Ene ve Kâinat

186

    Kâinatın miftahı / anahtarı insanın elindedir. Âlemin kapıları açık ise de, mânen kapalıdır. Cenabı Hak bütün o kapıları ve kenzi mahfiyi / gizli hazineyi açan “Ene” / “Ben ve benlik” namında bir miftahı / anahtarı, insanın eline vermiştir.

     Fakat, Ene de kapısı kapalı bir muamma ve bir bilmecedir. Bunun kapısı açılırsa, kâinatın da kapıları açılır.

     Evet, Cenabı Hak insana bir Benlik, bir nevi / bir çeşit hürriyet vermiştir ki, Cenabı Hakkın Rububiyetine / terbiye ve idare edişine ait evsaf / nitelik ve özellikleri bilmek için; onu mevhum / vehmî ve hayal ürünü, farazî / var sayılan bir vahidi kıyasî / ölçü birimi yapsın.

     İnsanın mahiyetinde pek ince bir ip, insanın vücudunda şuurlu bir kıl, şahsın kitabında bir elif kıymetinde ve miktarında olan “Ene” / “Ben ve Benlik” şuurunun, iki vechi / iki cihet ve yönü vardır.

     Ki, biri hayra bakar. Bu vecihle yalnız ilim ve irfan edinme yeteneğine sahiptir. Fakat fâil / yapan değildir. Diğer vechi ise şerre / kötülüğe bakar. Bu vecih ve yönüyle kendini fâil / yapan bilir.

     Ene’nin mahiyeti / içyüzü mevhume yani vehmîdir. Rububiyeti / terbiye ediciliği hayalîdir. Vücudu bir şeyi hâmil / taşıyıcı ve yüklenici olamaz.

     Ancak mizanü’l-hararet / sıcaklık ölçen termometre gibi, Vâcibü’l-Vücûdun / varlığı zarurî ve kendinden olan Allah’ın Rububiyetine / Rablığına ait muhit ve mutlak / her şeyi kuşatan sıfatlarını bilmek için, bir mizan / terazi vazifesi / görevini görüyor.

     Eğer insan benliğine mizan / terazi nazarıyla bakarsa; kâinattan zihnine akıp gelen afâkî / dışa dönük malûmatı kendi malûmatı ile, İlahî sıfat ve tasarrufları da kendi sıfatlarıyla tasdik eder. Yine merciine / merkez ve kaynağına iade eder. Ve bu sayede bihakkın / hakkıyla emaneti ifa etmiş / yerine getirmiş olur.

     Fakat kendisine müstakil / bağımsız nazarıyla bakmakla, kendini mâlik itikat eder / mâlik sanırsa emanete hıyanet etmiş olur. Zira semavat / gökler ve arzın / yerin; hamlinden / yüklenmesinden korkarak imtina ettikleri / kaçındıkları cihet Ene’nin işte bu cihetidir.

     Çünkü dalâletler / azmalar, şirkler / Allah’a ortak koşmalar, şer ve kötülükler hep bu cihetten doğarlar.

     Eğer vaktiyle o Ene’nin şiddetli bir terbiye ile başı kırılmaz ise büyür; insanın vücudunu yutar.

     Eğer milletin de enaniyet / bencillik ve egoistliği inzimam eder / eklenirse, Sâni’in / Sanatlı Yaratan Allah’ın emrine karşı, mübarezeye / çatışma ve kavgaya başlar. Tam mânasıyla bir şeytan olur. Sonra halkı da kendisine kıyas eder, esbabı / sebep ve vasıtaları da, o kıyasa dâhil eder. Büyük bir şirke düşer.

     Velhasıl:

     Allah’ı tanımak isteyen, evvel emirde, önce kendini tanımalı.

     Evet, Allah’ı tanımak insanın kendini tanımasına bağlı.

     Çünkü:

     Allah’ın Zâtı’na yol yok. Zira:

   “İdraki maalî (yüksek şeyleri anlamak) bu küçük akla gerekmez!

     Zira bu terazi, o kadar sıkleti (ağırlığı) çekmez!”

     Fakat Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellisinden; Allah’ın Zâtına değil ama;

     İsim ve sıfatlarının tezahür ettiği / zuhûr edip göründüğü masdar ve mekânlara yönelerek;

     Mârifetullah / Yüce Allah’ı bilme yolunda,

     Bir nebzecik de olsa, yol alabiliriz.

     Çünkü:

     Her şey “Heme ost.” değil;

   “Heme ez ost.”dur

     Yani her şey O değil;

     Ama her şey O’ndandır.

Önceki İçerikKerkük Katliamları
Sonraki İçerikTrump’a Suikast Girişimi
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.