Güney Rum Kesimi; Doğu Akdeniz’de uluslararası sulardaki enerji yataklarını tek taraflı kullanmaya yönelik hak hukuk tanımayan yeni hamleler yapmaktan, hatta sonucu sıcak savaşa gidebilecek oyunlar kurgulamaktan bir türlü vazgeçmiyor!
İşte bunların sonuncusu geçtiğimiz hafta içinde adanın yarı buçuğunu temsil eden Rum lideri Anastasiadis, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile bir araya gelerek 11 yıl önce Fransa ile imzaladıkları askeri işbirliği anlaşmasını bazı maddeler ekleyerek genişletti..!
11 yıl önce İsrail-Lübnan savaşı sırasında Lübnan’da bulunan Fransız vatandaşlarının Beyrut’tan tahliyesi için Rumların askeri üslerini kullanma antlaşması imzalayan Fransa’nın, aradan geçen bunca zaman sonra bu anlaşmanın genişletilmesini isteyen Rum kesimine hangi menfaatler karşılığında neyi göze alarak evet dediği önümüzdeki aylarda belli olacak?
Genişletilen anlaşmaya göre:
”– Rumlar, Fransız ordusuna toprakları içindeki hava ve deniz üslerini sürekli kullanmasını ve doğu Akdeniz’deki enerji sondajlarıyla deniz trafiğinin güvenliğini birlikte sağlayacak,
– Savunma işbirliği anlaşmasına göre Fransa, Rumların Mari deniz üssünün modernleştirilmesi, askeri teçhizat transferi sağlayarak, Rum askerlerinin Fransız askeri okullarında eğitimin almaları konusunda destek verecek,
– Kıbrıs sorunu çözülür ve Türklerle federasyon kurulursa, anlaşma yürürlükte kalacak. Tarafların istemesi halinde yeniden onaylanacak.
– Anlaşma 10 yılda bir yeniden gözden geçirilecek.”
11 yıl önce imzalanıp da bugün sessiz, sedasız böylesine maddelerin eklenerek genişletilen bu iş birliği anlaşmasının iki ana hedefi vardır:
Birincisi, Rumların Doğu Akdeniz’deki hak hukuk tanımadan yapmış olduğu petrol-doğal gaz arama/çıkarma çalışmaları sırasında görev alan Fransa’nın, bölgede araştırmalar yapan Fransız Total Petrol Şirketinin güvenliğini sağlayarak bu bölgedeki büyük enerji yataklarından pay alması,
İkincisi, AB üyesi iki ülkenin bu iş birlikteliği ile Türkiye’nin bölgesel haklarını korumak adına olası bir askeri müdahalesine karşı askeri iş birlikteliği sağlamasıdır.
Zaten Fransa ile mevcut askeri anlaşmanın genişletilmesi kararının hemen ardından Rum lider Paris’e giderek Doğu Akdeniz’de iki parsel kiralayan Total Petrol şirketinin CEO’su ile görüşmüş, Fransız iş adamı, yılsonuna doğru kiralamış oldukları parsellerde petrol arama çalışmalarını hızlandıracaklarını ifade etmiştir. Bu vesileyle Total’in CEO’su Rumlardan yeni parseller kiralayabileceklerini de ifade etmiştir!
Rumlar Doğu Akdeniz’i 13 parsele ayırmış, bunlardan 8 tanesini uluslararası petrol şirketlerine kiralamıştır.
Geçtiğimiz yıl bunlardan 5’ini kiralayarak Akdeniz’de arama çalışmalarına başlamak isteyen İtalyan ENİ Petrol şirketi, Türk Donanmasının engellemesi ile bölgeden ayrılmak zorunda kalmıştı.
Rum kesimi lideri, bu Bizans oyunlarını sessiz sedasız gerçekleştirirken; ne Türkiye’den, ne de KKTC’den herhangi bir açıklama, ya da tepki duyulmamıştır!
