Duymak İstemediğimiz Gerçekler

123

Son zamanlarda halkımızın kötü şeyler duymak istemediğini, seçim kampanyalarında mevcut sıkıntıları ve geleceğe dair felaket senaryolarını anlatmanın muhalefet açısından olumsuz bir kampanya olduğunu anlatmaya çalışıyorum.

Bunun psikolojik açıklamasını belki de “gelecekten korkmak” şeklinde açıklayabiliyordum.

Hani “devekuşu gibi kafayı kuma gömmek” tabiri vardır ya. İnsanlar da gelecek bir felakete karşı yüzünü, gözünü kapatıp, çökerek veya yatarak tepki verirler.

Ekonomik kriz dediğimiz buzdağının görünen ve görünmeyen kısmını anlattığımızda böyle bir tepkinin aynı zamanda felaketi anlatana öfkeye de yol açabildiğini görüyoruz.

Bu psikolojik tepki olayının bambaşka bir açıklaması olacağını keşfettim.

“Emret Bakanım” adlı, 80’li yılların efsane bir TV dizisi vardı. Bu dizinin unutulmaz repliklerini hatırlatan bir yazıdaki cümle bana “işte budur” dedirtti.

“-    Demokraside vatandaşın bunu bilme hakkı var!

–       Hayır, Sayın Bakanım. Bilmeme hakkı var. Bilmek sadece suça ortaklık duygusu verir onlara. Bilmemenin bir saygınlığı var.”

Bu sadece halkımıza ait bir psikolojik sorun değilmiş demek ki.

Bütün insanlar kendi seçtikleri kişilerin / partilerin yaptıkları yanlış işler sonucu yaşadıkları kötü sonuçları duymak istemiyor.

Çünkü “suça ortaklık duygusu” içlerini kemiriyor.

Bugüne kadar AKP seçmeninin her türlü olumsuz şartlarda bile partisine oy vermeye devam etmesini bir türlü açıklayamıyorduk.

Özellikle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve diğer CHP sözcüleri sadece ekonomik krizi değil, adalet sisteminin çökmesini de anlattılar uzun uzun.

Milli Eğitim politikalarının insan yetiştirme düzenimizi yerle bir etmesini, Dış Politikada özellikle Suriye’de en istemediğimiz sonuçlara yol açtığını, burada kurulmakta olan PKK Devletinin ve bölgeye iyice yerleşen ABD ve Rusya’nın tehlikelerini konuştular. Bu noktaya gelişte Türkiye’yi yönetenlerin ağır sorumluluğunu açıkladılar.

180 milyar dolar bütçesi olan Türkiye’nin, 5 milyona yakın Suriyeliye harcadığı 37 milyar doları, Ege’de Yunanistan’a verilen 18 adamızı sorguladılar.

İYİ Parti kurulduktan sonra onlar da bu olayları eleştirdiler.

Eleştiriler yanlış mıydı? Hayır.

Fakat seçim kampanyalarında bu dilin kullanılması muhalefete avantaj sağladı mı? Yine hayır.

Anlaşıldı ki muhalefet yeni bir dil kullanmalı idi.

Muhalefetin seçim kampanyasında gözetmesi gereken ve stratejilerinin temeli olarak benimsemesi gereken ilke “güzel şeyler söylemek” olmalı idi.

Muhalefetin belediye başkanları sanki bu olayı sezmiş gibi.

Polemiklere girmeyip, yapacakları güzel işleri anlatmaya çalışıyor.

Bu dil AKP‘nin alıştığı oyun tarzını bozabilir.

Reis‘in aynı oyun kurgusuna çekme çabası pek sonuç vermemiş gibi.

O ki, en çok anket ve kamuoyu araştırması yaptıran ve günlük söylemini bile anketlere göre belirleyen bir partinin lideridir.

İlk defa olarak, “anketlere güvenmiyorum” demekte ise 31 Mart akşamı ilginç sonuçlar görmeye hazır olmalıyız.

*************************************

Yazarın Bilgilendirme Görevi Kapsamında

Siyasetçiler açısından seçim kazanmak önemlidir. Bu bakımdan her doğru bildiklerini, her zaman söyleyemezler.

Özellikle iktidar yapılan yanlışların konuşulmasını hiç istemez.

Bunun için temel ilkesi “Kimse ne yaptığınızı bilmezse, kimse neyi yanlış yaptığınızı da bilmez.”

AKP bu ilkeyi uygulamakta son derece mahir. Hele ki, son operasyonlarla merkez medyayı da yandaş hale getirdi, imkânları daha da arttı.

Etrafa yaydıkları “korku dağları beklemeye başladığı” için sosyal medya bile oto sansür yoluyla etkisiz hale getirildi.

Haberler ve tartışma programlarının konuları, belli bir merkezden gelen talimata göre belirlenmekte.

Ekonomik kriz ve gelecekte olabilecekler hakkında halkımızın bilgilendirilmesi yerine, “Tanzim Satış Noktalarında” yaratılan uzuun “varlık kuyrukları“nın halkımızı mutlu ettiği, CeHaPe’nin tartışmaları gibi konular gündemde tutulmakta. Veya CHP ve İYİ Parti’nin terör örgütleriyle işbirliği yaptığı gibi saçma sapan iddialar öne çıkarılmakta.

Oysaki yazarların halka doğru ve önemli bilgileri vermesi onların temel bir görevidir.

Yazının aşağıdaki bölümü bu görevin yerine getirilmesi kapsamında değerlendirilmelidir.

***

İkibuçuk Milyon İşsize İş

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak “2019’da 2,5 milyon istihdam sağlayacağız” dedi. Yani mevcut işsizler artmayacağı gibi işsiz sayımız 2,5 milyon azalacak demek istedi.

Bakan Albayrak’ın bu vaadinin doğru olmadığını (koskoca Bakan bilerek yalan söylemeyeceği için böyle ifade ettim) işin erbabı olan dostların verdiği bilgiler ve rakamlara dayanarak ortaya koyalım.

Fikret Artan dostumuz diyor ki, “Türkiye Ekonomisi Yıllık Ortalama %5 Büyüme ile yıllık 700 bin Kişilik İstihdam sağlama kapasitesine sahiptir.

2019 Büyüme hedefi hormonlu olarak %2,3 ilan edildiğine göre ancak 300-350 bin istihdam artışı sağlar.  O halde Damat yıllık ortalama %17,86 büyüme sağlamanın yolunu” kimden öğrenmiş olabilir doğrusu merak ediyoruz.

Damat Bey’in açıklaması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “TOBB’den söz aldık. 2,5 milyon kişiye Yeni İş vereceklerini taahhüt ettiler” açıklaması ile örtüşüyor.

Anlaşılan işsizlik için büyüme yoluyla çare bulamayacaklarını biliyorlar, emir ve talimatla bu işi çözmeyi planlıyorlar.

TOBB Başkanı böyle bir söz verdiyse üyeleri epey şaşırmış olmalı.

Çünkü TOBB kendi açıklamasında, “üyelerimizin devletten 100 milyar TL alacağı var. Ödenmezse şirketlerimiz zora düşecek” dedi.

Kasım 2018- Ocak 2019 üç aylık verilere göre “her gün 8.800 çalışan daha işsiz kalıyor.”

“Genç işsizlik oranı % 23,6 oldu.”

İşsizlik azalmıyor, hızla artıyor.

Duymak istemeseniz de, suçluluk duygusu ile kızsanız da, gerçek bu sevgili halkım.

 

 

Önceki İçerikKıbrıs’taki Oyun Çoktan Bitti
Sonraki İçerikGerçek İnsan (2)
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.