‘Usta ‘ sıfatıyla anılan bâzı yazarlar; ‘devrik cümle kullanmadan edebiyat yapılamaz ‘ dercesine, şiirlerinde, romanlarında, hikâye ve düz yazılarında gereksiz yere ve bol miktarda devrik cümle kullanıyorlar. Hatta devrik olmayan cümleyi hiç kullanmıyorlar. ‘Mest oluyorum devrik cümle ile yazıp konuşunca ben’‘ diyenler ve kendilerini ‘devrik cümle fanatikleri ‘ olarak tanıtanlar, yeni yetişen nesle kötü örnek oluyorlar. Türkçemizi yozlaştırıyorlar.
Türkler tarih boyunca; vatanlarını, bayraklarını, alfabelerini ve hatta dinlerini değiştirmişler, dillerini asla değiştirmemişlerdir. Tarih sahnesine çıktığımız günden 40-50 sene öncesine kadar devam eden binlerce-onbinlerce yılda güzel Türkçemiz; belli kaidelerle ifade gücüne kavuşmuş ve kemal noktasına erişmişti. Sonra uydurma kelimeler dilimizi istila etti. Türkçe karşılığı varken batılı ülkelerin dillerinden alınan kelimelerle, âdeta bir yıkım seferberliği ilân edildi. Bununla da yetinilmedi, yeni ve temelsiz kurallar dilimize musallat edildi. Eskiden ‘nahiv ‘ denilen cümle bilgisi, sözdizimi ilmi vardı. Bu ilim sâyesinde dilimiz asırlarca sağlam yapısını koruyup günümüze ulaşmıştı. İçinde yaşadığımız dönemde; nahiv bilgisini bilenler azaldı, uygulayan ise hemen hemen hiç kalmadı.
Bilindiği gibi Türkçemizde; cümle kurabilmek için en az iki unsura ihtiyaç vardır. Bunların biri özne, diğeri fiildir. ‘Gidiyorum ‘ kelimesinde olduğu gibi bâzen özne ve fiil tek kelime içerisinde olabilir. Bu durum, ‘gizli özne kullanımı‘ olarak açıklanabilir ve Türk dilbilgisi kaidelerine aykırı değildir.
‘Bütün köylüler, yol çalışmasına katılmak için Pazar günü, otobüslere binmek üzere meydanda toplandılar.’ gibi uzun cümlelerde yardımcı unsurlar bulunur. Yardımcı unsurlar; zarf, sıfat, belirli veya belirsiz nesne, isim, isim tamlaması, edat gibi isimlerle anılır. Bu unsurlar (öğe veya ögeler) cümle içerisinde belli bir sıra ile dizilirler. Doğru cümlede; ‘Ben dün okula gittim.’ Denilir. ‘Gittim okula dün ben ‘ şeklindeki cümle kuruluşu Türk dil bilgisi kaidelerine aykırıdır.
Bununla birlikte; edebiyatımızda çok nâdir olmakla birlikte devrik cümle kullanılabilmektedir. Roman veya hikâyedeki kişinin telaş ve heyecan içerisinde olduğunu veya onun asabî ve karışık ruh hâlini belirtmek maksadıyla devrik cümleye başvurulabilir. Bunun dışındaki durumlarda devrik cümle kullananlar gafillerin batı özentisi içerisinde olduğu, (Peyami Safa’nın benzetmesi ile) mâhutların ise dilimize ihanet kastı ile hareket ettiklerini belirtmek mecburiyeti vardır.
Peyami Safa romanlarında ve yazılarında (yukarıda belirtilen istisnalar dışında) devrik cümle kullanmamıştır. Türkçeyi en güzel şekliyle kullanan Nihat Sami Banarlı, Refik Hâlit Karay, Ömer Sayfettin, Sâmiha Ayverdi… ve diğer seçkin yazarların eserlerinde, Yahya Kemal Beyatlı, Ârif Nihat Asya’nın şiirlerinde devrik cümleye rastlanmaz. Şiirde vezin ve kafiye sıkıntısı çekenlerin, işin kolayını tercih ederek kullandıkları devrik cümleler, onlarım ‘büyük şair‘ olarak anılmalarının önündeki tek engeldir.
Bilgisayar kullananların çok sık olarak başvurdukları Vikipedi, devrik cümle hakkında şu bilgileri veriyor:
‘Devrik cümle, öğeleri bir dilin yaygın kullanım kurallarına göre sıralanmamış cümle.(dir) Türkçede devrik cümle, yüklemi cümle sonunda olmayan cümledir. Devrik cümleler edebî sanat yapmak için, yüklemi vurgulamak için veya pratik amaçlarla kullanılırlar. Hatalı veya bozuk cümle değillerdir. Devrik olmayan (yüklemi sonda olan) cümlelere kurallı cümle denir. Aşağıdaki devrik cümle örneklerinde yüklemlerin altı çizilidir:
Çıkar ağzından şu baklayı artık. Cümlenin doğrusu: ‘Artık şu baklayı ağzından çıkar‘ şeklinde olmalıdır.
Babam söyledi bugün geleceğinizi.‘ Bu cümle de: ‘Bugün geleceğinizi babam söyledi‘ şeklindedir.
Araştıranlar biliyorlar: Özellikle Türkçe konusunda Vikipedi, güvenilir bir kaynak değildir.
Türkçemizle ilgili bir başka çarpıklığı; Kanal İstanbul ve Borsa İstanbul isimlendirmelerinde görüyoruz:
İsim tamlamalarında yardımcı isim başta, asıl ve vurgulanmak istenen isim, sonda olur. İstanbul Kanalı, İstanbul Borsası tamlamalarında olduğu gibi… Her ikinde de; İstanbul kelimesi, kanalın ve borsanın nerede olduğunu belirtir. ‘İstanbul Kanalı hizmete açıldı.’ Denildiğinde, verilen bilgi İstanbul Kanalı ile ilgilidir. O halde kanal kelimesi aslî unsurdur.
Günlük konuşmalarımızda; ‘Boğaziçi Köprüsü‘, ‘Atatürk Bulvarı‘ diyoruz. ‘Köprü Boğaziçi‘ veya ‘Bulvar Atatürk‘ demiyoruz da neden ‘Kanal İstanbul‘ Diyorsunuz diye sorulduğunda verilecek tek cevap vardır: ‘Türkçeyi yozlaştırmak için…’
TL rumuzunun, rakam önüne konulması da, Türkçemizi yozlaştırma maksadına yönelik değilse, mutlaka batı özentisidir. Çünkü batılılar; ‘$ 2.500‘ şeklinde yazarlar. ‘TL 10.000‘ yazdığımızda batılılaşmış olmayız. Ancak batılıları taklit etmiş oluruz. Taklit ise insana değil, maymuna statü kazandırır.
*
Türk olmanın en belirgin göstergesi Türkçe konuşmaktır. Bir Türk için Türkçe konuşmak yetmez. Türkçeyi doğru ve güzel konuşmak gerekir. Türkçeyi doğru ve güzel konuşmak isteyenler; Tahsin Banguoğlu, Mehmet Kaplan, Necmeddin Hacıeminoğlu, Muharrem Ergin, Faruk Kadri Timurtaş gibi dil binlinlerinin, yukarıda ismi geçen yazar ve şairlerle Yavuz Bülent Bâkiler gibi dil Türkçe hassasiyeti olan yazarların kitaplarından yararlanabilirler.