Fransa’nın Kıbrıs’taki mevcudiyeti giderek güçlenirken; adada İngiltere, İsrail ve ABD’nin varlığını da göz ardı etmemek gerekir.
On iki bin kilometre öteden adada söz sahibi olan ABD, Annan Planı sonrasında Kıbrıs’a iyice müdahil olan AB, İsrail’le de benzer iş birlikteliği bulunan Rum kesimi, bu ülkelerle boşuna anlaşma yapmamaktadır!
İşte tam bu noktada;
Türkiye ve KKTC;
Ekonomik iş birlikteliği, Doğu Akdeniz’deki enerji yataklarının araştırılması ve kullanımı çerçevesinde, Orta Doğu’da müttefiklerimiz olarak nitelendirilen Suudi Arabistan’la, Katar’la benzer anlaşmalar yaparak;
KKTC’deki limanların kullanımını bu ülkelere açsa, Doğu Akdeniz’deki o parsellerde petrol-doğal gaz arama izni veren anlaşmalar yapsa; ne olur?
Kaldı ki, Katarla Rum kesimi arasında böyle bir anlaşma zaten var!
Aslında böylesine önemli bir anlaşmaya hiçbir Orta Doğu ülkesi evet demek bir yana, dönüp de bakamaz bile!
Çünkü bölgenin patronu Amerika’nın, bu ülkelerin böylesine tercihleri olduğunda; ne yapacağını iyi bilirler…
Sözün özü şudur;
Bu yılsonuna doğru Doğu Akdeniz’de sular çok ısınacaktır! Çünkü Rumlar enerji yataklarını kullanabilmek adına her şeyi yapmakta kararlıdırlar!
Ülkemizin Doğu Akdeniz’deki uluslararası sularda mevcut haklarını korumak adına önümüzdeki dönemde bu arama bölgelerinde şanlı donanmamıza yine iş düşecektir.
Ancak bu defa genişleyen bu anlaşma şartlarına göre Total Petrol şirketinin arama çalışmalarında güvenliği sağlamak adına Fransız donanması da bulunacak, Türk-Fransız savaş gemileri karşı karşıya gelebilecektir!
Her iki ülkenin NATO’ya üye oluşu bir tarafa, taraflardan birisinin olası tehlikeli bir hareketi sonrasında bölgede meydana gelebilecek vahim tablonun ne olacağını şimdiden kestirmek oldukça zordur.
Ancak Kıbrıs’ta tarafları ilgilendiren böylesine önemli anlaşmalar imzalandığında, adayla ilgisi bulunmayan ülkelerin savaş gemileri, hatta uçakları buradaki üslerde hak sahibi olduğunda ses çıkarmak, konuya müdahil olmak öncelikle ülkemizin Kıbrıs’taki hak ve hukukunu korumak adına önemlidir.
Türkiye adadan vaz mı geçmiştir? Tabii ki hayır…
Ama adanın yarı buçuğunu temsil eden Güney Rum Kesimi, adanın sahibiymiş gibi istediği ülkeye adada üs tahsis etmekte, askeri anlaşmalar yapmakta, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin de, Kıbrıs Türk’ünün de hakkı olan enerji yataklarını parsel, parsel uluslararası petrol devlerine kiraya vermekten hiç çekinmezken; ne ülkemizden, ne de KKTC’den hiçbir ses çıkmamaktadır!
Şu önemli konunun altını bir kez daha çizmekte fayda vardır; Rumlar bir tek şey hariç; adada elde edebilecekleri her şeyi elde etmişlerdir!
Elde edemedikleri şey; Türk askerinin adadan gitmesi, Kıbrıs Türk’ünün adada azınlık hakkını kabul etmesidir! Müzakere masasına oturuyorlarsa eğer bunun için oturmaktadırlar.
Uluslararası sulara açılan tek kapımız olan Kıbrıs adasını kaybetmek istemiyorsak eğer?
Türkiye’nin ve KKTC’nin, adadaki yasal kazanımlarımızı korumaktan başka bir tercihi olmamalıdır.