0.5 C
Kocaeli
Pazartesi, Aralık 29, 2025
Ana SayfaDin ve AhlâkDüşün Damlaları  (24)

Düşün Damlaları  (24)

     Prof. Dr. Gazi Özdemir’in tespitlerinden bâzıları:

     Celâleddin -i Rumî rûh’un yolculuğunu (Seyr-i süluk / sefer) Güneş’in yolculuğuna benzetir ve şöyle der: “Güneş’le Ay’a batmadan ne ziyan gelir? Sana batma görünür ama o aslında doğmaya hazırlıktır, yeniden doğmaktır.”

x

     Kur’an’ı nasıl Allah’ın mesajlarını taşıdığı için, önemsiyor ve dokunulmaz diye değer verip özen gösteriyorsak, benzer bir şekilde insan başta olmak üzere, diğer tüm canlıları da Allah’ın enerjisini taşımaları ve yarattıkları olarak değerli görmeli ve dokunulmaz özenliliğini esirgememeliyiz.

x

     Sufilerden Sadi: “İnsanlar, giysinin altındaki kişinin ne türden birisi olduğunu nasıl bilsinler? Mektûbun içinde ne olduğunu, ancak o mektûbu yazan veya açıp okuyan bilir.”

       x      

     Celâleddin-i Rumî, çalışmaktan bir ibad / kulluk etme zevki tadamayanlara acımıştır.

x

     Hz. Muhammed, ilim ve iman için şunu söylemiştir: “İman için ne güzel vezirdir ilim. İlim için ne güzel vezirdir, yumuşak huyluluk. Yumuşak huyluluk için ne güzel vezirdir, şefkatlilik ve şefkatlilik için ne güzel vezirdir sabır.”

 x

     Kur’ân, düşünceler ve mesajlar içermekte, yani cevizin içidir ve yenilecek kısmıdır. Elle tuttuğumuz kâğıt hâli ise kabuğudur. Dolayısıyla biz insanların cevizi kırmamız ve içine ulaşmamız, usûlüne göre içi çıkarmamız, nasıl yeneceği konusunda akıl yürütmemiz ve yutup vücûdumuza gıda olarak almamız gerekmektedir. Cevizi sâdece kabuklu hâli ile alıp saklamamızın bize herhangi bir yararı olamayacaktır.

     Yine Kur’ân’ın okunup anlaşılmak ve üzerinde düşünülmek üzere indirilen temel bir ders kitabı olduğunu Mehmet Akif Ersoy şu kıt’ası ile de çok güzel vurgulamıştır:

“İnmemiştir hele Kur’ân şunu hakkıyla bilin,

       Ne mezarlıkta okumak, ne de fal bakmak için.”

     Burada Mehmet Akif Ersoy, Kur’ân’ın ölüler için değil, diriler için ve onların mesajları anlaması, düşünmesi ve buna göre yaşamasına vurgu yapmıştır.

x

      Atatürk’e göre…“ İslâm dîni Arabistan ve Orta-Doğu sınırları içine hapsedilen bir Arap dîni değildir. Kur’ân da Evrenlerin ve insanların Rab’binden tüm insanlığa sunulmuş bir mesajdır. Allah’ın bilgisini kapsayan bu mesajı insanlığa duyuran Hz. Muhammed’dir. Bu duyuru, belirli bir ırk ve coğrafyayla sınırlı değildir. Bu duyuruyu kapsayan Kur’ân, Dünya’nın sonuna kadar sürebilecek bir zaman dilimine, çok farklı iklimlere, apayrı alışkanlık ve kültürlerin olduğu geniş bir coğrafyada yaşayan insanların olduğu geniş bir coğrafyada yaşayan insanların tümüne hitap edebilecek esneklikte bir kitaptır. Hz. Muhammed öncesinde Allah, kullarının gerekli olgunlaşma noktasına ulaşmasına kadar, onlarla içlerinden bazıları aracılığı (elçi olan peygamberler) ile ilgilenmeyi Allah oluşu gereği saymıştır. Fakat Peygamberimiz aracılığıyla en son dinî ve medenî gerçekleri verdikten sonra, artık insanlıkla aracı ile temasta bulunmağa lüzum görmemiştir. İnsanlığın anlayış, aydınlanma ve olgunlaşma derecesi sâyesinde, her kulun doğrudan doğruya Tanrısal mesajı anlayabilme kabiliyetine eriştiğini kabûl buyurmuştur. Ve bu sebepledir ki, Cenabı Peygamber, peygamberlerin sonuncusu olmuştur ve kitabı, en mükemmel kitaptır.”

x

     Atatürk bir sohbetinde (şöyle demiştir): “Bir dînin tabii olabilmesi için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lâzımdır. Bizim dînimiz bunlara tamamen uygundur.”

Muhsin Bozkurt
Muhsin Bozkurt
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.

Seçtiklerimiz

spot_img