Ekonomik Yangınla Mücadele

68

Dolar
kurunun 18 TL mertebesine geldiği ve son 4 ayda Türk Lirasının değer kaybının %100’ü
geçtiği süreç tam bir ekonomik yangındı. Bu yangın karşısındaki iktidarın
tavrı, bu yaz yaşadığımız orman yangınları ile mücadeledeki tavrına benziyor.

Devleti
yönetenler orman yangınları çıktığında Türk Hava Kurumu’nun elindeki
yangın uçaklarını
çürümeye terk etmişti. Yalnız sınırlı sayıda kiraladığı Rus
helikopterlerine güvenmişti.

Kur şokları yaşanırken de iktidar bu alanda kullanabileceği en etkin aracı devre
dışı bıraktı
.  Hiçbir şekilde politika
faizi artırımını yapmayacağını, aksine düşüreceğini
açıkladı. CB Erdoğan “Başka
türlü yapamam, Nas var”
diyerek, kendi din anlayışına bağlayan cümleler kurdu.
Bu tür her açıklama yangına benzin dökme etkisi yaptı. Kur yangını
genişledi, bir uçakla söndürülebilecek yangın en az on uçakla kontrol
edilebilir hale geldi.

Orman yangınları
söndüğünde gördük ki, kalıcı hasarlar oluşmuştu. Mesela yanan arılar ve ağaçlar
sebebiyle çam balı üretimimiz büyük ölçüde düşmüştü. Orman köylerimizi yağmurlarda
artık seller basıyordu.

Kurlarla
başlayan ekonomik yangın ise enflasyon, öngörülemezlik ve durgunluk
olarak yayıldı. Fahiş fiyat artışları halkımızın alım gücünü çok
düşürdü.

Devlet,
orman yangınlarında ormanın büyük kısmı yandıktan sonra, bütün
imkanlarını seferber edip, yurtdışından çok sayıda uçak ve helikopter
kiralayarak söndürebilmişti. Ekonomik yangında da aynı tutumu gördük.

Eylül ayında Dolar kuru 8 TL civarında iken kur artışları biraz faiz yükseltmeyle
kontrol edilebilirdi. Bu yapılmadı, yangın büyüdükten, ekonomi allak bullak edildikten
sonra örtülü bir şekilde faizler yükseltildi. “Nas” ve “faiz
haram”
söylemi unutuldu.

Kurlar
bir günde yüzde 5-6 TL düştü. Bu arada kimler, 17-18 TL’den sattıkları
dolarlar yüzünden, ne kadar tatlı paralar kazandılar bilmiyoruz.

“Kur garantili TL Vadeli hesabı” denilen, 1970’li yıllarda DÇM adıyla kullanılan, bir finansal
araç yeniden keşfedildi. TL görünümlü döviz hesabına dönen herkesin vade
sonunda alacağı faiz, kur artışının altında kalırsa aradaki fark için
Hazineden karşılama garantisi verildi.

Şimdilik ekonomideki kur yangınının büyümesi önlendi ve kontrol altına
alındı
gibi görülüyor. Bu
bile hepimizi sevindirdi. Ama yangın hala devam ediyor. Yeni bir rüzgâr
çıkarsa yeniden büyüme riski var.
İyimser beklentiler tutmaz ve kur
artışları devam ederse yangın bu defa başka alanlara sıçrayabilir.
Hazine
üzerine binen yükün maliyeti ağır olabilir.

“Fahiş fiyatlar” inmedi. Halkımızı fakirleştiren bütün etkenler halen yerli yerinde duruyor.
Kurlarla doğrudan bağlantılı olan akaryakıt fiyatlarında bile, halka
yansıyan, bir indirime gidilemiyor.

Ormanlarımızda
yangınlar söndü ama eski haline gelemedi. Ekonomideki yangın ne zaman tam söner
bilinmez. Ama ekonominin eski haline gelmesi bile uzun zaman alacaktır.

