Doğu Türkistan

56

Önce, Doğu Türkistan’ın kısa bir tarihçesini verelim;

12 Kasım 1933 tarihinde ilan edilen Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti, 6 Şubat1934 yılında MaChnagying‘in ordusu Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti ordusunu imha etmiş ve yeni kurulan Cumhuriyeti yıkmıştır.

12 Kasım1944 yılında tekrar oluşan Doğu Türkistan Cumhuriyeti beş yıl sonra 20 Ekim1949 yılında tekrar yıkılmış ve Aralık1949‘da Çin Halk Kurtuluş Ordusu bölgeye girerek konuşlandırılmış ve Doğu Türkistan, Çin Halk Cumhuriyeti‘ne bağlanmıştır. Doğu Türkistan halkı da o zamandan beri Çin işgaline karşı direnmektedir.

1953 yılında Türkiye 900’den fazla Doğu Türkistanlı ilticacıyı Kaşmir ve Pakistan‘dan kabul etmiştir.

Çin devleti aldığı karar çerçevesinde Doğu Türkistan bölgesinde başörtüsü takan,burka giyen kadınların ve uzun sakallı olan erkeklerin toplu taşınmadan yararlanmasını yasaklamıştır. Karara göre kıyafetinde hilal ve yıldız sembolü olan herkes bu yasak kapsamında toplu taşımadan yararlanamayacaktır.

İşte bu Doğu Türkistan, yani, Büyük Türkistan’ın doğu kısmı 1949 yılından beri Çin işgali ve zulmü altında inlemektedir.

Nüfusu çok büyük oranlarda azaltılmış, soykırıma tabi tutulmuştur. Hem de, öyle az bir nüfus değil, iddialar 35 milyon kadar Uygur Türkü’nün katledildiği yönündedir. Bu iddiaları o tarihteki ve bugünkü nüfusla karşılaştırdığımızda, doğruluğuna inanılacak iddialar olarak görmek gerektir.

Çin, acımasız, zalim, kan dökücü, kan emici ve tarihten gelen kinci anlayışını her fırsatta Türkler üzerinde uygulamaktan çekinmemekte ve geri durmamaktadır.

İki video seyrettim ve bir insanın dayanamayacağı bu görüntülerde, Çinli çocukların bile, nasıl bir kin, nefret dolu ve insanlıktan çıkmış olduklarını dehşetle gördüm.

Bir insan, hem de o yaşlardaki bir insan ve kendi yaşındaki, hatta çocuk yaştaki bir insana, herhangi bir canlıya bu zulmü, işkenceyi, katilliği, hayvanlığı yapması mümkün değildir.

İnanın, o görüntüleri gördükten sonra, insanlığımdan utandım. Allah’ım dedim; bunlar da, ben de mi insanım ve bu çocuklarla, aynı dünyada yaşıyor ve aynı havayı mı soluyorum?

Böyle bir vahşeti, yırtıcı hayvanların yapabileceğinden bile şüpheliyim.

Bu zulüm, bu işkence, bu insanlık dışı katliamlar mutlaka durmalıdır.

Bu zulüm, bu işkence, bu insanlık dışı katliamlara dünya mutlaka, ama mutlaka duyarsız kalmamalı ve derhal ne gerekiyorsa yapılmalıdır.

Oradaki insanların Türk ve Müslüman olmaları, yeryüzündeki hiçbir insan için ilgisizlik nedeni olmamalıdır.

Hele, ülkemizde, Uygur Türkü’ne yapılan bu zulüm, işkence, soykırım, katliam; tartışma, birbirine çalım atma konusu asla olmamalıdır.

Uygur Eli Türklerinin yaşadıkları, başka yaşanan zulümlerle kıyaslanmamalı ve mutlaka Çin zulmü herkesin nefretini ve tepkisi çekerek, ortak bir görüntü sergilemeliyiz.

Diğer taraftan, Türk Dünyası diye bugüne kadar diretmemizin en önemli nedenlerinden biri budur. Yani, koskoca bir Türk Dünyası’nın ortak bir bildiri ve tepkisi ile karşılaşacak bir ülkenin, herhangi bir Türk’e bu zulümleri yapması mümkün müdür?.

Türk Dünyası birlikteliği, sadece ideolojik bakış açısı ile değerlendirilecek bir konu değildir.

Türk Dünyası birlikteliği, sadece Türkler için değil, Müslümanlar için ve hatta insanlık için gerekli bir birlikteliktir.

Doğu Türkistan Trüklerinin yaşadıklarını, ülkemiz içinde basit, sıradan ideolojik farklılıklara kurban etmemeli ve bu farklılıklar nedeniyle görmezden gelmemeliyiz. Bu konuda tam bir birlik ve beraberlik içerisinde olduğumuzu açık bir şekilde göstermeliyiz. Yapılacak her türlü tepki ve etkinlikleri desteklemeliyiz.

Çünkü, bu insanlar, her şeyden önce bir insan.

Kahrolsun Çin zulmü!