Türkiye’nin ve dolayısıyla Türk milletinin üzerinde bir çok oyun oynanıyor.
Bu oyunların geniş bir coğrafya ile ilgisi var. Dünün emperyalistleri bu günün küreselcileri ; sömürü düzenini, yarattıkları algı ile istedikleri gibi genişletmek ve sürdürmek istiyor.
Uzak ve yakın çevremiz ile ülkemizde cereyan eden olayların ana sebebi bu olayları kurgulayanların menfaat savaşıdır.
Tunus’ta, Mısır’da ve diğer ülkelerde devrilen ile yerine gelen farklı isimlerde olsa devam eden aynı sistemdir. Libya, Bahreyn, Yemen, İran ve nihayetinde Irak’ta meydana gelen olaylar aynı amaca yöneliktir. ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi Ricciardone ile AKP’liler arasındaki atışma toplumda yükselen ABD karşıtlığını azaltmak için yapılan yeni bir kayıkçı kavgasıdır.
Burada önemli olan, kurgulanan olayların sıradan bir insana ve ortalama insan topluluklarına anlatılış şekli ile yaratılan algıdır. Böylelikle insanlar olaylara daha insancıl olarak yaklaşmaktadır.
Şu an bizim gözümüzde Mübarek eli kanlı bir diktatör, yerine gelen ise demokrasi havarisi bir Mısırlıdır.
Ülkemizde de, medya ve sözüm ona aydınlar eliyle, gelişen olaylarla ilgili bir algı yaratılmakta ve halkın zihni bu yolla kontrol altına alınmaktadır.
Türk halkı, iç ve dış olaylara, kontrol altına alınmış zihninin imkan verdiği ölçüde bakabilmektedir.
Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı sorunlara baktığınızda bunların başlıcalarının; YÖK, başörtüsü, müslüman cumhurbaşkanı seçimi, HSYK, Anayasa Mahkemesi, Ergenekon ve Balyoz davaları, Anayasa referandumu, AB, PKK ve kürt açılımı, sıfır sorunlu dış politika gibi konular olduğunu görürsünüz.
Bu ve bunlara benzer tüm konularda, suni olarak yaratılan algı nedeniyle zihni kontrol altına alınmış Türk halkı, kendi menfaatlerini koruma yönünde göstermesi gereken refleksleri gösterememiştir.
Buraya kadar her şey normaldir. Bir takım güçlerin Türk milleti ve Türkiye üzerinde planları ve emelleri olabilir. Bunu doğal karşılamak lazım. Ancak sizde millet olarak varlığınıza yönelmiş bu çalışmaları bertaraf etmek için tedbir almanız gerekir. İşte bu noktada sıkıntı vardır.
Türk milleti kendisine yönelik tehditleri, bırakın savuşturmayı bunları tartışamaz hatta konuşamaz durumdadır.
Oysaki; Türk milleti tarihi günler yaşamaktadır. Sapla saman, at izi ile it izi birbirine karışmıştır.
Bunun en büyük sebebi toplumun her katmanında bilerek veya bilmeyerek ihanet çukuruna saplanmış insanların varlığıdır.
Türk milleti ile tarihi bir hesaplaşmanın adımını atanlar bu sefer herhangi bir boşluk bırakmamak için sokaktaki çöpçüyü, mahalledeki esnafı, camideki imamı, üniversitedeki profesörü, fabrikadaki işadamını, mahkemedeki hakimi, otobüsteki şoförü, tarladaki köylüyü, denizdeki balıkçıyı, okuldaki öğrenciyi, sahadaki futbolcuyu, dizideki manken gibi bir çok aramızda yaşayanı ihanet tuzağına düşürmüş olabilir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin varlık sebebi olan Kurtuluş Mücadelesi süresince, Türk milletinin uğradığı ihaneti başta Atatürk’ün “Nutuk”u olmak üzere o dönem yazılmış eserlerin bir çoğunda görüyorsunuz.
Onun için etrafınıza şöyle bir bakın, insan kılığına girmiş iblisleri belki göreceksiniz. Yoksa bu kadar çaresizlik hissetmezdiniz.
İşte bu yapımızı gören iç ve dış ihanet şebekeleri, coğrafyamızın tamamında, devşirdiği insan müsveddeleri ile boğazımızı sıkmaya çalışıyor. Tıpkı 1918 – 1922 yıllarında olduğu gibi. Suçu sadece bazılarına atmak emin olun haksızlık olur.