******************************

İktidarın Çelişkisi

CB
Erdoğan ve ekonomi kurmayları “yeni bir ekonomik model denediklerini”
söylemişlerdi. Bugüne kadar uygulanan ve “zengini daha zengin, fakiri daha
fakir yapıyor” dedikleri “yüksek faiz- düşük kur” modeli yerine, “düşük
faiz- yüksek kur”
modeline geçildiğini açıklamışlardı. Tabii onlar “yüksek
kur”
yerine “rekabetçi kur” demeyi tercih ediyorlardı.

Böylece
Türk halkının alım gücü düşürülecek, dışarıdan telefon, bilgisayar,
otomobil, giyim, gıda gibi malzemeler alamayacak ve ithalat düşecekti.
Buna karşılık içeride ürettiğimiz her şeyin döviz bazında fiyatı düşeceği için ihracat
artacaktı.
Böylece cari açığımız azalacak dövize ihtiyacımız da
kalmayacaktı. “Üretim- Yatırım- İstihdam öncelikli” olduğu
söylenen politikanın bir başka ayağı da Türkler ucuz işgücü haline geleceği
için
dışarıdan yatırımlar akacaktı.

Bu
yapılanın adına “ekonomik kurtuluş savaşı” adını verdiler. Bu yeni
denemeyi eleştiren ekonomistleri de “mandacı” olmakla suçladılar.

Şimdi
bu söylenenler unutuldu. Bakın neler yapıldı?

Örtülü faiz artışı yapılarak kurlar düşürüldü. (Ama hala Türk Lirası Eylül ayına göre %50
değer kaybetmiş durumda.)

Bu en
yeni denemenin
mesela kur hedefleri ne bilmiyoruz. Acaba şu andaki
kurlar rekabetçi kur mu, değil mi?
Eğer rekabetçi ise nereye kadar düşerse
rekabetçi olmaktan çıkacak? Mesela Eylül ayı kurlarına dönme hedefi var mı?
Mevcut kurlar hala rekabetçi değilse yine kurların yükselmesine izin
verilecek mi?

Üstelik
şu anda “örtülü faiz artışını” sağlayan dövize endeksli hesaplarla tamamen
dövize bağlı bir ekonomi haline geldik.

Yıllar
sonra 1970’li yılların DÇM (Dövize Çevrilebilir Mevduat) finansal aracı tozlu
raflardan indirildi. Turgut Özal bu sistemin açtığı sıkıntıları görmüştü. Özal,
DÇM uygulamasına son verirken, sistemi ‘bilgisizliğin vesikası’ olarak
tanımlamış, “vatandaşın sırtına inanılmaz bir yük bindirdiğini” ifade etmişti.
Dahası sistemi yürüten dönemin hükümeti için “kendilerini akıllı,
uyanık sananlar böyle bir yol buldular”
demişti.

Faiz açıkça artırılsa mevduat sahibine faizin tamamını bankalar
ödeyecekti.
Faizi
örtülü bir şekilde artırdılar. Böylece faizin bir kısmını devlet (yani
millet), bir kısmını banka ödeyecek.
Hem de parasını alıp zengine aktardıkları
fakir ama dindar halkımıza “faiz arttırmadık” yalanını
söyleyebilecekler.

İnşallah
iyimser beklentiler gerçekleşir de döviz kurları daha da artmaz. “Kendilerini
akıllı, uyanık sananların bulduğu bu yol”
başa bela olmadan işe yarar.

Şimdi
soralım: Hani “düşük faiz- rekabetçi (yüksek) kur” istiyordunuz, neden
tekrar “yüksek faiz- düşük kur” sistemine döndünüz?

Ağa
ile marabanın hikayesi gibi, madem aynı model kalacaktı, biz bu naneyi niye yedik?

Önceki İçerikBile bile mi, Bilmediklerinden mi?
Sonraki İçerikMene Tekel Peres
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.