Eğitim ve İletişim

109

Eğitim fert ve toplum üzerinde yapılması düşünülen sözlü ve fiili davranış değişikliklerini gerçekleştirebilmektir. Varsa yanlışlarını terk ettirmek, yanlışı yoksa olması gereken davranış ve becerileri kazandırmak.

Eğitimde; okul öncesi eğitim çok önemlidir. 0-6 yaş grubu ihmal edilirse istenilen sonuca ulaşmak zor olur.

Eğitimi üç bölümde incelemek mümkündür.   

1- Okul öncesi eğitimde çocuklar anne babayı model alır. Bu zamanda çocukların hafızaları tertemiz ve bomboştur. Anne babadan gördüğü iyi yada kötü davranışları fotoğraf kareleri gibi hafızasına yerleştirir. Kişilik oluşumunun temeli bu yaşlarda atılır. Bu yaşlardaki çocuklara sadece sözle değil davranışlarla da güzel örnek olmak gerekir. Eylem ile söylem mutlaka birbirini desteklemelidir. Ebeveyndeki söz ve davranış birbirine ters düştüğü zaman çocuklarda kişilik bozuklukları oluşur.

2- Okul dönemi eğitim ilköğretim, ortaöğretim, yüksek öğretim. Burada asıl olan insan unsurudur. Ustası da hammaddesi de mamul maddesi de insandır. İnsanlar birbirlerinden olumlu yada olumsuz olarak etkilenirler.

Eğitimde bu etkileşimi olumlu yönde sağlamaktır. Bunun içindir ki eğitimciler mesajlarını en uygun yöntemle hedef kitleye ulaştırmaları gerekir.

Hedef kitleye ulaşan bu mesajında amacına ulaşıp ulaşmadığı çok önemlidir. Eğer bu mesaj amacına ulaşmışsa o toplum üzerinde olumlu davranış değişikliği meydana getirir. Aksi halde zaman ve emek israfı söz konusudur.

 Eğitimde beklenen netice elde edilemiyorsa ya mesajlar doğru bir şekilde hedef kitleye(öğrenciye) ulaştırılamıyor, yada hedef kitlede bir sıkıntı var demektir. Ortada bir yanlış varsa bu yanlışı doğru tespit etmek gerekir. Tüm suçu öğrencilere yüklemek doğru mudur? Öğretmenlerin hiç hataları yok mudur? Elbette ki eldeki malzemenin kalitesi önemlidir ama doğru kullanmak daha önemlidir.

Verimli bir araziye bozuk tohum ekerseniz ürün olmaz, çorak bir araziye en kaliteli tohumları ekseniz yine ürün olmaz. Ürün ve onun kalitesinde tarla ile tohumların uyumu çok önemlidir.

Kaliteli bir eğitim için eğitimcilerde bulunması gereken bazı hususlar vardır.

a) Güvenilir olmak: Güvenilir olmadan etkili iletişim olmaz. İnsanların kalbine girilmeden kafalarına hükmedilmez.

b) Meslek bilgisinin yeterli olması gerekir. Yetersiz bilgi ile iyi bir eğitim olmaz.

c) Formasyon sahibi olmak: Bildiklerini öğrenciye nasıl anlatacağını bilmek çok önemlidir.

Bilmekten daha önemlisi öğretmeyi bilmektir. Bunun için her bilgili insan öğretmen olamaz.

d)Genel kültür düzeyinin gayet iyi olması: Aktüaliteyi takip etmeli, yeni yayınlardan haberdar olmalı, kendini sürekli yenilemeye çalışmalı, sadece okumamalı aynı zamanda düşünmeli de.

e) Kılık kıyafetine dikkat etmeli: Saç sakal ense tıraşı zamanında olmalı, elbise ütülü ve tertemiz olmalı, ayakkabısı temiz ve boyalı olmalı, taktığı kravat giydiği elbiseyle uyumlu olmalı yada yakışanı giyinmeli.

f) Öğrencilerin kendisi ( gerek ders işleyişi, gerekse kılık kıyafeti ) hakkındaki görüş ve düşüncelerini sormalı ve düşüncelerini dikkate almalı, önemsemelidir. Etkili iletişim tek taraflı bilgi aktarmak değildir.

g) Derslerde hiçbir işe yaramaz bayat bilgiler yerine öğrencilerin bugününü, yarınını ilgilendiren, günlük hayatta kullanılabilen bilgiler verilmeli. Aksi halde ilgi dağılır, gürültüler çoğalır yada öğrenci bedenen sınıfta olur ama ruhen başka yerlerdedir.

