi bir Türkiye ve daha iyi bir dünya için mücadele ettim, ben elimden geleni yaptım” diyebilecek durumdaysanız hala umut vardır.
Bugün kıymeti bilinmese de, bir kısım vatanseverin her türlü riski göze alarak “daha iyi bir Türkiye” için çabaladığını görüyorsanız ve bunlara destek vermekten korkmuyorsanız çoban ateşleri yanıyor demektir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Toros Dağları’na bakınız, eğer orada bir tek yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez” sözünü hatırlayınız.
Kurtuluş Savaşı verdiğimiz yıllar kadar kötü durumda değiliz. O günleri aşabildiysek, daha iyi bir Türkiye için bugün çok daha etkili şeyler yapabiliriz.
Bazen bir şey değişir, her şey değişir.
Bu değişimin nasıl ve ne zaman olacağını önceden kestiremeyiz.
Ortak aklın işlediği, kurumların çalıştığı ve kuralların herkes için geçerli olduğu bir Türkiye’ye doğru değişim gerçekleşebilir.
Bu değişimi demokratik kurallar içinde biz yapmalıyız.
Kolay mı? Değil.
Ama sefer bizden, zafer Allah’tan.
Eğer Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye’yi bağımsız, hür, demokrat, müreffeh ve güçlü bir şekilde gelecek nesillere bırakmak iradesiyle hareket eden vatansever aydınlarınız varsa korkmayınız.
Her yeniyıl yeni bir umut demektir. Çoban ateşlerini çoğaltmaya bakınız.
İlk hedef mahalli seçimlerde değişimi sağlamak olmalı.
Yeni yıla, güvenle, umutla girin. Enseyi karartmayın.
Ruhittin Sönmez
31 Aralık 2018