Edep ve Saygı

98

 

Danıştayımızın kuruluş yıldönümü töreninin davetiyesi kendilerine ulaşınca, toplantının yeri ve saati belli olmuştu. Savunma Örgütünün Başkanı hemen toplantıda yapmak istediği  konuşmayı kağıda dökmüş, her satırını her cümlesini tekrar tekrar okuyarak, konuşmasının ön hazırlığını tamamlamış (kendi tv açıklamaları böyle).

Törende konuşmak için de, Danıştay  Başkanına rica etmiş. Sayın Başkandan yirmi dakikalık bir süre için onay almış (Yüksek Mahkeme Başkanının açıklaması böyle).

Törende, Danıştay Başkanı yaptığı konuşmada dengeli ve müeddep bir üslupla, başında bulunduğu kurumun sorunlarını izah ederek, Yüksek Mahkeme Başkanına yakışan nefis, olgun ve içerikli konuşmasını sonlandırıyor.

Konuşma sırası Savunma Örgütünün başkanına gelince, adam bir büyüklük, üstünlük edasıyla ve tavrıyla konuşmaya başlıyor. Kısa bir süre sonra, sözlerine ses tonunu ve vücut dilini de uydurarak, bitmez tükenmez eleştirilerini peş peşe sıralıyor. Kronik bir muhalefet sözcüsüne dönüşüyor.

Karşısında oturan Başbakana bir yığın eleştirilerini yöneltiyor.

Arada bir de Ana Muhalefet Partisi Başkanına gözlerini dikerek bakıyor, ona da “bak muhalefet işte böyle yapılır” demek istiyor.

Uzattıkça uzattığı konuşmasında giderek artan mesnetsiz, yersiz bir sürü iddialarına (Uludere, Sıvas, Güney Doğu) peşpeşe devam ediyor. Fakat gerçek görevi olan hukuki konulardan, yasalarımızın çağımızın koşullarına uygun olup olmadığından veya eksikliklerinden hiç bahis etmediği gibi meslektaşlarıyla ilgili sorunlardan da söz etmiyor.

Davet sahibi Yüksek Mahkeme Başkanı ve büyük bir bölüm misafirleri de rahatsız eden, törenle hiç bir alakası olmayan, zaman ve zemine uymayan bu söylem bir saat sürüyor.

Konuşmacı bir de Van Depremi ile ilgili gerçek dışı iddialarını, tiyatral tavırlarla  sıralarken,  Başbakanın sert tepkisiyle karşılaşıyor. “Edepsizlik ediyorsun! Yalan söylüyorsun!”

Başbakan ayağa kalkıp salonu terk ediyor. Protokol da. CHP Genel Başkanı da onları takip ediyor.

Törene yazık oluyor. Belli ki Savunma Örgütü Başkanı politikayı seviyor. Güzel. Belki de dedesine özeniyor.

Rahmetli dedeleri politikaya, o dönemin iktidarının uygulamalarına yaptığı eleştiriyle, şöhret kazanarak girmişti. Ancak eleştiriyi, dekanı olduğu fakültenin amfisinde yapmıştı. Başkalarının toplantılarında, misafirleri rahatsız ederek değil.

Merhum dedesi, beyefendi kişiliğiyle her yerde saygı gören bir devlet adamıydı. Çok kısa sürelerle de olsa, beraber çalışmalarımız olmuştu. Kentimizde de önemli dostları vardı.

Hukuka, yargıya, savunmaya ve adalete hepimiz saygılı olacağız. Demokratik kurallar içinde kalarak, düşünce ve ifade özgürlüğüne taraf olacağız.

Ancak hukukun üstünlüğü, hukukçunun diğer insanlardan daha üstün olduğu demek değildir ve  olmamalıdır.

Misafir olduğunuz bir kurumda diğer misafirleri eleştirme ve yersiz sözlerle öfkelendirme doğru bir siyaset değildir. En azından ülkemizde doğru değildir.

Ancak, Savunma Örgütü Başkanının konuşması Başbakanı sinirlendirmeye yönelik bir düşünce ürünü olarak amaçlanmışsa gene yanılgı içinde olmuştur. Çünkü sayın Başbakanın haksız ve yalan iddialara karşı bu tip çıkışlarının, halkın büyük bir kısmında haklı görülerek onaylandığı bilinmektedir.