Son dönemde Dolmabahçe Sarayı’nda yapılan görüşmelerin ülkenin geleceğini şekillendirmede önemli rol oynadığı gerçeği hepimizin malumu.
Bu görüşmeler bana sarayın geçmişini hatırlattı.
Gelin beraber hatırlayalım:
Padişah I. Abdülmecid’in isteğiyle yapılan ve 1856 yılında yapımı tamamlanıp açılan sarayın o günün şartları ile 3 milyon kese altına mal olduğu söylenir.
Üstelik bu borcun hazineye aktarılması ile borçlar yüzünden memurların maaşının üç dört ayda bir ödenmeye başlandığı da dönemin kaynaklarında yer almaktadır.
Yıllık giderinin 2 milyon sterlin olduğu ve içerisinde 5320 kişinin çalıştığı sarayın giderleri kamuoyunda “israf” söylentilerine sebebiyet vermiştir.
Ülkenin zor zamanlarında yüklü bir borç içerisinde yapılan sarayda Abdülmecid’in sadece altı ay kalabildiği, kardeşi Abdülaziz’in ise ancak bir yıla yakın kaldığı ondan sonra sarayın yalnızca devlet törenleri yapılırken kullanıldığı görülmektedir.
İlginçtir; sarayın içerisinde yaşanan olaylar genellikle tarihe hüzünle beraber gelen yeni başlangıçlar şeklinde yazılmıştır.
Mesela Padişah Vahdettin Yıldız Saray’ında yaşamasına rağmen ülkeyi Dolmabahçe Sarayı’ndan terk etmiştir. Nitekim ardından gelişen süreç ile yeni bir devlet olan Türkiye Cumhuriyet’i şekillenmiştir.
Büyük önder Atatürk de keza kısa süreli ikamet ettiği Dolmabahçe Saray’ında vefat etmiştir.
Ve Atatürk’ün vefatından sonra başa geçen İnönü ile Türkiye Cumhuriyet’inde yeni bir dönem başlamıştır.
Bunları niye hatırladık?
O günden bugüne değin kamuoyunun gündeminde yer almayan saray son on iki senedir içerisinde gerçekleşen iki önemli görüşme ile tekrar gündeme geldi.
Bu görüşmelerin ilki 4 Mayıs 2007 yılında dönemin Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ve dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan arasında gerçekleşen görüşmedir.
Bu görüşmenin, akabinde yaşananlarla beraber “yeni Türkiye”nin temellerinin atılmasına vesile olduğu herkesin malumdur.
İkinci önemli görüşme ise geçtiğimiz günlerde Başbakanlık yetkilileri ile HDP arasında gerçekleşen görüşmedir.
Sarayda gerçekleşen görüşmelerin içeriği kamuoyu ile tam olarak paylaşılmasa da akabinde yaşananlar hepimize az çok fikir vermektedir.
Bu yapılan son görüşme kimilerine göre Sevr anlaşmasının bir diğer örneği kimilerine göre de barışın teminatı olarak görülse de netice itibarıyla “yeni Türkiye”nin dizaynının son ayağı olarak değerlendirilebilir.
Acaba Dolmabahçe Sarayı’nın makûs tarihini düşündüğümüzde son yapılan görüşmeler de “yeni başlangıçlar” adı altında Türk milletinin “yeniden var olma mücadelesine” sebep olacak mıdır?
Tarihin tekerrürü söz konusu ise de inşallah bu sefer tekerrür “makûs tarih” için geçerli olmaz…
Saygılarımla…