Doğu Akdeniz de Sular Isınıyor!

90

Güney Rum Kesimi; Doğu Akdeniz’de uluslararası sulardaki enerji yataklarını tek taraflı kullanmaya yönelik hak hukuk tanımayan yeni hamleler yapmaktan, hatta sonucu sıcak savaşa gidebilecek oyunlar kurgulamaktan bir türlü vazgeçmiyor!

İşte bunların sonuncusu geçtiğimiz hafta içinde adanın yarı buçuğunu temsil eden Rum lideri Anastasiadis, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile bir araya gelerek 11 yıl önce Fransa ile imzaladıkları askeri işbirliği anlaşmasını bazı maddeler ekleyerek genişletti..!

11 yıl önce İsrail-Lübnan savaşı sırasında Lübnan’da bulunan Fransız vatandaşlarının Beyrut’tan tahliyesi için Rumların askeri üslerini kullanma antlaşması imzalayan Fransa’nın,  aradan geçen bunca zaman sonra bu anlaşmanın genişletilmesini isteyen Rum kesimine hangi menfaatler karşılığında neyi göze alarak evet dediği önümüzdeki aylarda belli olacak?

Genişletilen anlaşmaya göre:

– Rumlar, Fransız ordusuna toprakları içindeki hava ve deniz üslerini sürekli kullanmasını ve doğu Akdeniz’deki enerji sondajlarıyla deniz trafiğinin güvenliğini birlikte sağlayacak,

– Savunma işbirliği anlaşmasına göre Fransa, Rumların Mari deniz üssünün modernleştirilmesi, askeri teçhizat transferi sağlayarak, Rum askerlerinin Fransız askeri okullarında eğitimin almaları konusunda destek verecek,

– Kıbrıs sorunu çözülür ve Türklerle federasyon kurulursa, anlaşma yürürlükte kalacak. Tarafların istemesi halinde yeniden onaylanacak.

– Anlaşma 10 yılda bir yeniden gözden geçirilecek.”

11 yıl önce imzalanıp da bugün sessiz, sedasız böylesine maddelerin eklenerek genişletilen bu iş birliği anlaşmasının iki ana hedefi vardır:

Birincisi, Rumların Doğu Akdeniz’deki hak hukuk tanımadan yapmış olduğu petrol-doğal gaz arama/çıkarma çalışmaları sırasında görev alan Fransa’nın, bölgede araştırmalar yapan Fransız Total Petrol Şirketinin güvenliğini sağlayarak bu bölgedeki büyük enerji yataklarından pay alması,

İkincisi, AB üyesi iki ülkenin bu iş birlikteliği ile Türkiye’nin bölgesel haklarını korumak adına olası bir askeri müdahalesine karşı askeri iş birlikteliği sağlamasıdır.

Zaten Fransa ile mevcut askeri anlaşmanın genişletilmesi kararının hemen ardından Rum lider Paris’e giderek Doğu Akdeniz’de iki parsel kiralayan Total Petrol şirketinin CEO’su ile görüşmüş, Fransız iş adamı, yılsonuna doğru kiralamış oldukları parsellerde petrol arama çalışmalarını hızlandıracaklarını ifade etmiştir. Bu vesileyle Total’in CEO’su Rumlardan yeni parseller kiralayabileceklerini de ifade etmiştir!

Rumlar Doğu Akdeniz’i 13 parsele ayırmış, bunlardan 8 tanesini uluslararası petrol şirketlerine kiralamıştır.

Geçtiğimiz yıl bunlardan 5’ini kiralayarak Akdeniz’de arama çalışmalarına başlamak isteyen İtalyan ENİ Petrol şirketi, Türk Donanmasının engellemesi ile bölgeden ayrılmak zorunda kalmıştı.

Rum kesimi lideri, bu Bizans oyunlarını sessiz sedasız gerçekleştirirken; ne Türkiye’den, ne de KKTC’den herhangi bir açıklama, ya da tepki duyulmamıştır!

Fransa’nın Kıbrıs’taki mevcudiyeti giderek güçlenirken; adada İngiltere, İsrail ve ABD’nin varlığını da göz ardı etmemek gerekir.

