7.7 C
Kocaeli
Cumartesi, Aralık 13, 2025
Ana SayfaDin ve AhlâkDüşün Damlaları  (21)

Düşün Damlaları  (21)

     “Dünya, Ruh diye tanımlanan varlıkların eğitim ve bu sırada başarılı olacakların seçileceği bir okul binası, insan denilen vücut da, bu okulda Ruh’un giymek zorunda olduğu birer üniforma, elbise, kullandığı bir araç demektir. Bu üniforma, Dünya’nın temel ana maddesi olan toprak ile aynı organik (doğal), inorganik (doğal olmayan) ve kimyasal maddelerden yapılmış ve Dünya malı olandır. Dolayısıyla da vücut, Ruh’un eğitiminin malzemesidir sadece.

     “Eğitim okulu olan Dünya’nın öğrencisi olan Ruh’un mezun olabilmesi için ‘Nefs Dersleri’nden başarılı olması gerekmektedir. Yani olumlu nefslerini ‘Sıratan müstakiym’ diye tanımlandığı üzere ‘Orta düzeyde’ yaşaması, inkâr etme demek olan ‘Tefrit’ etmemesi ve aşırı kullanmaması, diğer bir ifade ile ‘İfrat’ aşamasında uygulamaması, olumsuz nefsleri ise, tamamen öldürmek üzere, güçlü bir iradeye ulaşması beklenmektedir.” (Prof. Dr. Gazi Özdemir)

   x  

     “Lezzetin zevali (yokluğu) elem, elemin zevali (yokluğu) lezzet doğurur.”

  x 

     Oturup düşünürken, hayâlen geçmişe dalıyorum. Görünmez, bilinmez, el değmez bir vasıta / araç ile hem mâziye / geçmişe geçiyor. Hem geleceğe kanat açıyorum. Ama nasıl bilemiyorum! Sadece istiyor, arzuluyor, görmek istiyorum o kadar. Birden önümdeki perdeler aralanıyor. Kalkıyor aradan. İsteğim yerine getiriliyor durmadan. Ben istiyor Yüce Allah yaratıyor. Sanki Ulu Allah -hâşâ- emrimde! “İste, arzu et, emrtet ya kulum!” diyor. Velhâsıl sözümü iki ettirmiyor. Tabii -zamanı gelince- hesap sormak üzere, yaratmakta gecikmiyor! Çünkü:

     İstemek kuldan, yaratmak Allah’tan

     İyi olsun kötü olsun yaratıyor Allah

     Yazdığına karışılmadığı gibi talebenin

     Dünya sınavında karışmıyor, Allah da kuluna

     Yaptıklarını ise, Ceza Günü’nde koyacak önüne

     Somutlaşmış ya Cennet veya Cehennem diye

 x

     Meşhur Selimiye Camii’ne “Taş yığınıdır!” diyebilir ve o gözle bakabilir miyiz?

     Zerre ve atomlardan meydana gelen nebatâta / bitkilere, hayvanlara ve insanlara;

     “Atom yığınlarından ibarettir!” diyebilir ve o gözle nazar edebilir miyiz?

     Tabii ki, hayır.

     Taşları; onları kullanan işçi, usta, ve mimarlarla irtibatlandırıp;

     Mevcûdâtı ve mahlûkatı;

     Zerre ve atomları kullanan Yüce Yaratıcı’ya vermek gerek.

x

     “Doğrudan doğruya aradığımızı aradığımızdan sormalıyız.

     Her şeyi gösteren Güneş’i, Güneş’ten sormak (gibi).

     (Çünkü) her şeyi gösteren, kendini her şeyden ziyade gösterir…

     Şems’in (Güneş’in) şuaatı (ışınları) ile onu görmek ve tanımak gibi.

     Hâlıkımızın Esma-i Hüsnâ’sıyla ve Sıfât-ı Kudsiye’siyle O’nu,

     Kabiliyetimizin nispetinde tanımaya çalışabiliriz.”

x

     “Büyük bir mühendisin, bir hastalığın keşfinde ve tedavisinde,

     Bir küçük tabib kadar hükmü geçmez.

     Ve bilhassa, maddiyatta çok tevaggul eden / çok meşgul olan

     Ve gittikçe maneviyattan tebaud eden / uzaklaşan

     Ve nura karşı gabîleşen / anlayışsız olan ve kabalaşan

     Ve aklı gözüne inen

     En büyük bir feylesofun münkirane / inkâr edercesine ettiği sözü

     Maneviyatta nazara alınmaz.”

Muhsin Bozkurt
Muhsin Bozkurt
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.
Önceki İçerik

Seçtiklerimiz

spot_img