Doğu ve Güneydoğu Anadolu’muzun en az bin yıldan beri Anadolu’muzun Türkleşmesinde büyük rol oynamış, büyük fikir ve ilim adamları büyük şairler ve liderler yetiştirmiştir. Bunları genç nesillere tanıtmak boynumuzun borcudur.
Gerçekten büyük Türk Milliyetçisi hak şairi Ercişli Emrah’ı din ve dil âlimi Vankulu Mehmet Efendiyi, büyük müfessirdin âlimi ve Türk Milliyetçisi Vani Mehmet Efendiyi büyük araştırmacı ve âlim Ali Emir’i Efendiyi insanımıza tanıtmamışız. Yine meşhur “Marifetname” yazarı İbrahim Hakkı Hazretlerini layıkı ile tanıtamamışız. Türklüğe hizmet etmiş, Seyyid İdris Bitlis’i Akbıyık Mehmet Beyi tanıyanımız bilenimiz var mı?
Doğu Güneydoğu Anadolu’dan yetişmiş devlete, millete, Türklüğe büyük hizmetlerde bulunmuş değerli âlimler ve destanlaşmış kahramanlar vardır. Mesela Bediüzzaman Hazretleri eserlerinde “bin yıldan beri İslam’ın bayraktarı Bahadır Türk Milletine kılıç çekilmez diyerek gerçeği dile getirmiş ve Türk Milletini övmüştür.
Öz be öz Türk olan vatanseverlerin Çocuklarını aynı şuurda tutabildik mi? Tutamadıysak hata onlarda mı? Bizde mi? yoksa eğitim sisteminde mi?
İtiraf etmeliyiz ki, başarısız ve verimsiz bir milli eğitimimiz var. Evlerinden birer vatansever ve namazlı niyazlı ayrılan gençler Doğu ve Güneydoğu Anadolu çocuklarımızdan bazıları yüksek öğrenim için gittikleri İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerimizde dahi her nasılsa geriye dış güçlerin ve bunların içerdeki satılmış uşakları tarafından kandırılıyor ve beyinleri yıkanmış birer bölücü olarak dönüyorlardı.
Bir milletin ve devletin milli savunmasında milli eğitim en başta gelir. Çocuklarına iyi bir tarih şuuru vermemiş dostunu düşmanını iyi tanıtamamış kendi “milli” ve “mukaddes” değerlerini kafalara ve vicdanlara gerektiği gibi işleyememiş Türk’ü Türk’e, Müslüman’ı Müslüman’a sevdirmemiş bir milli eğitim, sadece isim Milli Eğitim ancak gayrı milli unsurlar eğitimi ele geçirmiş durumda.
Bütün tarihimiz boyunca biz fethettiğimiz topraklara üzerinde asırlar geçse bile kendi adımızı vermiyor, ya eski isimleri kullanılıyor, ya da düşmanlarımızın telkin ettiği isimleri tercih ediyorduk. Mesela ordularımız Avrupa ya açılıyor, oraları “yurt” ediniyor hatta başşehrimizi o toparklara taşıyorduk ancak o toparkları bir türlü Türkleştiremiyorduk. Avrupa topraklarımıza “RUMELİ” diyorduk topyekûn Doğuyu “Kürdistan” diye isimlendirmişiz. İslam ansiklopedisine “Kürt” maddesi ile ilgili olarak meşhur Rus ajanı MİNORSKY’nin bu konudaki yazısını koymuşuz.
Bu gün Ermenilere ve bölücülere kucak açan çevrelerin 1934 yılında Ermenilerce hazırlanıp kukla hükümetlerince yayınlanan ” kurmanca alfabe” adlı kitap Ermeni ve bölücü işbirliğinin nasıl tezgâhlandığını ne güzel ortaya koymaktadır.
Görüldüğü gibi, bütün maksat, Türkiye’mizi bölmek Orta Doğuya konmak ve İslam Dünyasını daimi bir sömürge statüsü içinde tutarak yiyip bitirmek. Bunun içinde Büyük Ortadoğu projesi ortaya konmuştur.
Şimdi biz yalnız propaganda ile yetinmeyen vatan çocuklarını çeşitli tertip ve oyunlarla kandırıp silahlandıran iç çatışmalara ve silahlı eşkıyalığa iten kahpe bir cephe ile karşı karşıyayız. Ermeni ve bölücü teröristleri açıkça himaye eden akan Türk kanına aldırmayan Türk’ün ve İslam’ın gözyaşlarını sadistçe bir zevkle seyreden, kancıkça oyunlar tertip eden düşmanlarımız artık apaçık ortadadır. Vatan çocuklarının şu veya bu şekilde kandırarak terör eğitimine tabi tutan ihanet için şartlandıran bu çevrelerin ve onlara alet olan sözde gazete yazarları, üniversite hocaları, sözde aydınların faaliyetlerini görmemek mümkün değildir. Düşmanlarımız artık açıkça ve pervasızca saldırmaktadırlar.
İlmi ve akademik çalışmalar adı altında gerçekleri gizlemek veya saptırmak bölücü ve yıkıcı niyetlere destek sağlamak için hala kitaplar yazılabilmekte, yayınlar yapılabilmektedir. Bilhassa dıştan desteklenen bu faaliyetler yalancı ve yabancı ideolojiler kanalı ile yarayı gittikçe büyütmeye çalışmaktadırlar. Evet bazı ahmak politikacılar, bazı gafil yazar ve çizerler aldatılmış piyonlar, basiretsiz ideologlar milli ve mukaddes değerlere yabancılaşmış kadrolar, ajanlar çeşitli türdeki azınlık, ırkçıları, yabancı uzmanlar, misyonerler barış gönüllüleri el ele vererek ülkemizi felakete sürüklemek istemektedirler.
Türk Devletinin parçalanması sadece çeşitli renkteki “küfür cephesinin” işine yaramayacaktır. Allah korusun böyle bir parçalanma olursa, bundan sadece Türklük değil topyekûn İslam Dünyası zarar görecektir. Bunu bilerek ve düşünerek hareket etmek yalnız bir namus borcu değil aynı zamanda dini ve milli bir vecibedir.
Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin.