İzmir’in Kurtuluşu törenleri
bu 9 Eylül’de daha bir coşkuyla, 2 milyon kişinin katılımıyla ve
muhteşem bir görsel şölenle kutlandı. Törende beni en çok etkileyen sahne protokol
ve halkın İstiklal Marşını yürekten okuyuşu, içtenliği ve coşkularını yansıtan
gözlerindeki ışıltılar idi.
Bu yıl İzmir’in
3,5 yıl süren Yunan işgalinden kurtuluşunun 100. Yılı idi. Yenilen
sadece Yunan değil arkasındaki İngiltere, Fransa, İtalya gibi emperyalist
devletlerdi.
Bu
etkinlik Türk milletinin İzmir’in ve Türkiye’nin kurtuluşunu sağlayan
Atatürk, silah arkadaşları, şehitlerimiz ve gazilerimize bir şükran ifadesiydi.
****
Ancak İzmir’deki
muhteşem kutlamaların motivasyonunu artıran güncel faktörler de vardı. Eski
TBMM Başkanı İsmail Kahraman gibi bazı AKP’lilerin, Millî mücadeleyi ve
Mustafa Kemal Atatürk’ü küçültmek için “hiç savaşmadık, tek kurşun atılmadı.
Müstevliler kendiliğinden çekildi” gibi cehaletten öte zırvalarına da bir
tepki idi.
Kalabalıkların
coşkusu “keşke Yunan kazansaydı” diyen “Fesli Kadir” (Mısıroğlu)
ve benzerlerinin tedrisatından geçmiş olanlara bir cevap gibiydi. Fesli Kadir’i
hastanede ziyaret eden DİB Ali Erbaş’a, İsmail Kahraman’a ve RTE’ye
gönderilmiş bir mesaj niteliğinde idi.
Fesli
Kadir “Atatürk’ü seven benim cenazeme gelmesin” diye vasiyet etmişti. İzmir’deki
milyonların coşkusu hain meczubun cenazesine koşan “Atatürk’ü
sevmeyenleri” elbette kızdıracaktı, ürkütecekti. Çünkü bu muhteşem şölen toplumsal vicdanın gür
sesi idi.
************************
Bahçeli’nin Tepki Gerekçesine Şaşırdım
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç
Soyer’in törende yaptığı konuşma, “100 yıl önceydi. Bu toprakları yönetenler,
gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içindeydi. Gençleri, kadınları, çocukları
geleceği hiç düşünmediler. Sadece ve sadece saraylarındaki saltanatı korumak
için bütün bir milleti ateşe attılar” sözleriyle başladı.
Bu sözlere öküz altında buzağı arayanlar, AKP’liler
ve daha da ilginci MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tepki gösterdi.
Bahçeli, Soyer’in
bu sözlerini, “tarihimizin düşman gözüyle yorumlanması”, “ecdadımıza ve
tarihimize hakaret edilmesi” ve “ecdadımıza karşı nefret ve ihanet suçu işlenmesi”
olarak değerlendirdi.
Tunç Soyer’in,
100 yıl önce devleti yönetenlere Atatürk’ün Nutuk’ta da geçen tanımlamalarını
kullandığı açık.
Yani “gaflet,
dalalet ve hatta hıyanetle” suçlananlar Padişah Vahdettin, Damat Ferit ve
“saraydaki saltanatı korumak için milleti ateşe atanlar.”
Her
milletin içinde kahramanlar, vatanseverler çıktığı gibi zaman zaman gerçekleri
idrak edemeyen, sorumluluklarını yerine getirmeyenler (gaflet içinde
olanlar) ve sapkın, doğru yoldan ayrılmış olanlar (dalalet içinde
olanlar) ve hatta hainler çıkabilir.
Elbette
Osmanlı da bizim, Cumhuriyet’te bizim devletlerimiz. Türk devletlerini
yönetenlerin içinde iyi işler yapanlara şükran duyuyoruz. Ancak “İngiliz
işbirlikçisi” Padişah Vahdettin ve yönetimine bu sıfatların yakıştırılması
tarihi gerçeklerin bir sonucudur. Vahdettin, İstanbul’un anahtarını tek kurşun
atmadan İngiliz komutana veren, Mustafa Kemal Paşa’nın idamı için ferman
çıkaran ve sonunda İngiliz gemisiyle kaçan bir padişah değil mi?
