Davetiyeyi gördüğümde
herhangi uluslararası bir program sanmıştım. Çünkü Elginkan Vakfı’nın daha önce
katkı verdiği ve Kosova Prizren’de gerçekleştirilen 12-16 Nisan 2011
tarihindeki Uluslararası Güneydoğu Avrupa Türkoloji Sempozyumu gibi bir
etkinlik olduğunu sanmıştım. Bu programı Balkan Türkoloji Araştırmaları
(BAL-TAM) üslenmişti. Gerçi bu toplantıda da programın “Güney doğu Avrupa
Ülkeleri” ismine itiraz etmiş, “neden Balkan ülkeleri?” demiyorsunuz diye Türk
Dil Kurumu’na sorarak eleştirmiştim. Ancak Türk Bilimi, Tarihi, Kültürü, Dili,
Edebiyatı, Sanat ve Kültür Tarihi, Müzikoloji, Halk Bilimi gibi oturumlarda her
sorun enine boyuna 4 gün tartışılmış, başarılı ve uygulanabilir bir sonuç
ortaya çıkmıştı. Prof. Dr. Nimetullah Hafız ve eşi Tacida Zubçeviç Hafız
bölgeden gelen yabancı Türkoloğ konukları ağırlamıştı.
Engelliyi Hayata Atmak
İstanbul’daki toplantının
davetinde de “Elginkan Vakfı Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatı Kurultayı 5-
Geçmişten Günümüze Yazılmayan Türkçe/ Türkçe’nin Art ve Eş Zamanlı
Değişkeleri-Türkçe’nin Ağızları, Meslek Dilleri, Gizli Diller, Argo ve Türk
İşaret Dilinde Değişkeler” yazıyor ve Beşiktaş Polat Otelde üç gün devam edeceği
hatırlatılıyordu. İyi ki davete icabet ederek gitmiştim. Hem dostlarımı gördüm,
hem donanımlı yeni arkadaşlar edindin, bilmediğim bazı hususları ve gelişmeleri
öğrendim. Azerbaycan, Hırvatistan, Gürcistan, Kazakistan, Kosova, KKTC,
Macaristan, Rusya ve Sırbistan’dan konuklar vardı. Geçmişten Günümüze Türk
İşaret Dili Sergisi açıldı.
Sergiden bile çok bilgi
edinmek mümkün oldu.
Tarihimize bakacak olursak, Türkiye
Sağır, Dilsiz ve Körler Cemiyeti kuruluyor ve bu sivil toplum kuruluşu adına
Süleyman Gök (İstanbul 1906-1979) broşürler ve kitaplar(1943), İşaret Dili
Kılavuzu yayınlıyor. Bu konuda Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın Türk Dili
Dergisi’nde (2021-Sayı; 835) önemli çalışma yapmış ve bilgiler aktarıyor. İlk
sağırlar okulu 1936 yılında kuruluyor. Amaç engelliyi hayata atmak. İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy ile
de önemli röportajlar yapan Gazeteci Kandemir bu hususta da fikir emekçisi
olarak görevini yerine getiriyor, Vakit’te yazılar kaleme alıyor.
Sergi gerçekten çok ilgi
çekiciyi. Osmanlı Cihan devleti zamanında işitme engellilere “Padişahım Çok
Yaşa”nın nasıl öğretildiğini fark ediyorsunuz. Sağır görevlilerin giysileri
hakkında kitap ve minyatürlerin olduğunu görebiliyorsunuz. Lehistan Asıllı bestekar,
müzikoloğ Alif Ufki Bey (Bobowa Polonya
1610-1675 İstanbul) Saray’daki Sağır
Görevliler hakkında bir çalışma yapıyor(Saray-ı Enderun; Topkapı Sarayı’nda
Yaşam-Kitap Yurdu). Öyle anlaşılıyor ki toplum ve yönetim engelli
vatandaşlarıyla her dönem ilgileniyor.
Parlamentoda Engelli Var mıydı?
Günümüzde ise veri
tabanlarına göre; bir buçuk milyon kadar engelli var. Ancak resmi olmayan
rakamlara göre ise bu sayı 9 milyon ile %13’e tekabül ediyor. Bunların %27’si
0-21 yaş; %36’sı 22-49 yaş, %37’si 50-64 yaş arasında.
TUİK’e göre ise Türkiye’de
engelli sayısı %12.29. Türkiye Engelliler Federasyonu bunu 8.5 milyon olarak (2020)
açıklıyor. Kamuda ise 12 bin engelli çalışıyor. MEB Özel Eğitim ve Rehberlik
Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığında da
ilgili birimler mevcut. 3 Aralık günleri ise Engelliler Günü olarak
programlanıyor. TDK Birinci Türk İşaret Dili Çalıştayı ve Türk İşaret Dili
Bayramı ise ancak 7-8 Haziran 2007 tarihinde gerçekleşmiş. İşitme engellilerin
sayısı ise resmi olmayan rakamlara göre 3 milyon kadar.