Bu kurallara dikkat edildiği takdirde huzurlu mutlu ve başarılı bir eğitim olur.

İstisnalar her meslekte olurda eğitimciler, fedakâr, gayretli ve alanlarında başarılı insanlardır.

h) Eğitimde (her zaman ve her yerde) sen dili yerine ben dilini kullanmak. Öğrenciye karşı suçlayıcı ve aşağılayıcı konuşmalar öğrenciyi küstürür, başarıyı düşürür.

Mesela derste sürekli konuşan bir öğrenciye sen ne geveze çocuksun demek yerine dersi dinlemek yerine beni üzüyorsun, oysa ben seni seviyorum. Yazılılarından zayıf alan çocuğa sen tembel çocuksun senden adam olmaz yerine çalışırsan başarırsın, aslında iyi ve zeki bir çocuksun başarılı olman beni sevindirir. Şeklindeki yaklaşım hem başarıyı yükseltir, hem de öğretmenin otoritesini güçlendirir.

Ayrıca başarı için öğrencilerinde şu hususa dikkat etmeleri de zaruridir.

a)  Dersleri dikkatlice dinlemek, anlamadığı yeri hemen sormak soru sormaya utanan ve çekinen öğrenciler istediği başarıya ulaşamazlar, soru bilginin anahtarıdır.

b) Sınıfta işledikleri dersleri eve gidince sıcağı sıcağına tekrar etmek. Tekrar edilen bilgiler kolay kolay unutulmaz ve kalıcı olur. Tekrar edilmeyen bilgiler ise zaman içerisinde unutulur bu da başarıyı engeller.

c) Yarınki derslerde işlenecek konulara hazırlanmak. Böyle olunca dersler hem zevkli olur hem de anlaşılması kolay olur.

3-Halk eğitimi: Bu camilerde vaizler aracılığı ile eğitim şeklidir. Halk eğitim merkezleri genelde meslek edindirme kursu şeklinde olduğu için bu kapsamda değerlendirmiyorum. Radyo, TV’lerdeki aydınlatıcı ve bilgilendirici programlar, seminer, konferans, açıkoturum, panel vb. hususlar yetişkin eğitimi kapsamında ele alınır.

Üzerinde durulması gereken en önemli husus camilerde vaiz ve vaizeler tarafından yapılan halkı aydınlatıcı konuşmalardır. Halk bunlardan ne kadar istifade edebiliyor, bu konuşmalar amacına ulaşabiliyor mu?

Çoğunlukla buradaki konuşmalar amacına ulaşamıyor.

Sebep: Konuşmacının (vaizin) halk cahildir, ne konuşsan dinler mantığıyla hareketle hazırlıksız, plansız, programsız ezanın okunmasına 15-20 dk kala çıkıp aklına gelen her konuya girmesi azandan sonra konuşmayı gereksiz uzatması halkı ilgisiz hale getiriyor.

Yıllardır cemaat camilerde aynı yada benzer konuşmaları dinleye dinleye artık ezberlemişse ezan okunmadan camiye girmeyi gereksiz görüyor.

Cemaatin maddi manevi ihtiyaçları göz önünde bulundurularak bir konu bütünlüğü içerisinde önceden hazırlık yapılarak yapılan konuşmalar elbette ki daha verimli olur. Burada; vaizlere, imamlara, müftülere büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Şunu unutmamak gerekir ki sözlerimizin dinleyenler üzerinde etkili olabilmesi için, yani eğitimin amacına ulaşması için yaşantımızla da örnek olmalıyız.

Tutarsız insanların konuşmalarına halk-cemaat-öğrenci itibar etmiyor. Unutmamak gerekir ki peygamber(SAV)’in Vasfi Muhammed-ül Emin olmaktı. Eğitimin (örgün-yaygın) amacına ulaşabilmesi için eğitimcilerin, anne babaların, öğretmenlerin, müftü, vaiz, imam, müezzin ve benzerlerinin emin, dürüst ve güvenilir olmaları şarttır.  

Yoksa oğlum Raşit sen konuş, sen işit olur.

Görev ve sorumluluklarımızın bilincinde