Efkâr ve Herzeler

81

 

Biz Lâ demeyi henüz öğrenirken, onca ilâh çıktı ortaya!

Kimileri “idol” diyor öyle tapıyor.

Kimileri “biz” diye bir tanrı yapıyor.

Kimilerinde bir “ben” tanrısı şaha kalkıyor.

Kimileri moda tasarımcılarında, pop şarkılarındatanrı buluyor.

Tanrı’dan kaçanlarda daha bir yoğun hissediliyor tasarım tanrıcılığına rağbet.

Ve geleneksel aidiyetler ortadan kalktıkça artan bir marka mensubiyeti var.

Aynı markadan oldukça mutlu olan, onunla kendini tanımlamayı maharet sayan kitleler.

Ve dünyanın başka yerlerinde aynı markayı tüketenler arasında oluşan adeta dinsel bir rabıta.

Onların markasını tükettikçe orada yaşar gibi davranan modern zaman külkedileri.

Örnek aldıklarımızla mı ortaya çıksak yoksa kendimiz olarak mı?

Örneklerimiz bize zırh mı rehber mi acaba?

Kaybolan kimlikleri tükettiklerinde aramak tüketim kimliğine ediyor sonunda.

Tükeniyoruz…

 

Ayrıntı dediğimiz şey Çin’de yaşayan herkesi aynı görmemek gibi bir şey aslında.

Hep Şeytanı ayrıntılarda arayanlar; aslında Allah’ın da ayrıntılarda olduğunu unutmuyorlar mı?

Liberallerin Brüksel sorunu yok, ama Suudlar Hac konusunda acayip kota uyguluyor.

Hani, Osmanlı’nın zımmilere reva görmediği şeyleri farklı Müslümanlara müstehak gören bir algının İslami olması düşünülemez.

Geldiğimiz nokta da bizim kabileden, bizim kitleden ötesini, aslında “küfür” kategorisine koyduğumuz aşikârdır.

Komşulara kadar uzanan bir ruh hali bu.

Üç dinde de komşunun büyük hatırı vardır.

Ve hiç birinde komşunun aynı dinden olması gereği yokken, o da değişmiştir.

Aslında Yahudilikte de faiz haramdır.

Onu, Yahudi olmayandan almak şeklinde değiştirip helalleştirdiler.

Yahudiler kitaplarını ihtiyaçlarına binaen değiştirdiler.

Müslümanların kitapları sağlam kaldı.

Ancak tevil, metni yorumlayarak yeniden yazar.

İnancın siyasetle dansı, haramları helal, helalleri haram kılarak bizzat inanca zarar verecektir.

Tefsir te’vile dönüşerek haramı yine yazar!

İnancın siyasetle ilişkisi, dinin haram-helallerini de siyasi kazanım için tahrifata yol açmaktadır. “Gıybet” mesela dini kavram ve yasak olmaktan çıkar, siyasi olur!

Siyaseti uçmak, dini de tartışılmaz mahfillere kaçmak için kullanırsak, zaten hem siyaset hem de din adına zulüm olacaktır.

Siyasetin dinden, dinin siyasetten uzak olması İkisini de daha temiz, daha şeffaf, daha samimi kılacaktır.

Ya da inananlarını!

 

Oysa bir dershane bütün işleri halledebilirdi diye düşünmek abestir.

Şam Risalesine yeniden mi bakmak lazım acaba?

Akşam, Sabah hükümette; Hürriyet, Milliyet, Vatan Doğan’da.

Yeni Şafak ne zaman doğacak? Star ne Zaman parlayacak?

Brütüs Sezar’ı babası kadar severdi; o nedenle son darbe ondan geldi.