Din ve Siyaset

57

Dini siyasete âlet edenler tarafından, 15 Temmuz 2016 ‘ da kanlı bir darbe girişiminde bulunuldu. Oysa din, siyasete âlet edilmemeli. Politikaya tâbi tutulmamalı. Buna şiddetle karşı çıkılmalı. Çünkü “Hakikat-i İslâmiye” bütün siyasetlerin üstündedir. Aksi takdirde hâsıl olacak zarar tahmin bile edilemez.

Yakın geçmişte din adına tarafgirane siyaset yapanların verdikleri zararlar, henüz unutulmamışken; din âlet edilerek hazırlanan ve yetiştirilen robotlaşmış kitlelerle iktidarı ele geçirmek isteyenler; kanlı bir eylemle darbe teşebbüsünde bulundular.

Halbuki din adına tarafgirane siyaset yapanlar “İsabet de etse(ler) mes’ûl (ve sorumlu)dur(lar).” Aslında din siyasete değil, siyaset dine âlet edilmeli. Ama bu mümkün değil. Çünkü siyaseti dine âlet etmek için, siyasetle dine hizmet edeyim diye yola çıkanlar; er geç siyasete âlet olmaktan kendilerini kurtaramaz. Dini siyasete âlet etmiş olur. Din gaye olmaktan çıkar. Siyaset oyunlarında bir basamak olur.

Çünkü bu şekilde siyaset yapanlar, bu şekilde siyasetle uğraşanlar; maalesef kendi safında olanı şeytan da olsa melek olarak görmüş ve görüyor! Kendi tarafında olmayanı melek de olsa şeytan olarak görmüş ve görür hâle geliyor! “Mü’minler kardeştir.” hükmünü çiğniyor! “Ancak aynı menfaat ve çıkar için bir araya gelenler kardeştir!” sloganına yerini bırakıyor!

Şüphesiz siyaset bu değil. Böyle olmaması gerekir. Temiz siyaset yapanlar böyle ithamlardan münezzeh ve uzaktırlar. Onlara diyecek bir şeyimiz yok. Elbette idareye talip olanlar olacak, dürüst siyaset yapanlar bulunacaktır. Bütün mes’ele İslâm gibi ebedî bir hakikati, fani ve geçici dünya menfaatleri için kurban etmemektir.

Kaldı ki, Bediüzzaman Divan-ı Harb-i Örfî’de “Şeriat (İslâm’ın muhteva ve içeriği) yüzde doksan dokuz ahlâk, ibadet, ahiret ve fazilete aittir. Yüzde bir nisbetinde siyasete mütealliktir (siyasetle alâkalıdır). Onu da ulü’l-emirler (idareciler) düşünsünler.” demektedir.

Zaten yüzde doksan dokuzu yerine getirirken, yüzde bir olan kendiliğinden gerçekleşir. Bunun için kırmaya, dökmeye, kaos çıkarmaya, güce kuvvete başvurmaya, silâha sarılmaya, hele darbeyle yâni ülkeyi kan gölüne çevirerek sonuç almaya kalkışmaya, hiç mi hiç gerek yok.

Maksat dini; hayata geçirmek ise, bunun yolu ülkeyi kaosa sürüklemekten geçmez.

Bunun yolu, vahşice darbeye teşebbüs etmekten geçmez.

Bunun yolu, kana susamışçasına milletine silah doğrultmaktan geçmez.

Zaten bu vatan İslâm ülkesidir. Zaten bu millet müslümandır.

Ne din elden gitmiştir. Ne de dini getirmeye ihtiyaç vardır. Hem gitmemiştir ki getirilsin.

Öyleyse maksadımız; o nuranî silsileyi harekete geçirmek olmalı. Bunun için de herkesi şevke getirmeli. Vicdanî istekleri uyandırmalı. İlerleme yoluna sevketmeli.

Ve bilmeli ve bildirmeli ki Îlâ-yı Kelimetullah’ın / Allah’ın ismini yüceltmenin; bu zamanda bir büyük sebebi, maddeten terakkî etmek yâni ilerlemek ve ilerletmektir. Hatırlayalım ve hatırlatalım ki:

“Aslah tarîk musalâhadır.”

“En iyi yol barış yoludur.”

En iyi hareket “Müspet harekettir.”

Silâh, ancak dış düşmana karşı çekilir.

Yurtta barış esastır.

Huzur ve sükûn barışa hastır.

Evet, Cumhuriyet ve Demokrasi

Hakimiyet-i Millet’tir.

Millet hâkim oldu

Meydanlar halk ile doldu.

Değil sadece Türkiye’nin

Asya’nın bahtını, İslamiyetin talihini

Açacak olan yalnız Demokrasi ve Hürriyettir. (1 Ağustos 2016)

 

 

Önceki İçerikÇevre Mühendisi, Prof. Dr. İdil Arslan Alaton Bütün dünyanın korkulu rüyası olan su kıtlığı ve çevre problemleri ile ilgili sorularımızı cevaplandırdı.
Sonraki İçerikNeye Yarar!
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.