El Bombası

100

Yaşadığımız topraklar, Anadolu’muz dünya kamuoyunda geçerliliği olan kadim bir uygarlık merkezidir. Anadolu yalnız bugün değil asırlar boyunca dünyanın göz bebeği merkezlerinden biri olmuş, toplumların rüyalarını süslemiştir. Tarih boyunca dünyaya bambaşka izler bırakan medeniyetlerin önce çatısı daha sonra da istirahatgâhı olmuş bu yönüyle de dünya tarihinin detaylarıyla ortaya koyulabilmesi için farklı manalara sahip bölgelerin başında yer almıştır. Bunun yanı sıra jeopolitik konumu, sahip olduğu doğal zenginlikleri ve hususiyetleri dolayısıyla da her daim emperyalistlerin hedefinde olmuştur.

Cumhuriyetimiz, devletimiz işte bu özel toprakların üzerinde vücut bulmuştur. Türk milletinin en büyük kazanımı olan Türkiye Cumhuriyeti’nin yanı sıra, tarihin gidişatına oyun değiştirici etkide bulunan pek çok kudretli devlet de bu toprakların üzerinde vücut bulup, bu toprakların üzerinde sönmüştür. İşte Cumhuriyet’in evlatları olan bizler böylesine görkemli bir mirasın varisleriyiz. Bizler onlarca farklı etnik kökene sahip insanın yüzlerce yıl huzurla yaşamlarını sürdürdüğü bu evin varisleriyiz.

Köşe yazarlığı yapmaya başladığım 2016’dan beri belki yüzlerce kez bir hususun altını çizdim, çizdim ve çizdim. Israrla dedim ki bu topluma yapılacak en büyük fenalık, bu topraklara edilecek en vahim ayıp günlük siyasi çıkarlar uğuruna insanları farklılıklardan faydalanarak birbirine düşürmektir. İnsanları inançlarına göre, düşüncelerine göre, giyimine göre, görünüşüne göre ve tercihlerine göre yaftalamak, farklılıkları şeytanlaştırmak bu topraklara ihanettir. Bugün bir kez daha belirtmek istiyorum ki bunu her kim yaparsa yapsın, hangi amaçlarla yaparsa yapsın bir çukurun içine düşmüş orada debeleniyor demektir.

Bu canım ülke, bu edası zor il, bu nazlı vatan, kökleri öylesine kudretli bir çınardır ki nefesinde kuşların uyuduğu gölgesi herkese yeter hatta artar. Lakin dikkatinizi çekerim ben vatandan bahsediyorum bu vatanın gölgesi her renkten, her görüşten dosta yeter ama gücü elinde tutmak için zihinlere zincir vurmaya kalkanlara haşin gelir. Gücü elinde tutmak için kendisinden başka ufuklara inanları ateşlerde yakmak isteyenlere zemheri gelir. Aldığı seçim zaferlerinin sarhoşluğuyla rehavete batan, battıkça yolunu daha çok şaşıran, şaşırdıkça gözleri kör ve kulakları sağır olan iktidar kendisine destek verip kendisini baş tacı etmiş bu millete senelerdir bu zalimliği reva görüyor.

İktidarda bulunanlar ne zaman ki liyakati terk ettiği için yeni ve akılcı projeler üretmekten mahrum kaldı, ne zaman ki oportünist adımların neticesinde eriştiği kısa süreli sahte baharın kışa döndüğü gerçeğiyle karşı karşıya kaldıysa işte o zamandan beri siyasetlerini toplumu birbirine düşürmek temelinin üzerine dizmeye başladı. Kendi açıklarını, kendi zayıflıklarını ve kendi başarısızlıklarını başkalarının doğrularıyla veya yanlışlarıyla örtbas etmeye çalıştı. İnsanların giydiklerini, bireylerin özel hayatındaki tercihlerini meclis kürsülerindeki oy hesaplarına alet etti, ‘’Başı açık kadın perdesiz eve benzer, ya satılıktır ya da kiralıktır.’’ demekten geri durmadı. Topluma ait olan siyaset üstü değerleri oraya buraya çekerek insanları birbirine düşürmekten geri durmadı, ‘’İki tane ayyaşın yaptığı yasa !’’ diye bağırmaktan geri durmadı.

