Doğumunun 116. Yıldönümünde
Hüseyin Nihâl ATSIZ (12 Ocak 1905- 11 Aralık 1975), Türkçü ilim, fikir ve kültür insanı, tarihçi,
Türkolog, şair ve yazardır. Türk milletinin tarihiyle eşit bir yaşa sahip olan
Türk milliyetçiliği fikrinin, 20.
yüzyılda Ziya Gökalp’ten sonraki en kuvvetli temsilcisidir. Türkçülük fikrini ve Türk ülküsünü yayma
gayesi peşinde kalemi ile yaptığı yarım asırlık mücadelesi onu, Türkçülük
fikrinin Cumhuriyet dönemindeki önderi yapmıştır.
Atsız’ı, çağdaşı ve önceki
dönemlerdeki Türk milliyetçilerinden ayıran en önemli özelliği, ömrü boyunca
inandığı dava ve bağlandığı ülküler yolunda her türlü fedakârlığı göz önüne
alarak yılmadan ve yorulmadan cesaretle mücadele etmiş, her türlü mağduriyeti
yaşamış, ama haysiyetli ve asil duruşunu asla değiştirmemiş bir eylem insanı
olmasıdır. Çıkardığı dergiler, kurduğu teşkilâtlar, yazdığı şiirler, romanlar
ve makalelerle millî şuur ve ruh sahibi Türkçü ve ülkücü bir aydınlar neslinin
yetişmesine büyük katkı sağlamıştır. Atsız, Türkçü mücadelenin nasıl yapılacağı
konusunda rol model olmuştur.
3 Mayıs 1944 Milliyetçilik
Olaylarının Türk Milliyetçiliği Tarihi’nde önemli bir yeri vardır. Atsız’ın ve daha sonraki dönemlerde öne çıkan
birçok Türk milliyetçisinin hayatında 3 Mayıs 1944 Milliyetçilik Olayları bir
milattır, bir dönüm noktasıdır. 3 Mayıs
1944, Türk milliyetçilerinin, Türkün milli varlığına düşman unsurlara ilk
başkaldırısıdır. 3 Mayıs 1944’teki
Türkçülük şahlanışı olmasaydı, bugün Türk milliyetçiliği fikri, siyası
platforma taşınamayacak ve geniş kitlelere ulaşmayacaktı. Türk gençliği, bölücü
vatan haini güçlerin önünde sarsılmaz bir kale gibi duramayacaktı. 3 Mayıs 1944
Milliyetçilik Olayları, zor günlerde Türk milliyetçilerinin nasıl hareket
etmesi gerektiğini gösteren bir yol haritasıdır. Bugün hiçbiri hayatta
bulunmayan 3 Mayıs 1944’ün kahramanları Nihal Atsız, Alparslan Türkeş ve
arkadaşlarını rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.
Atsız Hoca, Cumhuriyet dönemi Türkçülüğünün
önderi, Türkçülük ve Türk ülküsü
düşüncelerinin mimarıdır. Atsız Hocaya göre Türkçülük; ”Türk milletini sevmek, onu yükseltmek ve
yüceltmek”, “Türk kültürünün ve Türk dilinin dünyanın en üstün özgün kültürü ve
dili olduğuna inanmak”, “Türk milletinin
bütün milletlerden daha fazla mesut ve müreffeh yaşama hakkının olduğuna
inanmak” ve “Dünyanın en merhametli ve hoşgörülü milletinin Türk milleti
olduğunu kabul edip, tarihte utanılacak hiçbir davranış ve kendimizi suçlu
görecek hiçbir kabahatimizin olmadığına iman etmek” demektir. Ona göre, Türkçülük, Türk milliyetçiliğinin
özel adıdır. Türkçülük bir ülküdür. Ülküler milletlerin manevi gıdasıdır.
Ülküler, hakikatle hayalin karışmasından doğan, maziye bakarak geleceği yönlendiren
ve uğrunda her türlü fedakârlığın göze alındığı büyük dileklerdir.
