Hanımlar; sevginin küçücük bir örneğini gösteren bir tavuğun yavrusunu kurtarmak için köpeğe saldırması ve ruhunu feda etmesinin çok üstünde bir şefkat ve sevgi kaynağıdırlar.
Üstelik bu vasıflarını hiçbir ücret, hiçbir karşılık, hiçbir şahsî fayda, hiçbir gösteriş mânası gütmeyerek gösterirler. Bu hasletleriyle, kahramanlıkta kadınlara erkekler bile yetişemez.
Bu yüksek nitelikleriyle annelerin; evlerinde, masum yavrulariyle, içten ve samimî bir şekilde konuşmaları, çocuklariyle cân ü gönülden ilgilenmeleri, şüphesiz onlar için, her türlü zevkten daha değerlidir.
Çünkü her öğrencinin ilk ve en etkili öğretmeni onun annesidir. Nitekim büyük bir İslâm âliminin:
“Ben 80 sene ömrümde, seksen bin kişiden ders aldığım hâlde, yemin ediyorum ki, en esaslı, sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi, merhume / rahmetli annemden aldığım telkinler ve manevî derslerdir ki, o dersler bende âdeta çekirdekler gibi yerleşmiş. Diğer derslerimin o çekirdekler üzerine yükseldiğini aynen görüyorum” demesi çok mânalıdır.
İşte bu gibi vasıflardan ötürü, o şefkatli vâlide / anne, çocuğunun Dünya hayatında tehlikeye girmemesi, istifade ve fayda görmesi için, her fedakârlığı göze alır, onu öyle terbiye eder. Hakikî bir içtenlikle, yaratılışından gelen görevi icabı, kendini çocuğuna kurban etmeye âmâde ve hazır olur.
İşte bu yüksek vasıf ve nitelikli anneler, çocuklarını maddî bilgilerin yanısıra, mânevî ilimlerle de donatmakla mükellef olduklarının bilincinde olmalıdırlar.
Maalesef bâzı anneler, bu üstün feragat ve fedakârlıklarını, tek taraflı olarak kullanmaktadırlar.
Çocuklarının yetişip güzel bir mevkî ve makama gelmesi veya iyi bir meslek ve san’at sahibi olabilmesi için, ömürlerini, hiç düşünmeden heba eden kimi analar, göz nurları olan yavrularının ebedî hayatlarını temin hususunda ihmalkâr davranmaktadırlar.
Böylece, dünya için, din ve maneviyatı rüşvet olarak verenler, çocuklarının dünyalarını da sağlayamamak gibi, aksiyle tokat yemektedirler.
Çünkü Dünya, Âhiret’in tarlası olduğu ve Âhiret’in yatırımı Dünya’yı mâmur etmek şeklinde tecellî ettiği için, dinini seven Dünya’yı da, dini için sever ve zevkle çalışır.
Dinini sevmeyen ise, ne yazık ki, Dünyasını da ihmal etmekte, onun için de gereken gayreti göstermemekte veya kerhen ve istemiyerek, ancak zarurî olan cüz’î ve yetersiz bir faaliyette lütfen yer almaktadır.
Oysa ne Dünya için Âhireti, ne de Âhiret için Dünyayı feda etmemek gerekir. Şefkat kahramanı olan annelerin, bu mümtaz ve seçkin meziyetlerini çocuklarının her iki Dünya saadetleri için sarfetmeleri asıl olmalı.
Böylece evlâtlarının hem Dünyaları mâmur, hem de Âhiretleri hazır olur.