Bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz bazı olağanüstü özelliklere sahip insanlar kitleleri etkiliyor. İnsanlığı ve gezegenimizi kurtaran Süpermen, Örümcek Adam gibi kahramanlar, dünyayı ele geçirmeye niyetli kötü fakat yine insanüstü özelliklere sahip varlıklara karşı mücadele eder.
Aslında bunların gerçek olmadığını biliriz. Buna rağmen “YA GERÇEK OLSAYDI?” diye endişe ile fakat film hep mutlu sonla bittiğinden yine de zevkle seyrederiz.
Zamanla film teknolojilerindeki gelişmelerle daha komplike ve ilginç insanüstü özelliklere sahip film kahramanları yaratıldı.
Mesela son zamanlarda “mutant” denilen insanüstü özelliklere sahip kişilikler filmlerde konu ediliyor.
Mutant, mutasyona uğrayan organizma demek. “Organizmaların hiper ışınlara maruz kalmasıyla, DNA dizilimlerindeki bozulmalar ve buna bağlı olarak canlının fizyolojik ve biyolojik özelliklerinde gözle görülür değişmeler” görülebiliyormuş. Böylece “Mutant” denilen bazı varlıklar ortaya çıkıyormuş.
Bahsettiğim filmlerden birindeki mutantlar “ruhunu ele geçirdiği kişinin tüm güçlerinin tam kontrolünü devralan, aklını karıştıran, onun adına kararlar verebilen, parazit gibi tüm gücünü ve benliğini emebilen” karakterler olarak tanıtılıyor.
Bazı siyasetçilerin bir takım çelişkili tavırlarını ve buna rağmen kitlelerin güvenini hala muhafaza edebiliyor oluşlarını uzun zamandır bir türlü izah edemiyordum.
“Mutant” tanıtımını okuyunca beynimde bir şimşek çaktı.
Galiba bizim Başkan bir “mutant” diye düşündüm. Herhalde bir takım ışınlara maruz kaldı ki, ciddi bir biçimde “mutasyona” uğradı.
Önceki değerleri yerine bambaşka özellikler kazandı.
***
Değer Kaybı, Güç Kazancı
Başkan taşıdığı değerlerin çoğunu kaybetti ama kazandığı güç olağanüstü idi.
“Ruhunu ele geçirdiği kişinin tüm güçlerinin tam kontrolünü devralan, aklını karıştıran, onun adına kararlar verebilen, parazit gibi tüm gücünü ve benliğini emebilen” insanüstü bir varlık haline geldi.
Damat Bey bu değişimi yakından gözlemleme şansına sahip bir bakandır. “AKP’li seçmen Cumhurbaşkanımız Ay’a kadar 4 şeritli yol yapacağım dese, vallahi inanır” demesi sebepsiz olamazdı.
Kendisine en ağır eleştirileri, hatta hakaretleri yapan Soylu ve Kurtulmuş’tan sonra Bahçeli’yi de “tam kontrolü altına alması, tüm gücünü ve benliğini emerek, istediği kararları aldırtması” bu insanüstü güçten başka bir şeyle açıklanamaz.
Ben benzeri bir gücü ne gördüm ve ne de tarihte okudum.
******************************
Değişen Değerler, Değişen Türkiye
“3Y ilkesi” yani “Yolsuzluk, Yoksulluk ve Yasakları” kaldırmak üzere gelmişti.
Türkiye’nin Yolsuzluk Algı Endeksi puanı ve sıralamadaki yeri 2013 yılından beri hızlı bir biçimde gerilemeye devam ediyor. 2017 yılı Endeks sonuçlarına göre, bir puanlık düşüşle 40 puan alan Türkiye, 6 basamak daha gerileyerek 180 ülke arasında 81. sırada yer aldı. Böylece, endekste dört yıl üst üste gerileyen Türkiye, son 5 sene içerisinde 10 puanlık bir düşüşle 28 sıra kaybetti.
Tapeler, kasetler, itiraflar, belgeler ne kadar açık olursa olsun yolsuzlukların üstüne gidilemiyor. Çok önemli bazı Belediye Başkanları yolsuzlukları sebebiyle istifa ettiriliyor, fakat bir soruşturma bile açılmıyor.
Her geçen gün daha da yoksullaşıyoruz. 2008’de kişi başına milli gelirimiz 10 bin 479 dolardı. Bu yıl 8 bin dolar mertebesine geriledi…
Vatandaş borçlu, şirketler borçlu, devlet borçlu. Hem de ödeme güçlüğüne düşecek kadar, gırtlağımıza kadar borçluyuz.
Asgari ücret bırakın yoksulluk sınırını, açlık sınırının bile altında. Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı), Temmuz 2018 verilerine göre, 1.738,37 TL.
Enflasyon canavarı hortladı, mutfaklar adeta yangın yeri oldu.
Yasaklar derseniz arttıkça arttı. En basit protesto eylemleri bile şiddetle bastırılır hale geldi. Hükümete yönelik sıradan eleştiriler AKP ve MHP yetkilileri tarafından vatan hainliği olarak nitelendiriliyor. Medya tam kontrol altına alındı.
Mc Kinsey’in, bir nevi kayyumluk olacağı belli olan, “danışmanlık sözleşmesi”ne karşı çıkanlara bile hain damgası vuruldu.
******************************
Üç Harfli Değil, Altı Harfli
Her şeye rağmen vatandaşlarımızın desteğini almaya devam etti, 16 seçim kazandı ve Başkan olarak tek adamlığa terfi edebildi ise bunun izahı ancak benim “mutant” teorimle yapılabilir.
Bahçeli bile ruhunu O’na teslim etti. “Erdoğan sen, Esad’ın kirli bir kopyası, Pensilvanya’nın eski sevdalısı, Washington’un daimi tutsağı, Kandil’in tavizsiz havarisi, Ermeni’nin hısımı, Türklüğün yaşayan düşmanısın” diyordu. (03.06.2015 K.Maraş) O’nu başkan yaptı. Mc Kinsey anlaşmasını bile savunur hale geldi.
Özellikle kibarlığı, hanımlara karşı zarif tavrı ile bilinen, “Ülkücü gençliğin sokaklara çıkmasına engel olduğu için” övülen Bahçeli nasıl oldu da yıllarca beraber çalıştığı Meral Akşener’e karşı tehditler savurabildi? Gaza gelen Üsküdar MHP teşkilatı Akşener’in evine nasıl baskına gidebildi?
Ülkücüyü ülkücüye kırdırmaya varacak bu sorumsuzluğu Bahçeli nasıl yapabildi?
“Tüm güçlerinin tam kontrolünü devralan, aklını karıştıran, onlar adına kararlar verebilen, parazit gibi tüm gücünü ve benliklerini emebilen” bir mutant’ın Bahçeli’nin ve bir kısım halkımızın ruhunu ele geçirdiği kanaatine vardım.
Bu kadar akıl dışı değişim, bu kadar mantıksız tavırları açıklayacak başka bir yol bulamayınca ben de ancak böyle akıl dışı bir açıklama ile konuyu izah edebiliyorum.
Hem yılların Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek “Fethullah Gülen’in insanları üç harfliler (cinler) ile kontrol altına aldığını” iddia etmemiş miydi?
O’nun bu açıklamasını bile yadırgamayan halkımızın benim altı harfli “mutant” ile yaptığım açıklamaya bir itirazları olacağını sanmıyorum.