Düşmanlık Makinaları

111

Bazı insanlar vardır. Dostlukları hiç hazmedemezler. Mutlulukları ve huzuru kıskanırlar. Onlar hep felaketçidirler. Bir makine gibi daima düşmanlık üretirler. Her öküzün altında buzağı ararlar. Bütün hayatları varsayımlar üzerine kuruludur. Felaket senaryolarını çok severler. Ortalıkta bir senaryo bulamazlarsa hemen kendileri bir senaryo üretiverirler. Onlar için istikrar ve sükun dehşet verici bir düşmandır. Karışıklık ve bulanıklık ise müthiş bir dosttur. Bu gibi insanlar zaman içinde her türlü kılığa girerler. Bir zamanlar savundukları ilkelere, şayet gerçekleştiremezlerse ihanet ederler. Sütlaç gibidirler. Bulundukları kaba göre şekillenirler. Kendileri taklitçi ve takiyyeci oldukları halde, kendi vasıflarını hep karşılarındakilere yapıştırırlar. İnandırıcı olamadıklarından kendileri de başkalarına inanmazlar. Ülkelerini sevdiklerini sık sık söyledikleri halde, ülke menfaatine yönelik hiçbir icraatları da yoktur.

Cumhuriyetin temel ilkelerinden bahsederken bir zamanlar bu ilkelere karşı mücadele içinde olduklarını unutturmaya çalışırlar. Moskova’nın bozkırlarından, Pekin’in steplerinden size selam getirdim. diye başlayan konuşmalarından, Komünist liderlerin peşlerinden koştukları ve onların rejimlerini kurtuluş reçeteleri olarak sundukları günlerden hiç söz etmezler. Kendilerine bu ateşli serüvenleri anlatıldığında o hallerinin mazide kaldığından ve değiştiklerinden bahsederler. Başkalarının ise değişebileceğine asla inanmazlar. Çünkü bu insanlar daima başkalarını kendileri gibi zanneder de ondan. Kendinin değişmediğine inanmayan başkasının da değişebileceğine inanmaz.

Her şey aslına döner diye bir genel kural vardır. Bu gibi insanlarında aslı bellidir. Kendi iç dünyalarında anarşizm vardır. Ömürleri boyunca kavga edecek birilerini, bulamazlarsa kendileri ile kavga ederler. Kendilerine yakıştırdıkları isim aydındır ama beyinleri daima karanlıktır. Ülkenin söz sahibi sanki onlardır. Karşı olduklarının geçmişlerini didiklemekten çekinmezler. Kendi geçmişlerine azıcık dokunulduğunda özel hayat kavramına sığınıverirler. Kendilerine hep güzel vasıflar yakıştırırlar. Onlar hep İlericidirler, fakat bir tek ileri adımları yoktur. Atabildikleri tek adım kendi fikirleri dışındakilere çamur atmaktan ibarettir. Sayıları az olduğu halde bulundukları mevkileri iyi kullanırlar. Sayıları çok olan müspet insanları sindirmeyi başarırlar. İşleri güçleri korku yaymaktır. Demokrasiye asla inanmazlar. Kurallar kendilerine menfaat sağladığı zaman o kuralları överler. Aksi olduğunda kuralların anti demokratik olduğundan söz ederler. Kendi zihniyetleri dışında hiç kimseyi içlerine sindiremezler. Bu saydığım vasıflara sahip insanlar maalesef bu ülkenin insanlarıdır. Bir başka deyişle bu ülkenin safralarıdır. Bu Ülke kurtuluş savaşından bu yana hızlı mesafe alamamışsa bu insanlar yüzünden alamamıştır. Becerisi olmayan, rejime inanmayan, fırsatlardan istifade ederek bir yerlere çöreklenen ve bulunduğu yerde, karnını doyurduğu vatan toprağının altını oyan bu insanlar yüzünden Ülke geri kalmıştır. Yıllarca sefalet yaşanmıştır.

Şu anda da Ülke insanı ekonomik sıkıntıdadır. Halbuki hükümetin İstatistiklerine göre enflasyon düşüktür. Döviz yükselmemektedir. Borsa normaldir. İhracat yüksektir. Ama esnaf dardadır. Hükümetin Ekonomik göstergelerine çarşının ekonomik göstergeleri uymamaktadır. Buna rağmen Ülkede istikrar vardır. Üretimin önü grevlerle kesilmemektedir. Bu çelişkiyi düzeltmek için çaba sarf edilmesi gerekirken kavga ortamı hazırlamak vatana ihanettir.

Şükürler olsun ki artık bu millet hainleri tanıyor.