Habertürk TV’de “hadisler” konusunda yapılan bir tartışma programı Türkiye’nin gündemine oturdu.
Bir İlahiyatçı öğretim üyesi “sinek kanatlarından birinde zehir, birinde panzehir olduğunu, deve idrarının şifalı olduğunu” anlatan rivayetleri “hadis” kabul ederek savundu. Yard. Doç. Dr. Ebubekir Sifil adlı bu İlahiyatçı ile buna karşı çıkan felsefeci Prof. Dr. Caner Taslaman arasındaki tartışma problemin büyüklüğünü ortaya koydu.
Yard. Doç. Dr. Ebubekir Sifil’in konudan uzak ve edebe aykırı saldırıları ile zaman zaman tartışmanın seviyesi düşse de, öğretici bir program oldu. Program dini anlama konusunda toplumda var olan derin fay hattının temel sebeplerinden birine dikkat çekti.
**************************************
Geleneksel İslam Anlayışı
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hazırladığı 2017-2021 Stratejik Planı‘nda da tespit edildiği gibi, “Olumsuz İslam algısı yaygınlaşmaktadır.”
Bu algıda geleneksel İslam, Emevi Müslümanlığı gibi isimlerle anılan ekol en önemli etkenlerden biridir. Akla yer vermeyen, sadece nakli esas alan bu anlayış Türklerin Halifeliği İstanbul’a taşımasından sonra bünyemize girdi.
Elbette Müslümansanız Kur’an’ın Allah kelamı olduğuna inanacak ve O’nu anlamaya ve yaşamaya çalışacaksınız.
Ancak Kuran’dan sonra dinin ikinci kaynağı olarak kabul edilen “hadisler” konusunda ihtilaflı alanlar vardır.
Hadisler konusunda gelenekçi akım nakil zinciri sağlam olan hadis rivayetlerini “sahih” kabul ediyor.
Bunun karşılığında hadisleri İslam tarihinin önemli bir bilgi kaynağı olarak değerli bulan ancak sahih hadis sayısının kitaplarda yer alanın çok küçük bir kısmını teşkil ettiğini savunan bir bilim ekolü var.
Sahih olması mümkün olmayan bu hadislerin ortaya çıkmasında siyasi ve şahsi menfaatler kadar insan hafızasının tabiatından kaynaklanan hatalar da sebep olmuştur.
Kütüb-i Sitte denilen en güvenilir 6 hadis kitabı Şanlı Peygamberimizin ölümünden yaklaşık iki yüz yıl sonra yazılmaya başlanmış. Bunları toplayan âlimler çok büyük özveriyle ve inanılmaz bir titizlikle yazdıkları kitaplarından, rivayet zincirinde en ufak bir tereddüt duyduklarını çıkarmışlar.
Fakat hadis kitaplarında, birbiriyle ve özellikle Kur’an’ın hükümleriyle çelişen; bir kısmı da “asla peygamber böyle bir söz söylemiş olamaz” denilen “hadislerin” de yer almasının önüne geçilememiş.
O halde İslam’ın asli kaynağı, tahrif edilmeyen tek kutsal kitap olan Kur’an- Kerim’de açıklanan konularda hadislere başvurmaya lüzum yoktur.
Kur’an’da yer almayan konularda ise Kur’an’ın bildirdiği temel ilkelere ters düşen hadis rivayetlerine itibar etmemek gerekir.
“Arap kültürünün yansıması olan”, “kadını aşağılayan”, “kadın sünneti gibi insan haklarıyla uyumlu olmayan” hadis rivayetleriyle; “içine sinek düşen çorbaya sineği iyice batır, sineğin olduğu kısmı kaşıkla çıkar, kalanını iç” tarzı sözde hadislerle amel edemeyiz.
***************************************
Kur’an ile Uyumlu Hadisler
Bazı hadisler vardır ki daha duyduğunuz anda onun sahih olduğundan hiç tereddüt etmeyiz.
Geçen Cuma vaazında duyduğum ve duymaktan çok mutlu olduğum şu hadis gibi:
“Erkek hanımına sevgi ve şefkatle bakar, hanımı da O’na sevgi ve şefkatle bakarsa, Yüce Allah onlara rahmetle bakar.” “Erkek hanımının elini sevgiyle tutarsa, parmaklarının arasından günahları dökülür.”
Bunun gibi, şu hadislerin de sahih olduğundan hiç şüphe edemeyiz: “Güzel söz sadakadır.” (Buhari) “Kıyamet günü, mümin kulun terazisinde güzel ahlâktan daha ağır bir şey bulunmaz. Allah Teâlâ çirkin hareketler yapan, çirkin sözler söyleyen kimseden nefret eder.” (Tirmizi)
Bakınız çok değerli İlahiyatçı hocalarımızdan Prof. Dr. Hasan Onat ne diyor? “Kur’an, öncelikle insanları düşünmeye, akletmeye, ibret almaya çağırmaktadır. Kur’an’da üç yüze yakın ayette, ‘düşünmez misiniz?’, ‘akletmez misiniz?’ şeklinde uyarılar vardır. Kur’an, açıkça ‘bilenlerle bilmeyenlerin bir olmayacağını’ ilan etmiştir. Daha da ötesi, Kur’an, insandan bilerek inanmasını, bilerek yaşamasını istemiştir.”
Hz. Muhammed’in ‘aklı olmayanın dini de yoktur’ sözü de Kur’an’ın bu buyruklarına tam uyduğu için şüphesiz “sahihtir.” Buna rağmen, “akla laf edenlerin aklından şüphe etmek gerekir.”
**********************************
Doğru Din İçin İyi Hoca
İyi eğitilmiş din görevlilerine ekmek kadar, su kadar ihtiyacımız var.
İyi eğitilmiş hocalardan kastım İslam’ın özünü doğru anlayan ve iyi anlatabilen bilginler ve din görevlileridir.
Onlar her fırsatta İslam’ın özünü ve Kur’an’ın evrensel mesajlarını iletirler.
“Dinin; ahireti kazanmak için dünyayı terk etmek olmadığını, dinin dünya için ve dünyayı ıslah için olduğunu” bilirler.
İbadetin namaz, oruç, hac, zekâttan ibaret olmadığını, “gün boyu işlenen ahlâki her davranışın ibadet olduğunu” anlatırlar.
Tüccarın dürüstlüğünün, düzgün ve kaliteli iş yapmanın, adalet, merhamet ve şefkatin ibadet olduğunu bilir, bildirirler.
Allah’tan başkasına boyun eğmemenin, zalim idareciler karşısında hakkı söylemek ve sözünde durmanın ibadet olduğunu ifade ederler.
İslam’ı; bir takım ritüeller toplamından ibaret bir ibadet dini olarak gösteren din adamları yerine, vicdanlarımıza seslenen, dünyayı ıslah etmenin anahtarı olan bu Kur’anî mesajları ileten hocalara ihtiyacımız var.
90 bin Camimizin yarısında böyle hocalar olsaydı, Müslümanların gelebileceği manevi ve maddi seviye hayallerimizin bile üstünde olurdu.