Düştük Elhamdülillah

16

Bir hata yapılıyor. Ülkenin ekonomisi dara giriyor. Hata niçin yapılıyor? Demek ki ekonomiyi yönetenin ekonomiden haberi yok. Fakat bildiğini zannediyor. En basit izah bu. Bir sonuca sebep aranırken seçenekler arasında en basiti tercih edilir. Buna bilim felsefesinde Occam’ın Usturası denir. Hatayı izah etmenin en basit seçeneği, yapanın işi bilmemesi, becerememesidir; değil mi?

Fakat biz “siyaset” yapıyoruz! O hâlde işleri karıştıracağız. Önce yandaşların, sonra muhaliflerin açıklamalarını ele alacağım.

Yandaş der ki: Bilerek yapıyoruz

Yandaşlar diyor ki:

Bilerek yapıyoruz. Tam on ikiden vuruyoruz. Gerçi dış güçler bize saldırıyor ama zarar yok. Biz on ikiden vurduğumuz için hamdolsun başaracağız.

Şimdi hedefi on ikiden vurmanın da iki yolu var. Birincisi şöyle: İç içe halkalar vardır karşınızda. Ustaysanız, iyi nişancıysanız  oku atarsınız ve o dairelerin tam merkezindeki, en küçük, kıpkırmızı boyalı daireyi vurursunuz. Fakat beceriksizsiniz. Ok atmayı da yay tutmayı da bilmiyorsunuz. Ama her yaptığınızın pek esaslı, pek başarılı olduğunu söylemeniz gerekiyor. Çünkü siz yanılmazsınız. Büyük adamsınız. O zaman oku atarsınız. Ok gider bir yere saplanır. Yandaşlarınız hemen ellerinde fırçalar ve teneke teneke boyalarla koşarlar; okun o düştüğü yerin çevresine halkalar çizerler, saplandığı yere de koyu kırmızı bir daire: İşte gördünüz mü? Ne güzel yaptık değil mi? Dış güçler kudursun; biz bu işi iyi biliriz.

Sıfır Elhamdülillah

Okun düştüğü yere halka çizmenin bir başka yolunu Nasrettin Hoca bize öğretmişti. Geçenlerde İbrahim Kiras üstat da yazdı. Hoca eşekten düşmüş. Ahbapları koşuşmuş, “Ne oldu hoca, geçmiş olsun.” demişler. Hocanın cevabı: “Ben zaten inecektim.”

Zaten bilerek yapmasaydı her olan bitenin ardından “hamdolsun, elhamdülillah” der miydi?

Bu noktada aklıma, Suudi Arabistan’da, üniversitede hocalığım sırasında başımdan geçen bir olay geldi. Benim dersimde, kimyada, pek başarılı olmayan bir öğrencime, matematik vize sınavından kaç aldın diye sormuştum. Cevabı unutamam: “Sıfır elhamdülillah”.  Bu benim kulaklarıma biraz garip geldi ama sonra düşündüm; çocuğun söylediği doğruydu. Hayır da şer de Allah’tan geldiği için ve hamd sadece Allah’a mahsus olduğuna göre söylediğinde yanlış bir şey yoktu. “Şükr” demiyordu ki.

Buraya kadar yandaşların anlattıkları, düşündükleri idi. Bunlara ne kadar inanıyorlar; bilemem. Şimdi gelelim muhaliflere.

Muhalif der ki: Bilerek yapıyorlar

Muhalifler diyor ki:

Bilerek yapıyorlar. Bakın burada yandaşla muhalif aynı şeyi söylüyor. Fakat ikincisinde açıklamalar farklı. “Ülkenin varlıklarını ucuzlatıp BAE ve Katar’a satacaklar.” “Bol bol dolar aldılar, şimdi kâr edecekler.” “Beş kafadarlar ülkedeki diğer şirketleri de satın alacaklar; onlar nasıl olsa dolar alıyor…”

Peki, ben ne diyorum?

Yandaşları anladık. İktidar ne yaparsa yapsın, onların alkış tutması, helal olsun falan demesi lazım. Bu beklenen bir şey.

Peki, muhalifler haklı mı? Hiç sanmıyorum. Onlar da hata yapıyor. Sadece bilgisizlikten ve beceriksizlikten yapılanlara bir sebep bulmaya, akıllı bir açıklama getirmeye çalışıyorlar. Aklın olmadığı yerde akıl hayal ediyorlar.

Bu pek insanca bir şey. Bakınız nasıl.

Akıl teorisi

İki- üç yazımda bir tekrarlıyorum: İnsan bir toplum yaratığıdır. Dolayısıyla beynimizin devreleri doğuştan toplum içinde uyuma, karşımızdakinin duygusunu, hissini anlamaya göre kurulmuştur. Biz kendimizi karşımızdakinin yerine koyup onun nasıl düşündüğüne nüfuz ederiz. Buna psikolojide “Theory of Mind- Akıl Teorisi veya Zihin Teorisi” deniyor. Yanlı anlaşılmasın, psikoloji bilimin teorisi değil, bir insanın diğerinde akıl olduğunu kabul etmesi. Bu kabule teori diyoruz. Karşımızdakinin duyup düşündüğünü anlamak. Muhakkak ki ilişkilerde son derece yararlı bir şey.

Ancak aynı teori bazen bizi yanıltıyor. İşte bu komplo hikâyelerini anlatan ve onlara inananların yanıldıkları gibi. Düpedüz bir hatanın, beceriksizliğin arkasında akıl var sanıyorlar.

Pek aydınlık günlerde değiliz. Neşelenmek zor. Yüzlerinize biraz olsun bir tebessüm getirebilmek için bir başka hikâyeyi anlatayım. İki bilim adamı, Daniel Kahneman ve Amos Tversky, insanların doğal yapılarından ötürü yaptıkları hatalar üzerindeki çalışmalarıyla öne çıktılar. Psikoloji, ekonomi ve istatistik dallarının kesişme noktasında… Davranış Ekonomisi denilen yeni alanı da icat ettiler. Kahneman 2002’de Nobel Ekonomi ödülünü aldı. Tversky birkaç yıl önce vefat ettiği için mahrum kaldı.

İşte bu ikili, bir uluslararası bilim kongresinde çalışmalarını anlatacaklar. Programda isimleri ve bildirilerinin başlığı var. Toplantı başlamadan önce bir başka bilim adamıyla aralarında şu konuşma geçiyor:

– Konunuz Yapay Zekâ mı?

Cevap veriyorlar:

– Hayır, tabii aptallık.

___________________

Not: Bu yazıyı 4 Eylül 2023 tarihinde yazmışım. Fakat her nedense yayıma göndermemişim. Baktım. Hâlâ güncel. Takdirinize sunarım. Bu yazıyı yazdıktan 7 ay kadar sonra, 27 Mart 2024’te Kahneman vefat etmiş.

Önceki İçerikSoykırımı Lanetliyorum Ama !!!!
Sonraki İçerikMahkeme(!)
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)