En Büyük Hile

10

     Bir vesîle ile öğretmen, öğrencileri şaşırttı. Büyük bir ciddiyet ve kendinden emin bir kişilik sergileyerek talebelere hitaben:

     “Çocuklar! Var mısınız? Sizlerin en büyük birer HİLEKÂR olmanızı istiyorum!” dedi.

     Öğrenciler hiç beklemedikleri bu nahoş istek karşısında apışıp kaldılar. Ne söyleyeceklerini bilemediler. Sınıftan bazıları:

     “Hocam! Ne biçim lâf ettiğinizin farkında mısınız?”

     “Bu nasıl bir öğüt?”

     “Gerçekten, bizlerin en büyük birer HİLEKÂR olmamızı mı istiyorsunuz?”

     Öğretmen, büyük bir ciddiyetle ve kendinden emîn bir tavırla:

     “Evet sevgili çocuklar! Ben hepinizin, en büyük HİLEKÂR / en büyük HİLECİ olmanızı, tüm kalbimle arzu ediyor! Bu isteğimi onaylıyor! Bunu severek kabul edeceğinize, bütün kalbimle inanıyorum!” diyerek, âdeta sözlerini perçinledi!

     Öğrencilerin şaşkın bakışları karşısında öğretmen; yine kendinden emîn bir şekilde:

     “Çocuklar! Büyük bir şok geçirdiğinizin farkındayım. Ama kendinize gelin ve bu isteğimi iyice bir düşünün ve bu soruma olumlu bir cevap / yanıt verin.”

     Öğretmen, öğrencilerin panik hâlindeki hâlleri karşısında, yine ciddî ve kararlı bir şekilde sınıfa hitaben, bu sefer şöyle bir soru yöneltti:

     “Sevgili çocuklar! Söyler misiniz bana: ‘En büyük hilekârlık / en büyük hile nedir?’ ”

     Öğrencilerin, çeşitli abuk sabuk cevap ve yanıtları öğretmeni bir türlü tatmin etmedi.

     “Hayır, hayır çocuklar; cevaplarınızın hiçbiri, en büyük hile değil.”

     Bu durum karşısında öğrenciler:

     “Peki, en büyük hile nedir be hocam?” diyerek, merakla bir cevap bekleyişine geçtiler.

     Öğretmen sâkin, fakat ciddî bir ses tonuyla, ağır ağır konuşmaya başladı.

     “Sevgili çocuklar! dedi. EN  BÜYÜK  HİLE, HİLESİZLİKTİR.

     Olduğun gibi görünmek, göründüğün gibi olmaktır.

     Bu durumda, başınız hiç ağrımaz. Müşkül ve zor bir vaziyette, hiçbir zaman kalmazsınız.

     Unutmayın ki, Hak bir dâvâya, Bâtıl bir metod ve usûlle hizmet edilmez ve ulaşılmaz.

     Dâvânız da Hak, metodunuz da Hak olmalı.

     Yine unutmayınız ki, ‘Kem âletle kemalât olmaz.’ / Bozuk âletle, bir şey yapılmaz.

     Bozuk vasıta ve araçla bir yere varılmaz.”

Gece Vakti

     Gece vakti; hem kış, hem kabir, hem de berzah / kabir âleminden haber verir. Bu şekilde insan rûhunun; Allah’ın rahmetine ne derece muhtaç olduğunu insana hatırlatır. Hele geceleyin kılınan teheccüd / gece namazı ise, kabir gecesinde ve berzah karanlığında ne kadar lüzumlu bir ışık olduğunu bildirerek insanı ikaz eder, gafletten uyandırır. Bütün bu inkılaplar içinde, hakîkî nimet verici olan Allah’ın; nihayetsiz nimetlerini hatırlatır. Ne derece övülmeyi hak ettiğini ilân eder.

                                                                                                                                                               Nefis

     Ey nefis! Acaba ömrün ebedî midir? Hiç kat’î senedin var mı ki, gelecek seneye belki yarına kadar kalacaksın? Sana namazdan usanç veren, ebedî yaşayacağın zannıdır. Keyif için, ebedî dünyada kalacak gibi nazlanıyorsun! Eğer anlasa idin ki, ömrün azdır. Hem faydasız bir şekilde gidiyor! Elbette onun yirmi dörtten birisini, hakîkî ebedî bir hayatın, saadet ve mutluluğuna vesîle olacak; güzel, hoş, rahat ve rahmet olan bir namaza sarf etmek; usanmak şöyle dursun, belki ciddî bir iştiyak ve arzuya, hoş bir zevki harekete geçirmeye sebep olur.

Acz  ve  Şikâyet

     Çaresi bulunan şeyde acze, çaresi bulunmayan şeyde sızlanmaya sığınmamak gerekir.

Önceki İçerikAkrep’in Kıskacındaki Türkiye
Sonraki İçerikBiz
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.