Eğitimin Kalitesi Nasıl Yükseltilebilir?

155

Şu anki eğitim kalitemiz yapılan birçok yeniliğe rağmen maalesef yeterli düzeye gelebilmiş değildir. Elbette ki eğitim camiası içerisinde olan insanlar olarak bu duruma üzülüyoruz, üzülmekten öte bir şey de yapamıyoruz. Bu durum bu milletin, bu ülkenin kaderi değildir. Mutlaka yapılabilecek bir şeyler vardır.


ÖSS ve OKS’ye giren her öğrenciyi mutlaka istedikleri okullara yerleştirmek mümkün değildir. Ama on binlerce öğrencinin bu sınavlardan sıfır puan alması da hoş değildir. Bu durumun birden fazla sebebi vardır. Önce durumu doğru tespit etmek, sonra da uygulanabilir çözümler üretmek gerekir.


Yıllarca eğitim camiasının içerisinde ki bir eğitimci olarak benim görebildiklerim şunlardır:


1-      Eğitim sisteminden kaynaklanan sebepler var.
2-      Müfredattan kaynaklanan sebepler var.
3-      Öğretmenlerden kaynaklanan sebepler var.


Öncelikle şunu belirteyim ki bir bilimsel araştırma değildir. Ama bilimsel araştırmalarda olmayan tespit ve öneriler içerir bir düşünce ürünüdür.


1- Eğitim sisteminden kaynaklanan sebepler nedir diyecek olursanız, merkezdeki isim yapmış bir okul ile sıradan bir okulun öğretmen kadrosu ve eğitim imkânları birbirinden çok farklıdır. Merkezde ki sıradan bir okulla taşradaki okulların imkânları da birbirinden çok farklıdır.


Özel sektör tarafından yapılan okullar çok sevindirici ama onlar da merkezde yol kenarlarına, görünür yerlere reklâm amaçlı yapılmakta olup sadece o çevrelerin insanları ile paralı ve hatırlı insanların çocukları tarafından yararlanılan okullardır. Diğer öğrenciler de böyle bir okulda okumayı sürekli hayal eder dururlar.


Öncelikle bu adaletsizliğin giderilmesi tüm öğrencilerin mevcut imkânlardan eşit yararlandırılması gereklidir. Bu durum liseler için de ilköğretimler için de aynıdır.


ÖSS sistemi terk edilmeli, yerine lise 1’den lise son sınıfa kadar her dönemin sonunda merkezi sistemle birer sınav yapılarak toplam sekiz sınav sonucu alınan puanların ortalamasına göre bilgisayar tarafından tercih ve yerleştirilme yapılmalıdır.


2- Müfredattan kaynaklanan sorunlara gelince, öğrenciyi dershaneye yönlendiren sistem yerine okulu ön plana çıkaran sistem esas alınmalı, dersler dershanelerde nasıl işleniyorsa okullarda da aynı yönteme geçilmeli, kısa yoldan pratik çözümlere ağırlık verilmelidir.


3- Bütün bunların yanında elbette öğretmenlerden kaynaklanan sebepler de vardır. Bunların başında öğretmenlerin kendilerini yeterince yenileyememeleri gelir. Bunun da üç sebebi vardır. 1- Ekonomik sebepler 2- Başarının ödüllendirilmemesi 3- Ek ders ücretlerindeki adaletsizlik.


1- Ekonomik sebepler: Bugün belki öğretmenlerin maaşı diğer devlet memurlarının bir kısmına göre biraz daha iyi görünse de zaruri ihtiyaçları karşılamaktan bile uzaktır. İdeal bir ücret vermeye belki bütçe imkânları el vermiyor olabilirse de aşağıdaki dengesizliklerin giderilerek bir ücret dengesi sağlanabilir.


Bugün birçok öğretmen ya ek ders ücreti alamıyor ya da cüzi miktarda ek ders ücreti alıyor. Bir kısım öğretmenler de tam ücret alabiliyor. Endüstri meslek liselerinde meslek dersleri öğretmenlerinin aldığı ek ders ücreti diğer öğretmenlerin neredeyse yarı maaşı kadar. Bu adalet mi? Ücret alamayan ya da cüzi miktarda ücret alanların ne suçu var? Bunun için şu teklifi öneriyorum.


