11.6 C
Kocaeli
Salı, Ekim 28, 2025
Ana SayfaDin ve AhlâkDüşün Damlaları (13)

Düşün Damlaları (13)

     “Eğer kâinat (evren) ebedî saadeti netîce vermezse, Sâni’in (san’atla yaratıcı olan Allah’ın) akılları hayrette bırakır bir şekilde mükemmel yaptığı şu nizam, zayıf ve aldatıcı bir surete döner, nizamdaki bütün mâneviyât, râbıtalar ve nisbetler hebaenmensur olur / boşa gider. Öyleyse bu nizamı nizam eden, onun ebedî saadetle olan bağıdır. Yani bu nizamdaki incelikler ve mânevî şeyler ancak âhiret âleminde sümbüllenir, yoksa bütün mânevî şeyler söner, bütün rabıtalar (bağlar) kesilir, bütün nisbetler parçalanır ve bu nizam, nizam olmaktan çıkar. Hâlbuki nizamda mündemiç (mevcut) olan kuvvet, bu nizamın çökmesi ve çözülmesinin mümkün olmadığını en yüksek bir sesle ilân ediyor.”  

x

     “Biz Kur’an şakirdleri (talebeleri) olan Müslümanlar, burhana tâbi oluyor (uyuyor)uz. Akıl ve fikir ve kalbimizle hakâik-i imaniyeye (iman hakikatlerine) giriyoruz. Başka dinlerin bazı efratları (fertleri) gibi, ruhbanları (Hristiyan din adamlarını) taklit için burhanı (delili) bırakmıyoruz. Onun için akıl ve ilim ve fen hükmettiği istikbal (gelecek)de, elbette burhan-ı aklîye (aklî delillere) istinat eden (dayanan) ve bütün hükümlerini akla tespit ettiren Kur’an hükmedecek.”

  x 

     “Yağmur, bitkilerin hayatına sebeptir. İslâmiyet de ruhların hayatına..Şimşek ve gök gürültüsü, vaat ve vaîde (tehdide) işaret eder. Karanlıklar ise sana küfrün şüphelerini ve nifakın (iki yüzlülüğün) şek (ve tereddüt)lerini gösterir..Gök gürültüsüne muhatap olan kişi dikkatle ona nazar etmeli (bakmalı), ülfet ve alışkanlığa bina edilen sathi (yüzeysel) nazar (bakış) ile bakıp geçmemeli ki İlahî kudretin san’at incelikleri kendisine inkişaf etsin (açılsın).”

x

     “İnsanın beş duyusu tabiattan meydana gelmiş değildir. Kulak ve göz boşluklarının bir lâzımı da değildir. Onlar ancak Allah’tan birer hediye ve ihsandır. İşitmek ve görmek için bu organlar ve sebepler ancak şerait-i adiyedirler (sıradan şartlardır). (Nitekim) Allah, bu organlarla insanın işitmesini ve görmesini bir âdet edinmiştir. Ama bunların varlığı illâ işitmek ve görmek anlamına gelmediği gibi, yokluğu da işitme ve görmenin imkânsız olacağı anlamına gelmez. Nitekim bazı insanlar kalb gözüyle çok farklı boyutta görebilmektedir. Kezâ insan rüyada gözü kapalı görebilmektedir.”           

  x

     “İnsan lâtif, acip bir mizaç; huy, tabiat ve yaratılışla; bütün canlılardan farklı olarak mümtaz, seçkin ve müstesna, istisnaî ve ayrı bir şekilde yaratıldı. Bu mizaç ona, netice olarak; seçme, en güzeline talip olma, ziynete, süse yönelme ve insaniyete lâyık bir hayat ve tam bir kemal ile, güzelce yaşamak gibi, fıtrî bir meyil verdi.”

x

     “İnsan, üstüne pek çok muhabere âletlerinin bağlandığı bir santral hükmündedir. Başına yaratılışın temel nizamları sarılmış, fıtratın kanunları kendisine uzanmış, kâinattaki İlahî nevamisin (kanunların) şuaları odaklanarak kendisinde yansımıştır. Dolayısıyla, insanın bu kanunlarla uyum içinde ve irtibat halinde olması, onlara intisap etmesi / bağlanması; umumî cereyanı temin için onların eteklerine tutunması gerekir. Ta ki ayağı kaymasın, tardedilmesin, bu tabakalardaki hareket hâlindeki dolaplardan aşağı atılmasın. Bu ise, ancak emirleri yapmak ve yasaklardan kaçınmaktan ibaret olan ibadetle mükündür.”                                    

x

     “İnsan, cismen küçük, çok zayıf, çok âciz ve sıradan bir canlı olmakla beraber, çok kıymetli bir ruha sahiptir, mükemmel kabiliyetleri vardır, sayısız meyiller taşır, nihayetsiz emeller sahibidir, sayılamayacak fikirleri, sınırsız kuvve (güç)leri vardır. Sanki o, bütün nevilerin (türlerin) ve âlemlerin bir fihristesi gibidir.”

Muhsin Bozkurt
Muhsin Bozkurt
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.

Seçtiklerimiz

spot_img