Dünya Zeytin Borsası Kilis’te Olabilir mi?

101

Türkiye’nin sınır kenti, tek komşusu eski vilayeti Gaziantep
ile Suriye olan Kilis’in Fransız işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü yine
değişik etkinlikle kutlandı, kutlanıyor. Yıllarca bu kutlamayı Fransızlar
üzülmesinler diye “düşman işgalinden kurtuluşu” diye verdik. Yine de aynı
hatada ısrar edebiliyoruz. Oysa gördük ki Fransa yönetiminde Türk düşmanlığı
hala zirve yapıyor. Keşke Kilis’in Fransız işgalinden kurtuluşunun dramaları ve
belgeselleri yapılsa, Fransa dünü ve bugünü ile anlatılsa, okullarımızda gösterilse;
öğrencilerimize bu dönem anlatılsa. Fransa gibi emperyalist ülkelerin doymayan
bir iştihası var. Sadece Cezayir’de katliam yapmadı, Afrika’da soy kırım
uygulamadı, Türkiye’de de yakın tarihe kadar ikamet eden Ermenilerle işbirliği
yaparak Müslüman Türk halkının bölgede kanını döktü, canını ve evlerini yaktı. Yetmiyor
Kafkasya’da Azerbaycan’a ait Türk vatanı Dağlık Karabağ bölgesinin
bağımsızlığını tavsiye eden bir parlamento kararı çıkarıyor. Bu konularda çok
filmimiz, romanımız, öykümüz olması gerekiyor ve yeni nesillere bunların
aktarılması icab ediyor. Bunlar yapılırken diplomasinin de devrede olması
gerek. O da ihmal edilemez bir gerçek.

Dilerim artık nutuklarımızda ve etkinliklerimizde “Kilis’in
Fransız işgalinden kurtuluşunun yıldönümü” diye vurgularız, anlatırız.

 

Günü Anlatan Filmler, Kitaplar ve Sergiler Olmalı

Koronavirüs salgını dolayısıyla her şey sınırlı biçimde
gerçekleştiriliyor. Törenlerimiz de bunlardan biri. 1950 ve 60’lı yılların
törenlerini hatırlıyorum. Boyunlarına kumbara geçirilmiş iki öğrenci kâğıt
rozetler takarak halktan Kızılay ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile Yeşilay için para
toparlardı. Cumhuriyet Meydanındaki törende kaymakam ve belediye başkanı bir
cip üzerinde halkı selamlar. Bir askeri yetkili ve maruf bir insanımız konuşma
yapar, öğrenciler şiirler okurdu. Müsamerelerde Fransız askerlerince öldürülmek
üzere olan bir kızımızın Türk askerlerince kurtarılışı temsil edilir.  Sonra resmi geçit başlar. Çetelerimiz ve
Okullarımız sırasıyla geçerler. Esnafımız bir traktörün içinde hünerlerini
gösterir; kimisi dokuma yapar, kimisi demir döver, kimisi tahta biçer,
çiftçilerimiz ürünlerini hatırlatır vs. Vilayet olunca da değişince bir şey
olmadı törenlerimizde ve yapılan konuşmalarımızda. Hala Kilis’in kurtuluşuna
ait bir film ve tiyatro gösterisi, bir kitap ve resim sergisi, maruf ve
başarılı insanlarımızın tanıtımı ve sohbetleri gibi etkinlikleri
hatırlamıyorum. TRT’de bir özel yayın sadece türkülerimizle geçiştirilirdi.

 

Kilis’in İnsan Kaynağı

Oysa hem dünyada ve hem Türkiye’de çok ciddi değişim ve
gelişmeler gerçekleşiyor. Kentimiz bundan nasibini aldı mı? Kilis’te yaşayanlar
bunu daha fazla fark ederler. Bu bir imkandı, Kilis dışında yaşayan Kilisliler
her 7 Aralık gününü vesile eder, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerimizde
yemekli ve müzikli gecede bir araya gelerek dayanışmalarını gösterirler. Öyle
ki bu gecelere Kilis’ten özel davetle gelenler katmer, gerebiç, ceviz sucuğu,
muska, kesme gibi ürünlerimizle, Kilis Türküleri, güveyi gezdirme, zılgıt ve
yohyohlarımızla bir yeni nostalji yaşatırlardı. Bunu ilk fark eden Kilis Valisi
Aslan Kütükçü oldu. Büyükşehirlerdeki sivil toplum kuruluşlarımızı ziyaret
ederek resmi yeni bir dayanışma örneği gösterdi. Görüldü ki Kilis dışında
Kilis’te yaşayanlardan çok daha fazla bir Kilisli nüfusu var. 400 kadar
üniversite hocası, yurtdışında şehirler kuran müteahhitleri, fabrika sahibi
müteşebbisleri, sektörlerinde iddialı işadamları, uluslararası itibarı olan
insanlarımız var. Ankara’da 32 ilden Kilislilerin katıldığı bir Kilis Zirvesi(2004)
bunları ortaya çıkardı. Bunun da öncüsü, Ankara’daki birkaç bürokrat ile
rahmetli Belediye Başkanımız Abdi Bulut ve Valimiz Aslan Kütükçü oldu. Büyük
alaka gördü Kilis Zirvesi ve yansıması oldu.

