18.8 C
Kocaeli
Perşembe, Ekim 23, 2025
Ana SayfaDin ve AhlâkDüşün Damlaları  (12)

Düşün Damlaları  (12)

     İnsanlar, olup bitenlere gereği şekilde, tam bir isabetle mânâ vermekte, geçmişi geleceği bilmek ve yorumlamakta acz içindedirler. Ne çok maziye / geçmişe nüfûz edip sızabilirler, ne de geleceğe kanat açabilirler. İşte Kur’ân-ı Kerîm, insanların mânâ / anlam vermekte acze düştükleri şeyleri açıklamaktadır.

x

     Tarla kiminse; içinde olanlar, içinde bitenler, onda yapıanlar ve bütün bunların sonuçları onundur. Ondan elde edilecek gayeler de onundur, emeller de. Fakat bazen emel ve mecralar, akışları dışında cereyan eder / akar. Bundan da, ilgili kişiler sorumludur.

x

     Rabbimizi bize tarif eden delil ve bürhanlar sayısızdır. Fakat büyük küllî / kapsamlı bürhan ve hüccet / deliller üçdür.

     Birisi: Büyük bir kitap hükmünde olan Kâinat.

     İkincisi: Kâinat kitabının en büyük âyeti / alâmeti, delili ve Nübüvvet / Peygamberlik hatemi / mührü ve gizli hazinelerin miftahı / anahtarı olan Hz. Muhammed.

     Üçüncüsü: Âlem kitabının müfessiri / tefsircisi, açıklayıcısı ve Allah’ın Âdem oğullarına karşı bir hücceti olan Kurân-ı Hakîm.

                                                                               x

     İnsan; hilkat / yaratılış ağacının meyvası, sebeplerin en kudretlisi ve en geniş seçme kabiliyeti olanıdır. Böyle olduğu halde, terzilik san’at ve marifetinin bütün kabiliyetlerini, ustalıklarını  toplayıp; dikenli eğri büğrü bir ağacın umum âzâlarına uygun bir gömlek dikmek istese, elbette yine âciz kalıp yapamıyacaktır.

 x 

     Yeis / ümitsizlik, her türlü gelişmenin önündeki en büyük engel. Nitekim, “Bir kişi Cennet’e girecek.” deseler, “O kişi ben olabilirim.” diye insanın gayret etmesi lâzım. “Bir kişi Cehennem’e atılacak.” deseler, o kişi olmamak için de, yine büyük bir korunma faaliyeti göstermesi gerek.

                                                                               x

     Binanın yapımında çalışanlar, binayı sahiplenemedikleri gibi, hiçbir malzeme de binayı “Ben yaptım.” diyemez.

   x  

     Vücûdunu, mûcidine / seni Yaratanına feda et.

x

     Göz nimetinin herkeste olması, göze olan ihtiyacımızı ortadan kaldırmaz.

x

     Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır.

  x  

     Hüsn-ü zanna memuruz. Bir kimse veya bir olayın iyiliği hakkında, vicdanen iyi kanaat beslemekle mükellef ve yükümlüyüz.

    x    

     Nasıl gördüğümüzü bimememiz; görmemize engel değil.

x

      San’atla yaratan, hikmet sahibi Allah, insanı öyle bir keyfiyette yaratmıştır ki, eğer insan kendini etraflıca düşünse; o zaman misli ve benzeri olmayan; hem zıdları ve kendisiyle kıyas edilecek bir şeyin bulunmadığı, sonsuz ve sınırsız İlahî sıfatları tasdik edip onaylaması, ona daha kolay gelir.

x

     Göz, kalb ve ruhun gördüğünü göremez. Özellikle maneviyattan uzaklığı ve özellikle gaflet ile, kalbin ölümü de söz konusuysa.

     Çünkü, her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise, maneviyatta kördür.

Muhsin Bozkurt
Muhsin Bozkurt
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.

Seçtiklerimiz

spot_img