Ek ders ücretlerinin maaşlara yansıtılması, maaş karşılığı ders saat sayısı 15 saatten 22 veya 24 saate çıkarılır ek dersler de kaldırılır. Bu ders saatinden fazla derse girmek zorunda olan öğretmenlerin alacağı cüzi bir miktar ücret kimseyi rahatsız etmez.


Burada kaliteyi yükseltecek olan esas mesele başarının ödüllendirilmesidir. Bunun içinde şöyle bir yöntem uygulanabilir:


Bu sınav zorunlu olmamakla beraber tüm öğretmenlere yabancı dil sınavına girme hakkı gibi kendini geliştirme sınavı hakkı tanınır. Bu sınav şu şekilde yapılır:


Öğretmenler branşlarına göre  a- meslek bilgisi, b- pedagojik formasyon, c – genel kültür olmak üzere üç bölümden oluşan sınava tabii tutulurlar. Tarihçiyi matematikçiden, matematikçiyi edebiyattan, din kültürünü fizik kimyadan sınava tabii tutarsanız sonuç herkes açısından yıkıcı olur. Sınav sonucu öğretmenler dört kategoriye ayrılır. 100 üzerinden 70 den aşağı puan alanların statüleri değişmez, bordrolarında ki maaşlarını alırlar.


70–80 arası puan alanlar C grubu öğretmen olurlar. Örneğin maaşlarına 150 ytl fark yapılır. 80–90 arası puan alanlar B grubu öğretmen olurlar. Maaşlarına 300 ytl fark yapılır.
90–100 arası puan alanlar A grubu öğretmen olurlar. Maaşlarına 500 ytl fark yapılır. Bu sınava girme hakkı ayrım yapılmaksızın öğretmenlerin hepsine tanınır.


Tabi ki bu fark bütçe imkânları ile ilgilidir. Azaltılabilir ve çoğaltılabilir. Ama siz kalkıp da
30–40 ytl fark yaparsanız kimse bu sınava girmez.


Bu sınav 2–3 sene de bir yapılır. İlk sınavda bu derecelerden birini elde eden ikinci sınava girmezse fark kaldırılır. Yani nasıl olsa B ya da A grubu oldum düşüncesi ile kendini yenilemekten vazgeçmesin. İlk sınavda başarılı olamayanlar da ileriki sınava daha iyi hazırlanıp kendilerini daha iyi yenilesinler.


Zorunlu olmamasına rağmen bütün öğretmenler bu farklardan yararlanmak için sınava hazırlanıp girecektir. Böylece öğretmenler okul dışındaki boş vakitlerini kitap okumakla, ders çalışmakla kendilerini yenilemekle geçireceklerdir. Bu durum eğitim ve öğretime büyük bir ivme kazandıracaktır.


Öğretmenlerin seviyesinin yükselmesi öğrenciye yansıyacak, eğitim-öğretim; düşünen, okuyan, gelişen, sorgulayan ve yarışan bir seviyeye gelecek ve muasır medeniyetin de üstüne çıkacaktır.


Uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik ile ilgili önerilerim de şunlardır:


Bu sınavların haricinde A, B, C grubuna dâhil olan her öğretmen isterse uzman öğretmenlik sınavına girebilir. Bu sınavda kota olmamalı. Takdir, teşekkür, maaşla ödüllendirilmeler, alınan belgeler, yüksek lisans ve doktora tezleri değerlendirmeye tabii tutulmamalı. İlgili olan herkes bilir ki takdir, teşekkür vb. hususlar eş, dost, hatır, gönül ve de idareye yakın olma meselesidir. Hak edenden çok göze girene verilir. Elbette ki bazen hak edenlere de verilir. İstisnalar her zaman tenzih edilir.


Uzman olmak isteyen öğretmenler bu sınava girer 100 üzerinden 80 ve yukarı puan alırlarsa uzmanlık rütbesi alırlar. Ayrıca uzmanlık içinde ilave makul bir ücret almalıdırlar. Bu sınavda 2–3 senede bir tekrarlanmalıdır.


Başöğretmenlik sınavına uzmanlık sınavını kazanmış bu görevde 2–3 yıl kalanlar girerler. 100 üzerinden 85 ve yukarı puan alanlar bu haktan yararlandırılırlar. Bunun da tatmin edici ilave bir ücreti olmalıdır.


İşte o zaman eğitim-öğretim şahlanır her şeye kalite ve rekabet gelir, her meslek ve her branş bundan nasibini alır. Öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz ve ülkemiz her şeyin en iyisine lâyıktır.