Nihal Atsız, edebiyat ve fikir
dünyamıza Ziya Gökalp’in kazandırdığı “Turan” kavramını, Gaspıralı İsmail ve
Yusuf Akçura’nın kazandırdığı “Türk Birliği” ve “Bütün Türklük” kavramını
Cumhuriyet’in ilanından sonra da gündemde tutan ve bugünlere taşıyan Türk
milliyetçisidir. O, Türkiye sınırları dışında kalan ve çoğu esir olan Türklerin
bir gün özgürlük ve bağımsızlıklarına kavuşacağına inanıyordu ve bu inancını
ömrü boyunca yeni yetişen genç Türkçülere aşılamaya çalıştı. Sovyetler
Birliğinin dağılması ve beş Türk Cumhuriyetinin kurulması, Türkiye ile bu
cumhuriyetler arasında kültürel ve ekonomik işbirliğinin gelişmesi ve son
dönemde Türk Keneşi (Türk Devletleri Konseyi)’nin kurulmasında Atsız’ın Türk
dünyası ile ilgili görüşlerinin büyük etkisi vardır.
Türklerde çocuklara ad koymak çok önemlidir.
Atsız da kültürel kimliğimizin aktarılması için Türk çocuklarına Türkçe isimler
koyulması için çalışmalar yapmıştır. Cumhuriyet döneminde Türkçe Adların
yaygınlaşmasında Atsız’ın büyük rolü vardır. Çünkü Atsız, birçok yazısında
milli kimliğimizi kazanmak ve korumak için çocuklarımıza Türk adı verilmesinin
önemi üzerinde durmuştur. Bunun için çocuklarımıza verebileceğimiz Türkçe
isimleri derlemiştir. Özellikle 1946’da yayımlanan Bozkurtların Ölümü ve
1949’da yayımlanan Bozkurtlar Diriliyor romanlarındaki erkek ve kadın isimleri,
günümüze kadar milliyetçi ebeveynler tarafından çocuklarına verilmiştir.
Bana “Günümüz Z kuşağı, Nihal
Atsız’ı yeterince tanıyor ve anlıyor mu?” diye soruluyor. Bana göre günümüz Z
kuşağı, sadece Nihal Atsız’ı değil, birçok milliyetçi şair ve yazarı yeterince
tanımıyor. Çünkü ders müfredatlarında, yazılı ve görsel yayın organlarında yer
verilmiyor. Anne baba tanımayınca çocuklarına da tanıtmıyor, tanıtamıyor. Bunun
başlıca sebepleri de var: 12 Eylül 1980’den sonra uygulanan serbest piyasa
ekonomisi, maddi değerlerin manevi değerlerin önüne çıkması, apolitik gençlik
yetiştirme siyaseti, bireyselliğin toplum hayatına egemen olması, bilişim ve
iletişim teknolojisindeki gelişmeler, kitap okuma yerine zamanın büyük kısmının
sosyal medyaya harcanması ve özellikle son yıllarda çeşitli çıkarlar için milli
ve manevi değerlerin erezyona uğratılması, başta Andımızın okullarda okutulmaması ve milli bayramların düşük profile çekilmesi,
milli kahramanların itibarsızlaştırılmaya çalışılmasıdır. Televole kültürünün
egemen kılınmaya çalışıldığı, milli hassasiyetlerin dumura uğratılmaya
çalışıldığı bu ortamda, yeni nesle (Z
kuşağına) başta Nihal Atsız olmak üzere milliyetçi ilim ve edebiyat
insanlarının eserlerinin okunması ve fikirlerinin anlaşılması bir Milli Eğitim
Sistemi ve milli müfredatla mümkündür.
Doğumunun 116. Yıldönümünde Büyük
Türkçü Hüseyin Nihâl ATSIZ’ı rahmet minnet ve şükranla anıyoruz. Düşünceleri
bundan sonra da Türk milletinin yolunu aydınlatmaya devam edecektir.