Vahdettin
için kullanılan sıfatlar, bütün atalarımızın bu sıfatları taşıdığı anlamına
gelmez. Yanlış işler yapanları ortaya koymak ecdada saygısızlık değildir.
Peki,
bunun böyle olduğunu “ecdada saygısızlık” suçlamasında bulunanlar
bilmiyor mu? Elbette biliyorlar. Tepki gösteren siyasal İslamcı AKP’lilerin çoğu
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularına, Atatürk ve silah arkadaşlarına hakaret
edenler. Peki, Atatürk ve İnönü ecdat değil mi?
Beni
şaşırtan Bahçeli’nin de tepkisini “ecdadımıza karşı nefret ve ihanet suçu
işlendiği” şeklinde gerekçelendirmesi. Bahçeli’nin Atatürk düşmanlarıyla
aynı mevzide konumlanması anlaşılır gibi değil.
************************
Soyer’in Okuduğu Nutuk
İzmir Büyükşehir
Belediye Başkanının konuşmasında yer alan ve Nutuk’tan alınan tanımlamalara neden
böyle şiddetli tepki gösterildi. Galiba cümle içinde geçen ve bugünü
çağrıştıran kelime ve kavramlar olduğu için.
Soyer’in
yukarıda alıntıladığım sözlerinin başındaki “100 yıl önceydi”
cümleciğini kaldırırsanız “Ülkemizi yönetenler, gaflet, dalalet ve hatta
hıyanet içinde idi”; “sadece saraylarındaki saltanatı korumak için” suçlamalarında
bugünün muktedirlerini muhatap aldığı sonucu çıkabilir.
Muhtemelen
Soyer’in konuşmasına kızanlar sözleri böyle anlamış olmalılar.
Konuşmacının
niyetini bilmemiz mümkün değil. Kendisi “ben o cümleleri Nutuk’tan ilhamla
kullandım” diyor. Aksini iddia edecek bir delilimiz yok.
****
Erdoğan’ın Okuduğu Şiir
R. T. Erdoğan İstanbul Belediye
Başkanı iken, Aralık 1997’de, Siirt’te bir mitingde okuduğu bir şiir
sebebiyle 4 ay 10 gün hapis yatmıştı.
Diyarbakır
Devlet Güvenlik Mahkemesi “Minareler süngü, kubbeler miğfer/ camiler
kışlamız, Müminler asker/ Bu ilahî ordu dinimi bekler/ Dillerde tevhit Allahü
Ekber” mısralarını okuyan Erdoğan’ı mahkûm etti.
Mahkeme
kararın gerekçesinde ‘‘Rejimin bazı kurum ve kuruluşlarını hedef
gösterdiğinin anlaşıldığı, sanığın bu konuşmayla din ve ırk farklılığı
gözeterek, kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek suçunu işlediğini’’
belirtti.
Bu olay Erdoğan’ın siyaseten önünü açan bir olay oldu. Çünkü halkımız mahkeme kararını haksız,
Erdoğan’ı “mağdur” olarak değerlendirdi.
Şiir, Ziya Gökalp’e ait
sanılıyor olsa da, Cevat Örnek adlı bir şaire ait. Şairin
kitabında, Erdoğan okuduğu için suç sayılan ibarelerin “hiçbir dini veya
siyasi çağrışım amaçlı” yazılmadığı ifade edilmiş.
Erdoğan bu defa
Aralık 2021’de yine Siirt’te yapılan bir toplantıda Cumhurbaşkanı sıfatıyla
aynı mısraları yine okudu. Cumhuriyet Savcıları soruşturma açılmasına bile
gerek duymadı.
İlahi
kadere bakın ki, bu defa Erdoğanistler rakip partinin bir Büyükşehir
Belediye Başkanını Atatürk’ün bir sözünü kullandığı için “kin ve nefrete
tahrik ettiği” suçlamaları içinde.