Geçen yılın Ramazan ayından bu yana bütün dünyada işsiz sayısı daha da çoğaldı. Gelir dağılımı daha da bozuldu. Fakirler ile zenginlerin arasındaki uçurum daha da arttı. Bazı insanların bir günde tükettiğini, bazı insanlar bir yılda tüketemez durumda.
Yarabbi, hırslarımızı, bencilliklerimizi törpüle, sosyal adaleti önce vicdanlarımızda, sonra da gerçek hayatta yaşamak için bize merhamet ve adalet duygusu ver.
Bu sene yine diktatörlerden kurtarma, özgürleştirme, demokratikleştirme adına savaşlar, işgaller ve kaynakların sömürülmesi devam ediyor.
Haksız ama güçlü olan zalimlere fırsat verme Allah’ım.
Müslümanların ümidi ve gözbebeği olan Türkiye de geçen seneden iyi değil. Dünyada işsiz oranı en yüksek beşinci ülke Türkiye. Resmi işsiz sayısı geçen seneden bu yana birmilyonikiyüzbin kişi arttı. Gelir dağılımı daha da bozuldu, fakir sayısı çığ gibi arttı. Sosyal patlamayı engelleyen ana faktör imanımız, içimizdeki sevgi ve sosyal yardımlaşma duygumuz.
Allah’ım, dost ve akraba dayanışmasıyla hafiflettiğin bu sosyal belayı, sadece sıkıntıyı paylaşmak suretiyle değil, ekonomik ve sosyal gelişme sağlamak suretiyle atlatmamızı nasip eyle.
Ülkemiz, milli birlik ve beraberlik açısından da, geçen seneden çok daha kötü durumda. 40 bin şehide rağmen Türk-Kürt ayrımını başaramayan bölücüler mesafe aldı ve daha da şımardı. On sene önce tartışılması mümkün olmayan kollektif haklar, Kürtçenin eğitim dili olması, federasyon, konfederasyon ve hatta bölünme ve mübadele tartışılmaya başlandı. Hepimizin ortak kimliğini ifade eden Türk Milleti kavramı etnisiteye indirgendi. Türkiye tesadüfen bir araya gelmiş etnik kimlikli toplulukların birleşiminden oluşan bir insan yığını olarak görülmeye başlandı.
Bir “Kürt Sorunu“muz olduğu, yani devletin ve milletimizin Kürt asıllı kardeşlerimize sadece Kürt olmalarından dolayı ayrımcılık yaptığı devletin en tepelerinde kabul edilmiş oldu. Olmayan ayrımcılığın kabul edilmesiyle de, ayrılık talep edenlerin sözde “demokratik” taleplerine göre “açılım” yapmak, büyük devlet adamlığı, “sorunun çözümü” için atılan adımlar cesur politikalar olarak kabul edilir oldu.
Kendisini Kürt olarak tanımlayanlar bakan, başbakan hatta cumhurbaşkanı seçilebilir, sanatçı, yüksek yargıç, holding patronu olabilirken, Türkiye’nin hiçbir şehrinde Kürt komşuya taciz vakası yaşanmazken, böyle bir ayrımın varlığını kabul ettirmek önemli bir psikolojik harp başarısıdır.
Isparta’da, Diyarbakır’lı bir vatandaşımız, Kocaeli’de Van’lı bir dostumuz milletvekili seçilirken hiç kimse kimlik sorgulaması yapmıyor. Peki, DTP Diyarbakır’da veya Van’da bir Ispartalıyı, bir İzmitliyi aday gösterebilir mi? O halde ayırımı yapan kim oluyor?
PKK ve DTP’nin tezleri doğrultusunda cereyan eden bu zihniyet inşası, paralelinde siyasi değişime yani Türkiye’nin bölünmesine gidecek yolu açabilecek en önemli gelişmedir.
Allah’ım, bin yıldır birlikte yaşayan ve kaynaşmış olan kardeşlerin ayrılmasına çalışan bölücüleri tesirsiz eyle. Bölünmekten ve iç çatışmadan muhafaza eyle. Bölücülerin tezlerine uygun zihniyet değişimini gerçekleştirmeye hizmet eden gafillerin yaptıklarının da, ihanete eşdeğer olduğunu idrak etmelerini lütfeyle. Devletimizi yönetenlerin vatan ve millet aşkı içinde olmasını, akıl ve basiretle hareket etmelerini nasip ve müyesser eyle.
Afganistan, Sudan, Pakistan ve Irak gibi Müslüman ülkeler koyu bir yoksulluk içinde yaşıyor. Afganistan’da kişi başına milli gelir 160, Sudan’da 330, Pakistan’da 470 doları ancak buluyor. Irak’ta 1.000-1.500 dolar (1980’lerde 4 bin doları aşıyordu) seviyesinde tahmin ediliyor. Afganistan’da ortalama ömür 40 yaş civarında ve Kocaeli’nin yarısından daha az üretim yaparak 26 milyon nüfuslu, Fransa’dan daha büyük bir ülke beslenmeye çalışıyor.
Bu çok fakir Müslüman ülkelerin milli gelirlerinin binlerce katını sadece savunma harcamalarına ayıran başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerin hiç biri Müslüman değil.
Müslümanlar, daha az yaşıyor, daha kalitesiz yaşıyor, kötü besleniyor, daha az temizlik malzemesi kullanıyor ve bilime, insanlığın gelişimine katkıları son derece kısıtlı. Buna karşılık Müslümanlar çatışmalar içindeler, bölündükçe bölünüyorlar.
Osmanlı Devletinin topraklarında kurulan devlet sayısı 72’yi buldu.
Farklı etnik kimliğe sahip AB ülkeleri bir siyasi üst kimlik oluşturmak ve Avrupa Birleşik Devletleri oluşturmak için gayret ediyor. Aralarında yıllarca süren şiddetli savaşları unutup, böyle bir birliktelik oluşturmaya çalışan Batı, Türk ve Müslüman ülkeleri daha da bölme gayretinde.
Türkiye içinden bir “Kürdistan” çıkarmak AB, ABD ve İsrail’i mutlu edebilir ama Türklerin ve Kürtlerin mutlu olmayacağı kesindir.
Yarabbi, Müslümanların birlik içinde, kaynaklarını verimli kullanan, sosyal ve ekonomik gelişmeye odaklanmış, şuurlu, çalışkan, temiz, insanlığın maddi ve manevi gelişmesinde örnek insanlar olmalarını nasip eyle.