Eğitim Öğretimin Sorunları

92

Ülkemizdeki
Eğitim öğretim, yıllardır bir türlü istenen seviyeye gelemedi. Bunun elbette birçok
sebebi var. Fakat eğitim, öyle önemli ve vazgeçilmez bir olgudur ki, mazeret
kabul etmez. Eğitim, çağdaş ve bilimsel gerçekler ışığında, toplumu geleceğe
sağlıklı ve güvenli bir biçimde taşımak zorundadır. Bu gerçek asla göz ardı
edilmemelidir.

 

Bütün
bunlara rağmen, Milli Eğitim Bakanlığı son zamanlarda isabetli ve güzel
projelere imza atmaktadır:

 

Bunlardan
birisi, “mesleki eğitim” dir. Meslek
okulları bu yıl tam doluluk seviyesine ulaştığı gibi, en başarılı öğrencilerin
tercih yaptığı okullar arasında yer almıştır. Bu okullar, esnafın, sanayicinin,
dolayısıyla fabrikaların taleplerine kısa zamanda cevap verebilecektir.

 

Ortaokulu
bitiren çocuklara, meslek okullarının dışında, “mesleki eğitim” adında bir kapı daha açılmıştır. Bu sistemde;
öğrenciler haftada bir gün okula gidiyor, dört gün öğrenmek istediği bir işte
çalışıyorlar. Devlet, bu öğrencilere çırak seviyesinde, asgari ücretin üçte
biri kadar, kalfalığa yükseldiğinde de asgari ücretin üçte ikisi oranında ücret
ödemektedir.

 

Üstelik
devlet tarafından da sigortalanıyorlar. Bu öğrenciler dört yıl boyunca hem iş
öğreniyor, hem de haftada bir gün okula giderek eğitimlerini tamamlıyorlar. Dördüncü
yılın sonunda da, diğer akranları gibi lise, meslek lisesi diploması alıyorlar.
Bu yöntemle istihdam oranının 88’e çıktığı söylenmektedir.

 

Diğer
bir husus ise, Türkiye’de her sene en fazla 50 anaokulu yapılırken, bu yıl 4
binin üzerinde anaokulunun yapılmasıdır. Bu girişim de sevindirici bir
gelişmedir.

 

Öğretmenin
kalitesini artırmak için, “kişisel
gelişim eğitimi”
ve “yeterlilik
sınav modelleri”
geliştirilmiştir. Bilindiği üzere, “öğretmenin kalitesi
artırılmadan eğitimdeki kalitenin ivme kazanmasının imkânsız olduğu bir
gerçektir.” Finlandiya’da ki öğretmenlerin tamamı yüksek lisans mezunudur. Türkiye’de
bu oran yüzde 11 seviyelerindedir. Doktora mezunu öğretmen ise azınlıktadır.

 

Bilindiği
üzere, Türkiye PISA sınavlarındaki sıralamada, hayli altlardadır. Şimdi bu
gerilemenin durduğu, Türkiye’nin girdiği her sınavda, bir öncekinden daha fazla
puan aldığı söylenmektedir. Fakat hâlen OECD ortalamasının çok çok altındayız.

 

 Kütüphanesiz okul bırakılmadığı,
kütüphanelerdeki kitap sayısının 28 milyondan 85 milyona çıkarıldığı
söylenmektedir. Bu gelişme de sevindiricidir. Fakat yeterli değildir. Halen
dünya devletleri arasında, bizden daha iyi sıralarda, çok az tanınan ülkeler var.
Daha da iyiye gitmemiz bir elzemdir.

 

Yine
ilk defa bu yıl bütün okullara, giderleri için para gönderilmiştir. Bu
sevindiricidir, fakat bu da yeterli değildir. Çünkü okullarımızda yeterince
hizmetli ve memur yoktur. Diğer giderler oldukça fazladır. O nedenle, her okula
yetecek miktarda bütçe ayrılması en isabetli yoldur. Umarım zamanla veliden
bağış talebi biter. Yöneticiler de rahat nefes alırlar.

 

Yıllardır
okul yöneticileri veli ile yüzgöz olmak zorunda kaldılar. Bağışlanan paraların
bile hesabı soruldu. Kimi yöneticiler veliden bağış aldığı için, hiç yoktan
ceza aldı, üzüldü, kırıldı.

Yıllarca
müdüre, “okulu boyat temizlet, tamir et, çocukları üşütme. Fakat parayı bizden isteme,
nereden bulursan bul” dendi. Müdür nereden bulacak bu parayı? Elbette ki
velilerden. İşte yöneticilerin çektiği sıkıntı bu. Sakalla bıyık misali bir
durum.

 

Bu
sorunun bitirilmesinin yolu, her vatandaşa cüzü miktarda yıllık 40-50 TL.
civarında bir eğitim vergisinin konulmasıdır. Ya da; belediyelerce çöp,
temizlik vb. vergisi şeklinde vatandaştan alınan paraların, tüm okullara “giderlerine
göre” paylaştırılması en isabetli yoldur. Belediyelerin her yerden geliri
varken, bunlara ek vergiler tahsis eden yetkililer, önce okulları düşünmeli
bence.

 

Okullara
giden öğrenciler hepimizin. Daha sağlıklı ortamlarda öğrenim görmelerini neden
göz ardı ederiz? Anlamak mümkün değildir.

 

Türk
Milli Eğitimi’nin; iyileşme yolunda, kat etmesi gereken çok uzun bir yol var.
Bazı iyileştirmeler sevindirse çok yetersizdir. O yüzden, sorunların
ötelenmeden, görmezden gelinmeden, bir an evvel çözülmesi gerekir. Bizim eğitim
öğretimdeki iyileşmeler, zamanın ve teknolojinin hızına ayak uyduramazsa,
aradaki mesafe daha da açılacaktır.

 

Sevgiyle
kalın.