Doğu Raporu: Türk Polisine Bakış

96

Şark Meselesi / Doğu Sorunu’nda gelinen vahim, endişe verici
nokta:

     (…) şehrinde
olağanüstü hâlin devam ettiği yıllar.

     Bir gece yarısı.
Saat 24’ü geçmiş durumda.

     Polis, her zamanki
gibi gece devriyesinde.

     Sokaklar bomboş.
Ortalıkta kimsecikler yok.

     Zaten belli bir
saatten sonra sokağa çıkma yasağı var.

     O sırada caddede gösterişli, cüsseli ve
alımlı bir genç; hızlı adımlarla evine doğru yürümektedir.

     Polis devriyesinin
dikkatini çekiyor. Hüviyetini / kimliğini görmek istiyor.

     Cebine el atan
genç, kimliğini cebinde bulamıyor. “Unutmuşum üstüme almayı!” diyor.

     Polis “Öyleyse
bizimle karakola kadar gelmelisiniz. Soruşturmamız lâzım.” diyor.

     Genç arkadaş,
polisin bu en doğal hareketi karşısında,

     Önceden nasıl bir
dolduruşa getirilmişse aynen:

     “Ben bu alçaklara
(polisleri kastediyor) asla boyun eğmeyeceğim!”

     Diye içinden, bu
çok düşündürücü, o nispette esef verici, üzücü cümleyi geçiriyor.

     Ayrıca polise
karşı gelerek, karakola gitmemek için direniyor!

     Bu durumda,
kuşkusu daha da artan Polis,

     Haklı olarak “Karakola
kadar gelmesi gerektiğini söylüyor. Bunda nazikçe ısrar ediyor.

     Bunun üzerine
delikanlı, kendisinde şüphelenecek bir husus olmadığını belirterek,

     Bir sohbetten
döndüğünü; bundan dolayı geç vakit sokakta kaldığını, söylemek zorunda kalıyor.

     Polisler, “Tamam
öyleyse diyorlar. Orayı biz biliyoruz.

     Gidip soralım
bakalım gerçekten sen orada mıydın? Eğer doğru söylüyorsan mesele yok.

     Seni bırakırız”,
diyerek sohbet yapılan yere geliyorlar. Genci tanıyıp tanımadıklarını soruyorlar.

     Tanıdıklarını
söyleyince de serbest bırakıyorlar.

X

     Bu anlattığım
hâdise; yakînen / yakından tanıdığım (…)lı çok iyi bir ailenin;

     İnançlı oğulları
olan bir gencin; bana gayet safiyane bir şekilde anlattığı,

     Bizzat başından geçen
bir olaydır.

     Üniversite
talebesi olan bu gencin ağabeyleri, maalesef PKK sempatizanları idi.

     Belli ki evde Türk
Polisi aleyhinde olur olmaz, ipe sapa gelmez şeyler anlattıkları için:

     “Söz sihir gibi
tesir eder / etkiler.”

     Hükmünce, çok
temiz bir genç olan kardeşlerinin,

     Kendi
uydurduklarına inanmasını nasılsa sağlamışlar!

     Şuursuzca Türk
Polisi hakkında çok ağır ifadelerde bulunacak duruma getirmişler!

X

     Bunu bana
anlatınca çok üzülmüştüm.

     Ona hemen bu
düşüncesinin ne kadar yanlış olduğunu anlatmaya çalışmıştım.

     Polisin sokakta
devriye gezmesinin çok doğal ve tabii olduğunu söylemiş.

     Bizim selâmetimiz,
bizim rahat uyumamız için,

     Onların sokakta
devriye gezmesi lâzım geldiğini belirtmiş.

     Polisin bizim
insanımız olduğunu anlatmış.

     Polise gevşeklik
geldiği takdirde, asayişsizlik olacağını ifade etmiş.

     Bilakis polise
yardımcı olmamız gerektiğini hatırlatmıştım.

X

     Aslında dürüst,
inançlı ve samimi bir genç olduğu için,

     Ben anlattıkça
yüzü renkten renge giriyordu.

     Sonunda
fikirlerime tamamen katıldı. Özür diledi. Yanlış hareket ettiğini kabul etti.

     Şimdi bu genç
öğretmendir. Ve güzel bir hizmetin içindedir.

Önceki İçerikPost-Hakikat Ülkesi
Sonraki İçerikGeçmişin İzleri
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.