Bunları hatırlayınca bir hoş oldum. Her yapılan mutlaka
karşılığını buluyor.

Peki bundan sonra ne yapılabilir?

 

Yeni Suriye’nin İnşasında Kilis’in Rolü

Galiba yapılacak çok şey var. Üstelik Kilis’in gelir
girdisini artıracak hususlar.

Bir defa her 7 Aralık’ta Türkiye’deki Kilis ile alakalı
sivil toplum kuruluşlarımızın temsilcileri bu etkinliklere davet edilmeli.
Yahut bir yeni Kilis Zirvesi’nde “Kilis Seni Çağırıyor Duyuyor musun?” demeli.
Eğer mümkünse bu ilkbaharda ve resmi tatillere denk getirilmeli. Bu gidiş
gelişler artarak devam eder tahmin ediyorum. Üstelik kimse kimseye zahmet
etmesin, kendi imkanlarıyla gelsin. Artık örnek lokantalarımız ve şık otellerimiz
var, kamu misafirhaneleri mevcut. Bunlar iyi bir imkân. Sadece şehir merkezinde
hanımlar için tuvalet ihtiyacı hala devam ediyor.

Suriye’de iç savaş bitecek, böyle devam etmesi mümkün değil.

Suriye’nin yeniden imarı, hususunda sınırımıza yakın kent,
kasaba ve köylerdeki inşaatları  Kilisli
müteahhitler ve müteşebbislerin yapması için resmi ve sivil girişimler
yapılmalı. Çünkü iğneden ipliğe bunları gerçekleştirebilecek birikim ve tecrübe
müteşebbislerimizde mevcut. Bunun için siyasi irade de gerekli. Dolayısıyla
Kilis vekillerine çok iş düşüyor.

 

Gurmeler Kilis’e Davet Edilse

Kilis’in tanıtımı programlanmalı. Bu program ekonomik ve
turizm amaçlı olmalı.

Başta da hem mutfak kültürü ve hem de tarım ürünleri.

Türkiye’nin muhtelif yerlerinden Antakya, Gaziantep ve
Şanlıurfa, hatta Kahramanmaraş ve Adıyaman’a sırf mutfak kültürü için tur
operatörleri programlar düzenliyorlar. Bunu içinde niçin Kilis yok? Belli ki
girişim eksikliği var. Bu telafi edilmeli. Rahmetli Abdi Bulut başkan ile bir
sohbetimizde “yerli yabancı bütün gurmeleri Kilis’e davet ederek mutfak
kültürümüzü tanıtacağım” demişti. Öyle ki tanıdığım birkaç gurmeyi de birlikte
aramıştık. Ayrıca Kilis Tarihi Kentler Birliği gibi önemli bir kuruluşa dahil
ve etkin olmalıdır. Nurlar içinde uyusun Başkan Abdi Bulut’un bu konuda da
temaslar yaptığını biliyorum. Hatta “Komedi Filmler Haftası” gibi henüz hiçbir
yerde yapılmayan bir festivali de hayata geçireceğini belirtmişti. Belediye
Kütüphanesi kuracağını da anlatmış, benden de kitap istemişti.

 

Rusya’nın Zeytinyağı Yunanistan’dan mı?

Bunlar kadar önemli bir başka husus ta Kilis zeytin ve
zeytinyağıdır.

Gerek İskenderun, gerekse Gaziantep ve hatta Halep
tarafından Kilis’e girerken ilk göze çarpan bütün ovanın, dağın taşın bir yeşil
ağaç denizi gibi zeytinliklerle donatıldığını görürsünüz. Hatta seyahatnamelere
bile girmiştir.

Dolayısıyla bu büyük bir imkân.

1950’lı yılların sonlarında, 60 başlarında Kilis’te askeri
kışlanın hemen bitişiğinde kurulan Kilis zeytinyağı fabrikasının başarısızlığı,
devreye girememesi, yıllarca muattal vaziyette kalması moral gücümüzü
bozmamalı, bu tecrübeden ders çıkarılmalıdır.