Tüm bunların neticesinde bugün bağları gittikçe zayıflamış ve değerlerinin içi boşalmış bir toplumla karşı karşıyayız. Canım yanarak söylüyorum ki iktidarda bulunanlar bu anlayışı artık siyasi ahlak olarak benimsemiştir. İktidarda bulunanlar toplumun birliğini, dirliğini, bütünlüğünü ve refahını bir kenara bırakarak kendi istikballeri uğuruna hırstan taşlaşmıştır. İktidarda bulunanlar gündemleri sıkışır sıkışmaz nefret dili kullanıp toplumu galeyana getirenlere meydan verdikten sonra, vuku bulan skandalları da kınamaktan öteye geçememiştir. Geçemediği gibi 17 yılda yaşadıklarından zerre ders de alamamıştır.

AKP’yi ve icraatlarını övmeyenlerin kendisine ana akım medyada yer bulamadığı, vatandaşların başıma bir iş gelir korkusuyla fikir dahi beyan etmekten çekindiği Türk milletinin ilkinden 120 sene sonra maruz kaldığı bu ikinci istibdat günlerinde iktidarın sığ, iktidarın tetikçi ve iktidarın ahlaksız medya uzantılarından birinde geçen gün kan dondurucu bir yorum yapıldı. Türk basının amiral gemilerinden Cumhuriyet’te ‘’Şeriat Çalıştayı’’ manşetini gören, AKİT TV sunucusu Fatin Dağıstanlı, ‘’Madem şeriata meydan okuyorlar gidip hepimiz Cumhuriyet Gazetesi’nin önüne bir el bombası atalım.’’ dedi. İnanın haberi gördüğümde tıklanma almak için abartılmış olmasını umut ediyordum, videoyu izleyene kadar da ‘’Bu kadar olamaz.’’ diyordum. Ne yazık ki bu kadar olmuş. Toplumu nefrete ve kine sevk ederek orada burada kıyak makamlara seçilenler umarım bu olanları gördükçe biraz olsun utanıyor, biraz olsun sıkılıyordur.

Ben başta Fatin Dağıstanlı olmak üzere, toplumu bu garabet dille bölmeye gayret edenlere iki çift söz söylemeyi vatanıma borç biliyorum. Merak etmeyin el bombasını attınız, hem de o el bombasını Cumhuriyet’in önüne değil bu milletin göğsüne attınız siz. Bu ulu çınarın altında senelerce birbirini kardeş bilmiş insanların dost meclislerine attınız o bombayı. Senelerce aynı acılarla gönlü ağrıyanların birbirine açtığı kucağa attınız o el bombasını. Karlı akşamlarda mutfağında kaynayan tarhana çorbasını komşusuna götürenlerin tencerelerine attınız o el bombasını. Bayramlarda hasretle kurulan, vuslatlara vesile olan kahvaltı sofralarına attınız o el bombasını. Harabe bir sınıfta Atatürk’ün portresini ve Türk bayrağını seyre dalıp giden gittikçe memleketi için hayal kuran çocukların düşlerine attınız siz o el bombasını.

Topla, tüfekle, mermiyle başarılamayanı başardınız ve bu memleketin evlatları arasındaki muhabbete attınız siz o el bombasını. İnsanları kutuplaştıra kutuplaştıra birbirinin yüzüne bakamaz, birbirine el uzatamaz hale getirdiniz, insanları birbirinden tiksinir hale getirdiniz. Bir ekmeği bölüşemez, bir bardak suyu paylaşamaz hale getirdiniz.

Dolayısıyla hiç kaygılanmayın, hiç de canınızı sıkmayın. Cumhuriyet’teki manşete falan da kafa yormayın. Çünkü siz çoktan yaptığınız yapacağınızı.

Çoktan attınız o el bombasını, çoktan…