Parlamentoda Lokman Ayva (AKP)
doğuştan görme engelli milletvekillerimizdendi. Bennur Karaburun(AKP) ve Şafak
Pavey(CHP) de bir kaza sonucu engelli oldu ve daha sonra parlamentoya girdi.
Merhum Aydın Menderes(RP) de milletvekili iken Antalya’ya parti içi bir
toplantıya kazılmak üzere giderken geçirdiği bir trafik kazası sonrası
sandalyeye bağlı olarak hayatını sürdürdü. Muharrem Şemsek (MHP) de uğradığı
bir terör saldırısı sonucu felç geçirdi ve engelli milletvekili olarak TBMM’nde
görev yaptı. Fikir adamı yazar Cemil Meriç ve Uzun Çarşının Uluları yazarı
Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mitat Enç de daha sonra yakalandıkları göz hastalığından
sonra görme engelli olarak eserlerini kaleme aldılar. Bir başka örnek de Prof
Dr.Önder Kütahyalı ve Prof. Dr.Serap Yazıcı. Parlamentoda da engelli
milletvekillerinin genel kurul müzakerelerini takip için düzenlemeler yapıldı.
TBMM kapalı oturumlarında ise kavasların tümü işitme engelli personelden seçiliyor.
Yapay Dil Esperanto!
Cumhuriyetin ilk döneminde
taşrada da mesela görme engelliler için çarşılar vardı; amalar hasır, zembil,
kova, tepsi, halat vs. örerlerdi. İşitme engelliler terzi ve ayakkabıcılık
başta olmak üzere bazı mesleklerde iş sahibiydiler. Kilis’te benim terzim
rahmetli Mustafa Muhtar işitme engelliydi.
Konuya kaldığımız yerden
dönersek üniversitelerin yapması gerekenleri sivil imkan ve heyecanla hayata
geçiren Elginkan Vakfı toplantısında Türkçe’nin ağız grupları, yeni eğilimler,
lehçe atlasları, halk ağzı söz varlıkları, nezaket dışılık, mizah dili, betimsel
istatistikler, denizcilik terimleri, meslek dili haline gelen plaza Türkçesinin
yayılması, romanda argo, eski Türkçe kelimeler, sözcüklerde değişkeler, beden dili, özel anlam yüklenen
harfler, gizli dillerin gizi, öğrencilerin dili, mahalli dillerde lehçeler vs
konuları da tartışıldı.
TRT Haber Merkezinden mesai
arkadaşım Başspiker Şener Mete “spiker ve muhabir dili” konusunda tebliğ
sunarken, benim en fazla dikkatimi çeken bir konuşma ise Medeniyet
Üniversitesinden Dr. Pınar Sel’in “Yapay Dil Esperanto ve Türkçe’nin Esperanto
Sözlükleri konulu tebliği oldu. İlk defa konuya muttali oldum. Meğer böyle bir
yapay dil varmış. Adı da Esperanto Dili imiş! Pınar Sel ile toplantı sonunda
uzun bir sohbet ettik. Türkçe dahil çok sayıda bu konuda yayın yapılmış. İşte
birkaçı; 1) Esperanto -Türkçe Sözlük /Hayrettin Dural-Gece Kitaplığı Yayınları;
2) Fundamento De Esperanto /1910 Paris; 3) Beynelmilel Yardımcı Lisan
Esperanto-Gramer ve Lügat / 1933 İstanbul Arkadaş Matbaası 4) La Langue
Esperanto-Esperanto Dili- Vakit Matbaası 1948 İstanbul. Bu yapay dil dünya
kamuoyunu meşgul etmiş ama taban bulamamış, belki bugün yayınlanan bazı
kitapları dışında, örnek olarak bile kullanan kesimler yoktur. Ama dilciler böyle
bir endişe İngilizceye rakip olarak İspanyolcaya yakın bir dili gündeme
getirmişler. Keşke biz de Türk Dili Güzel Türkçemizi dünya kamuoyunda yaygınlaştırabilseydik.
Sivil Toplum ve Analitik
Düşünce
Elginkan Vakfı(1985)
İstanbul’da çağdaşlığın devamı için Türkiye’nin insani, bilimsel ve kültürel
birikimini değerlendiren programlar yapıyor, burslar veriyor, okullar açıyor
uzaktan eğitim merkezleri kuruyor. Sadece belli bir görüşün savunucusu ve
topluluğun arka bahçesi olmayan, kamudan değil kendi kaynaklarından bütçe
ayıran bağımsız bütün sivil toplum kuruluşlarımızı kutluyorum. Galiba ufku
açık, analitik düşünceye sahip sivil toplum teşkilatlarımızın sayısı arttıkça
ve programlarını hayata geçirdikçe ülkemizin ve toplumumuzun sorunları daha
rahat çözülebilecek.