12.7 C
Kocaeli
Çarşamba, Kasım 12, 2025
Ana SayfaDin ve AhlâkDüşün Damlaları  (14)

Düşün Damlaları  (14)

     “İnsan küçük bir âlemdir, harabiyetten (parçalanıp dağılmaktan) kurtulamaz. Âlem de büyük bir insandır. Elbette o da ölümden kurtulamaz. Nasıl ki ağaç kâinattan bir nüshadır. Tahribe ve çözülmeye maruzdur.  Onun gibi yaratılış ağacından gelen kâinat silsilesi, tamir için tahribe maruz kalacaktır. Şayet fıtrî (yaratılışla belirlenen) ömründen önce, ezelî irade ile bir fırtına veya haricî bir maraz ona ârız olmazsa ve onun Sâni’i (San’atlı Yaratıcısı) daha önce onu harap etmezse, bizzarure ve alâ külli hâl (ister istemez), hattâ fennî bir hesapla bir gün gelecek (olan olacak).”

x

     “Ebedî saâdet iki kısımdır. Birincisi ve en önemlisi Allah’ın rızası, taltîfi, tecellîsi ve kurbiyeti (yakınlığıdır). İkincisi  cismanî saâdet. Bu da mesken, yiyecek ve âile hayâtıdır. Bu nîmetleri tamamlayan ve mükemmel kılan şey ise, devam ve sürekliliktir.”

x

     “Kalplerin en lâtifi, en şefkatlisi ve en harâretli olanı kadın kalbidir. Sonra, ruhî imtizacı (uyuşmayı) tamamlayan, kalbî ünsiyeti (dostluğu) tekmil eden (mükemmelleştiren) ve surî (şeklî) beraberliği sâfileştiren, kadının kötü huylardan ve nefret ettirici ârızalardan uzak ve tertemiz olmasıdır.” 

x

     “Îman bir ağacın köklerine, amel de onun meyvelerine benzetilebilir. Kökler zayıfsa, meyveler az ve cılız olur. Onun gibi, amelde noksanlık; îmanın zayıf olmasına delâlet eder.”

x

     “Akla hitap eden mânâlar, temsil vasıtasıyla temessül eder (cisimlenir). Meselâ, cennet gibi henüz gözle görülmeyen bir yer, temsille anlatıldığında, âdeta gözle görülür hâle gelir.”

x

     “Rüyâda sultan olmak, insanı gerçekte sultan yapmadığı gibi, bir rüyâ gibi olan şu dünyâ hayatı, âhirete nisbetle bir kıymet ifade etmez.”

x

     “Kemmiyet ve keyfiyet birbirinin karşıtı olarak kullanılan iki kavramdır. Kemmiyet, sayıca çokluk, keyfiyet ise kalite anlamındadır. Meselâ, binlerce demir parçası, sayıca çoktur. Fakat bu çokluk, küçük bir elmasa mukabil gelmez (eş değerde kabul edilmez).”

x

     “Âlemi meydana getiren atomlar, İlâhî mürekkep hükmündedir. Gördüğümüz her şey, bu atomlardan yazılır. Bu atomların halden hâle geçmeleri, akılları hayrette bırakan bir hikmet (gaye, amaç) ve nizam iledir.”

x

     “İlim varsa, amel de olmalı. Zekâ varsa, ilim elde edilmelidir. İnsanda var olan istidat (mevcut potansiyel) değerlendirilmeli ve zekâ işlerlik kazanmalıdır. Öyle görülüyor ki, her insana verilen istidatlar madenlere benzer. İşletilirse kıymet kazanır.”

x

     “Hayat, en büyük nimettir. Çünkü kendisinde hayat olmayan bir cisim, ancak bulunduğu mekânla ve iç içe olduğu şeylerle münasebettardır, dağ da olsa yetimdir ve tek başınadır. Lâkin meselâ arı gibi küçük bir cismi görsen, ona hayat girdiğinde, birden bütün kâinatla münasebetleri ve değişik nevi (ve tür)lerle alış-verişi olur. Hattâ şöyle diyebilir: ‘Mekânım olan kâinat, benim mülküm gibidir.’ ”

x

     “Arz’da (yerde) olan her şeyin istifadesine müheyya (hazır) kılınması ve kâinatın envaı (her şeyinin) kendisine itaat ettirilmesi ile, hilkatin (yaratılışın) neticesi olduğu gösterilen bu insanın elbette çok büyük bir ehemmiyeti vardır.”

x

Fâniliği düşünmek, her elemin anası;

Korkma! Ebedî varsın, kalmasın tasası.

Muhsin Bozkurt
Muhsin Bozkurt
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.

Seçtiklerimiz

spot_img