On iki bin kilometre öteden adada söz sahibi olan ABD,  Annan Planı sonrasında Kıbrıs’a iyice müdahil olan AB, İsrail’le de benzer iş birlikteliği bulunan Rum kesimi, bu ülkelerle boşuna anlaşma yapmamaktadır!

İşte tam bu noktada;

Türkiye ve KKTC;

Ekonomik iş birlikteliği, Doğu Akdeniz’deki enerji yataklarının araştırılması ve kullanımı çerçevesinde, Orta Doğu’da müttefiklerimiz olarak nitelendirilen Suudi Arabistan’la, Katar’la benzer anlaşmalar yaparak;

KKTC’deki limanların kullanımını bu ülkelere açsa,  Doğu Akdeniz’deki o parsellerde petrol-doğal gaz arama izni veren anlaşmalar yapsa;  ne olur?

Kaldı ki, Katarla Rum kesimi arasında böyle bir anlaşma zaten var!

Aslında böylesine önemli bir anlaşmaya hiçbir Orta Doğu ülkesi evet demek bir yana, dönüp de bakamaz bile!

Çünkü bölgenin patronu Amerika’nın, bu ülkelerin böylesine tercihleri olduğunda; ne yapacağını iyi bilirler…

Sözün özü şudur;

Bu yılsonuna doğru Doğu Akdeniz’de sular çok ısınacaktır! Çünkü Rumlar enerji yataklarını kullanabilmek adına her şeyi yapmakta kararlıdırlar!

Ülkemizin Doğu Akdeniz’deki uluslararası sularda mevcut haklarını korumak adına önümüzdeki dönemde bu arama bölgelerinde şanlı donanmamıza yine iş düşecektir.

Ancak bu defa genişleyen bu anlaşma şartlarına göre Total Petrol şirketinin arama çalışmalarında güvenliği sağlamak adına Fransız donanması da bulunacak, Türk-Fransız savaş gemileri karşı karşıya gelebilecektir!

Her iki ülkenin NATO’ya üye oluşu bir tarafa, taraflardan birisinin olası tehlikeli bir hareketi sonrasında bölgede meydana gelebilecek vahim tablonun ne olacağını şimdiden kestirmek oldukça zordur.

Ancak Kıbrıs’ta tarafları ilgilendiren böylesine önemli anlaşmalar imzalandığında, adayla ilgisi bulunmayan ülkelerin savaş gemileri, hatta uçakları buradaki üslerde hak sahibi olduğunda ses çıkarmak, konuya müdahil olmak öncelikle ülkemizin Kıbrıs’taki hak ve hukukunu korumak adına önemlidir.

Türkiye adadan vaz mı geçmiştir?  Tabii ki hayır…

Ama adanın yarı buçuğunu temsil eden Güney Rum Kesimi, adanın sahibiymiş gibi istediği ülkeye adada üs tahsis etmekte, askeri anlaşmalar yapmakta, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin de, Kıbrıs Türk’ünün de hakkı olan enerji yataklarını parsel, parsel uluslararası petrol devlerine kiraya vermekten hiç çekinmezken; ne ülkemizden, ne de KKTC’den hiçbir ses çıkmamaktadır!

Şu önemli konunun altını bir kez daha çizmekte fayda vardır; Rumlar bir tek şey hariç; adada elde edebilecekleri her şeyi elde etmişlerdir!

Elde edemedikleri şey; Türk askerinin adadan gitmesi, Kıbrıs Türk’ünün adada azınlık hakkını kabul etmesidir!  Müzakere masasına oturuyorlarsa eğer bunun için oturmaktadırlar.

Uluslararası sulara açılan tek kapımız olan Kıbrıs adasını kaybetmek istemiyorsak eğer?

Türkiye’nin ve KKTC’nin, adadaki yasal kazanımlarımızı korumaktan başka bir tercihi olmamalıdır.

 

 

Önceki İçerikMânâ Rûhdur (3)
Sonraki İçerikHz. Mevlânâ’nın Hatırlattıkları
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.