Dünya Nasıl Biçimlendiriliyor?

99

Etrafımızda gelişen bir çok olay var. Bunların bazılarını kısaca vurgulamak istersek şunları sayabiliriz: İsrail’le yaşadığımız sorun, Arap Baharı, Füze Kalkanı, Doğu Akdeniz’de petrol kavgası ve yerli sorunumuz “Yeni Anayasa”. Daha bir çok meseleyi de bu saydıklarımıza rahatlıkla eklemek mümkün.

Bunca meselenin kendiliğinden veya tesadüfen olduğunu iddia etmek ise doğru olmaz. Yani Mavi Marmara kendiliğinden yola çıkmamış ve İsrail’in tecavüzüne kendiliğinden uğramamıştır. Eğer böyle olmasaydı çoktan iki ülke arasında buzlar erimiş, ölenler için tazminat ödenmiş ve barış çubuğu tüttürülmüş olurdu. Öyleyse cevap aramamız gereken sorular, bu olayların arka planında nelerin yattığına dair olanlardır.

Kabul edilmelidir ki; bir insanın, insan topluluklarının ve devletlerin yaşamları bazı güçler tarafından biçimlendirilmektedir. Bu iddiamızı Prof. Dr. George M. Wrong’un 1909 yılında yazdığı şu satırlar desteklemektedir: “Britanya, günümüzde henüz kendilerini yönetemeyen ve bir güç tarafından kollanmamaları halinde kolayca yağmacılığa ve haksızlığa maruz kalabilecek 350.000.000 kadar yabancı insanın yazgısını denetim altında tutuyor. Hiç kuşkusuz kendine has kusurlar taşımakla birlikte, daha önce hiçbir emperyal devletin, bağımlı bir halka sunmadığı, söylemeye cüret edebileceğim bir yönetim sağlıyor onlara.”

Prof. Dr. George M. Wrong’un, Büyük Britanya İmparatorluğu’nun, modern dünyayı biçimlendirilişine dair tezini akademik bir şekilde ifade edişi, günümüzün imparatorluğu olarak nitelendirebileceğimiz ABD için de bu gün aynen geçerlidir.

Wrong gibi düşünenler için, kendini yönetemeyenlerin, kusurları olsa bile günümüzde de bir güç tarafından kollanmaları gerekmektedir. Yani Irak örneğinde olduğu şekilde, Saddam belasından kurtulmak için ABD’nin kusurlarını hoş görmek gibi.

Eğer modern dünyayı İngiltere’nin yani Britanya’nın planlı bir strateji ile şekillendirdiğini kabul edersek, geçmişte yaşanan ve Türk milleti ile insanlığın mağduriyeti ile sonuçlanan bir çok olayın kendi kendine oluşmadığı sonucuna varırız. İngiltere ve onun müttefikleri bu olayları dünyayı istedikleri gibi biçimlendirmek için bilerek tanzim etmişlerdir. Sonuçlarını öngörerek yıktıkları, Osmanlı  – Türk İmparatorluğu’nun bir kısım toprağında İsrail devletini kurmak gibi.

Macleod Wylie; 1854 yılında “Hıristiyan bir devletin nüfusu ile kafir devletin (yani Müslümanların) nüfuzu arasındaki tezat göz önünde tutulduğunda, insanların perişanlığını bilmek bizi Britanya yönetimine girişin ardında milyonlara ulaşacak tarifsiz nimetler üzerinde düşünmeye zorluyor… İlahi takdirin bizi götürdüğü yerde devletler birbiri ardına onun himayesine emanet edilecektir.” demektedir. Bu saptama dün İngiltere için geçerliyse bu gün de ABD için geçerlidir. Böyle bir tanımlamadan sonra ABD üzerinde etkin olan Yahudilerin gücü ile de İsrail’in benzer bir rol oynamaya çalıştığını da rahatlıkla söyleyebiliriz.

Yine modern dünya biçimlendirilirken buna giydirilecek olan kılıf, sosyal bilimciler tarafından hazırlanıyordu. Emperyal amaçları ulvi bir gaye ile izah eden John Ruskin’in, Oxford Üniversitesinde 1870 yılında verdiği derste söyledikleri çok ilginçtir: “Fani canlardan oluşmuş hiçbir zavallı topluluğa şimdiye dek nasip olmamış türden bir hayırseverlik yolu var önümüzde. Ama şimdi izlemesi gereken ve gücümüz dahilinde olan yol “Ya Hükmet Ya Öl” olmalıdır. İngiltere’nin yok olmamak için yapmak zorunda olduğu şey şudur:  En diri ve en değerli insanlarıyla, olabildiğince hızlı ve yaygın bir biçimde koloniler kurmalıdır. Hem de ayak basabilecek her türlü verimli boş toprak parçasını ele geçirerek.” Bu bana göre çağdaş emperyalizmin çok güzel bir tarifidir. Ayrıca günümüzdeki olaylarında perde arkası ile ilgili ip uçları vermesi bakımından da çok ilginç ve önemlidir.

Geçmiş şekillendirilmişti ve şimdide gelecek şekillendirilmek istenmektedir. Siz de sepetteki yumurtalarınızı kırmadan bu geleceğin biçimlendirilmesi oyununa devam etmek istiyorsanız, çok iyi oyunculara ihtiyacınız var demektir.

Ümit ederim ki; Türk milleti ve devleti adına bu oyunda yer alanlar, hakkıyla görevlerini yapmış olsunlar. Oyuncuların; iyi, bilgili ve tecrübeli olması Türk milletinin her bir evladının üzerine bu konuda düşen sorumluluğu ortadan kaldırmamaktadır. Onun için herkes çok dikkatli olmak zorundadır. Bundan dolayı ulusal ve uluslararası gelişmeler, her bir vatandaşımız tarafından dikkatle takip edilmelidir. Hele önümüzde Türk’ün adının silinmek istendiği bir “Yeni Anayasa” meselesi var ki; bizim ve çevremizdeki topraklar ile üzerinde yaşayanların geleceğini şekillendirmek isteyenlerin önünde halledilecek ilk mesele olarak durmaktadır. Onlar için ilk mesele olan bu konu acaba bizim için ne kadar önemli ya da olup bitenlerin farkında mıyız?