Doğu Anadolu, Ermeniler ve Halkımız

102

3 Mart 1878 tarihli Ayastefanos Muahedesine, Osmanlı Devleti’nin, Ermeniler’in güvenliğini, Kürtler’e…karşı garanti etmesi gerektiğini şart koşan bir hükmün girmesi, “Berlin Kongresi”ne, Ermeni Temsilciler Heyeti tarafından sunulan ve kurulması teklif edilen  “İnzibat Kuvveti”nin, Jandarma ile Gönüllü Örgüt’ten teşkilinin istenmesi, Kürtler…ve diğer göçebe aşiretlerin bu örgüt dışında tutulması, gönüllü askerlerin, Ermeniler’den ve en az beş yıldan beri ilde oturmakta bulunan, Kürt…olmayan halktan oluşmasının talep edilmesi, dolayısıyla ilin asayişi, büyük ölçüde Ermeniler’e teslim edilerek, İnzibat Kuvveti’nde yer alamayacak olan Kürt…ve diğer aşiretlerin, Ermenilerce kolaylıkla yola getirilmesinin sağlanması…

Velhasıl bütün bunlar, Ermeniler’in Kürtler’e asla güvenmediklerini ve kat’a onları kardeş bir kavim olarak kabul etmediklerini gösterir. (İsmail Berduk Olgaçay, Perşembenin Gelişi, İstanbul – (Tarihsiz) s. 41)

Durum bu merkezde iken ve en vahşi şekilde Ermenilerce katledilen bunca masumun kanı yerdeyken, bazılarının Ermeniler’i  “Kardeş Kavim”  diye nitelemesi, ne kadar acı ve hüzün vericidir.

Onlarla teşriki mesai / iş birliğine gitmeleri. Üstelik Ermeniler’in emir komutası altına girmeleri neyle açıklanabilir? Aynı Ermeni metodlarıyla, kendi öz milletine hayatı zehir etmeleri, çoluk çocuk demeden, onları namertçe öldürmeleri nasıl izah edilebilir?

Hele, kardeş kavim sayıp, gaye birliği ettikleri Ermeniler’in Türkiye’den talep ettikleri yerleri, bir göz önüne getirseler. Nasıl saf dışı bırakıldıklarını , ancak Ermeni hakimiyeti altında hayat hakkı bulabileceklerini. Bunun da ne kadar süreceğinin, Ermeni menfaatlerine bağlı olduğunu hayret, şaşkınlık ve esefle görecek ve müşahede edeceklerdir.

İşte Ermeniler’in, Osmanlı Ermenistan’ı olarak görmek istedikleri yerler:

“Osmanlı Ermenistan’ı, Erzurum  ve Van illeriyle, Diyarbakır’ın kuzey kısmını, yani Harput sancağının kuzey kısımlarını ve batı yönünden Fırat hudut tutularak, Ergani sancağı, Siirt’in kuzey kısımlarını  -ki bunlar, Büyük Ermenistan’ın Türkiye kısımlarını meydana getirirler-  ve Trabzon ile Batum arasında bulunan, ticaret ve ihracat için gerekli olan (Rize) limanını ihtiva eder / içine alır. Ermenistan, kefil devletler tarafından onaylanmak şartıyla Babıali  / Osmanlı Devleti tarafından atanacak bir Ermeni vali tarafından yönetilecek ve vali, Erzurum’da oturacaktır.”

Bu arada, o zamanki illerimizin, bugünkülerin birkaçını içine alacak genişlikte olduğunu da hatırlayalım (a. g. e. s: 41) ve bugün, buraların, nasıl bir terör tasallutu altında bulunduğunu derin derin düşünelim. Ve bir an evvel kendimize gelelim.

Önceki İçerikEfsane Devlet Adamı Rauf Denktaş
Sonraki İçerikSarp Yokuşu Aşarak Hakk’a Yürüdü
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.