Zeytin ve zeytin yağı üzerinde bütün dünyada çok önemli
bilimsel çalışmalar gerçekleşiyor. Tataristan’a bir seyahatimde Prof. Dr. Ferit
Yusuf Bey Kazan’a zeytinlerin Yunanistan’dan geldiğini söyledi. Üzüldüm tabii.
Kutuya baktım, Yunanlılar Ayvalık’tan ithal ettikleri zeytin ve zeytinyağlarını
hiç değiştirmeden, geldiği gibi Rusya’ya ihraç etmişler. Döviz kazanmışlar. Sadece
üzerine Yunanistan’dan ihraç edildiğine dair bir kâğıt yapıştırmışlar.

Zeytin Yaprağı Çayı ile Çekirdeğinin Kahvesi

Bugün için Kilis’in çok önemli bir şansı var.

Bu konuda değerli hemşerimiz üstelik Kilis’te, bu işin
uzmanı olarak Prof. Dr. Nazım Şekeroğlu çok kıymetli çalışmalar yapıyor, deneme
ve araştırmalar gerçekleştiriyor. Önemli bir kısmından da netice aldı. Öyle ki
zeytin yapraklarının sadece ilaç sektöründe kullanılmadığını, ayrıca
kurutularak çayı yapılarak içildiğini gösterdi. Üstelik tıp otoriteleri bunun
çok sağlıklı olduğu konusunda görüş birliği içindeler.

Peki başka?

Prof. Dr. Nazım Şekeroğlu maşallah ilmi çalışmalarında dur
durak tanımıyor. Daha erken toplanması icap edilen zeytin çekirdeğinin
kahvesinin de hem sağlık ve hem de tıbbı açıdan olumlu olduğunu gösterdi.
Kilis’te zeytinler genelde kışın ortasında toplanırdı. Artık Ekim sonu ve Kasım
ayı içinde toplanmaya başlandı. Toplanan zeytinler artık küflenmeye terk
edilmiyor.

Zaten İzmir’de bir müteşebbis Kilis zeytinyağlarını özel
şişe ve ambalajlarda pazarlayarak yeni imkânlar ortaya çıkardı. Çok pahalı
olmasına rağmen yok satıyor.

Zaten Kilis’e konuk olarak gelen Prof. Dr. Canan Karatay
Kilis Zeytin ve zeytinyağları üzerine yaptığı açıklamalar bütün medyada geniş
biçimde yer aldı. Kilis’e böylesi davetler devam etmeli ve kentimizin ve
ürünlerinin tanıtılmasına vesile olunmalıdır.

Ayrıca Kilis Üniversitemiz ile Ticaret ve Sanayi Odamız
Zeytin ve zeytinyağımız ile alakalı ilmi ve ticari özel departmanlar kurmalı,
çalışmalar yapmalıdır.

 

Türkiye Birinci ama Dünya Fındık Borsası Batıda, Öyle mi?

Dahası var, o da şöyle; Dünya Zeytin Borsası Kilis’te
kurularak, hayata geçirilmelidir. Sakın ola ki “olmaz olmaz deme, olmaz olmaz
de” ki gerçekleşsin. Dünyada en fazla altın Güney Afrika’da çıkarılır. Ancak
Dünya Altın Borsası Belçika’dadır. Yani batıdır. Dünyada en fazla fındık
Türkiye’de üretilir ve ihraç edilir. Batıda yağlı fındık üretilmez. Amerika’da
yeni yeni başladı. Peki Dünya Fındık Borsası nerededir? Yine batıda. Köln
eyaletinde. Köln’de fındık mı üretilir. Hiç alakası yok. Kapanın elinde
kalıyor. Fiyatlar buralardan dünyaya duyuruluyor. Kilis’te hem zeytin var ve
hem de zeytincilik. O halde KİLİS DÜNYA ZEYTİNYAĞI BORSASI’nın merkezi olabilir
mi? Elbette olabilir. Karşı çıkanlar da ülkemizdeki diğer üreticiler bir
ihtimalle. Ayvalık ve Gemlik zeytinyağı üreticileri gibi. Olsun. Hiç sorun
değil. Önce biz bir teşebbüs edelim ve neticeyi görelim. Bunun için Kilis
Ticaret ve Sanayi Odası büyük düşünmeli ve dünya borsaları mevzuatı gibi
hususlar incelenerek hemen harekete geçilmelidir. İhmale gelmez.

Böyle bir başarı hem Kilis’in ve hem de ürünlerinin
tanıtılması için çok önemli bir fırsattır. Dünya borsalarının değeri 17.5
milyar dolar tutarında. Bunun binde biri ülkemize yansısa yeter de artar bile.

 

O halde buyurun?

Bir başka 7 Aralık’ta Kilis’in Fransız işgalinden
kurtuluşunun yıldönümünde böyle bir müjdeyi bütün milletimize ve ülkemize
verelim. Ne dersiniz?