DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve parti
yöneticileri, seçimlerde oy devşirmek için ana dilde eğitim, tarikatların
yapılanmasına izin verilmesi, Anayasa’daki Türklük tanımının değiştirilmesi
gibi milli birliğimizi, bütünlüğümüzü ve üniter yapımızı tehlikeye atacak
önerilerde bulunuyorlar. Açıkçası DEVA Partisi ateşle oynuyor. Milli varlığımız
tehlikeye girerse, hepimiz bunun altında
kalırız.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve parti üst
yöneticilerinin nasıl ateşle oynadığını tek tek belirtelim.
1.Kürtçe’nin anadil olmasını Anayasa’ya eklemek
istediklerini, bunun için Anayasa’nın 42. maddesinin de değiştirilmesi
gerektiğini vurguladılar. Buradan anladığımıza göre Anayasa’nın eğitim hakkını
tanımlayan 42. maddesindeki şu ifadelerden rahatsız oluyorlar: “Kimse,
eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı
kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve
inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin
gözetim ve denetimi altında yapılır. Türkçeden başka hiçbir dil eğitim ve
öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve
öğretilemez.”
Dünyanın bütün milli devletlerinde eğitim dili, resmi/milli
dildir. Çünkü birden fazla eğitim dili olursa,
milli birlik, beraberlik ve bütünlük sağlanamaz. Ana dili öğrenmek doğal
bir haktır ve devletin bu konuda gerekli tedbirleri almak zorundadırlar
Ülkemizde de 2000’li yılların başlarından itibaren ana dil öğrenme kurslarının
açılması, okullarda Kürtçe’nin seçmeli ders olarak okutulması yasal güvence
altındadır. Kürtçe kursları ve dershaneleri ile okullarda açılan seçmeli Kürtçe
derslerine talip olan öğrenci sayıları yetersiz olduğu için çok verimli olmadı.
Ayrıca Mardin Artuklu, Diyarbakır Dicle, Bingöl ve Muş Alpaslan
Üniversitelerinde Kürtçe öğretmen adayı yetiştiriliyor.
2. Devrim kanunları ile yasaklanan tarikat yapılanması ile
ilgili olarak da DEVA Partisi lideri Ali Babacan 3.1.2023 tarihinde HaberTürk
kanalında; cemaat, tarikat ve dini grupların açık bir şekilde dernek olarak
yapılanabilmeleri gerektiğini belirterek şunları söylüyor: “İnancı
doğrultusunda örgütlenebilme özgürlüğü insan hakkı. Ama resmen
yapılabilmeliler. İbadethanelerini açabilsinler. O kanunlar gerçekten
yasaklayabilmiş mi? Yeraltına inince devletin denetleme imkânı kalmıyor. Devrim
kanunlarının o gün için bir mantığı var, anlıyorum. Ama bugünün şartlarına göre
tekrar bakmamız gerekiyor.”
Tarikat ve cemaatlerin dini algılamaları, yorumlamaları,
ibadet usul ve erkanları farklıdır. Her biri kendine göre dini hayatı yönetme
ve yöneltmeye kalkarsa dini hayatta büyük bir karmaşa olacağı görüldüğü için
Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur. Ayrıca tarikat ve cemaatlerin devlet
hayatına müdahaleleri de onların yasaklanmalarına sebep olmuştur. Tekke ve
Zaviyelerin Kapatılması Kanunu da tarikatların aktif rol aldığı 1925 yılındaki
Şeyh Sait İsyanı’ndan sonra çıkarılmıştır.
2 Eylül 1925 tarihli kararname ile tekke ve zaviyelerin kapatılması
kararı alınmış, 30 Kasım 1925 günü yürürlüğe girmiştir. Tarikat ve cemaatlerin
devlet hayatına müdahaleleri ve bürokraside kadrolaşma çalışmaları bugün de
devam etmektedir. Bu yüzden ilgili kanunun çıkarılma gerekçesi hala geçerlidir.
3. DEVA Partisi Kurumsal İletişim ve Tanıtım Başkanı Sanem
Oktar’dan “Türklük” tanımıyla ilgili
gündeme oturacak bir açıklama geldi. Oktar, katıldığı bir radyo programında
“Anayasa’dan Türklüğü çıkarıyor musunuz” sorusuna “Doğru” diye yanıt verdi.
Gazeteci Enver Aysever’e konuşan Oktar, “Türkiye’de Atatürk milliyetçiliği
diye bir tarif var. Siz başka bir tarif mi getiriyorsunuz? Anayasa’dan Türklüğü
çıkarıyor musunuz?” sorusuna yanıtında şu ifadeleri kullandı: “Doğru.
Kabul edeceğimiz vatandaşlık anlayışında herhangi bir etnik, dini ya da
kültürel kimliğe atıf yapılmayacaktır. Farklılıklar arasında birini diğerine
karşı ayrıcalıklı kılan bir tercihte bulunulmayacaktır. Her vatandaşı eşitlik
temelinde kapsayan bir anlayış benimsiyoruz.” Ayrıca Babacan da, iktidar
olmaları halinde Anayasa’nın Türklük tanımı yapan 66. maddesini
değiştireceklerini söyledi.
Anayasa’nın 66. maddesinde Türk’ün tanımı şöyle yapılıyor:
“Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. Türk
babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür.” Bu maddede Türklük iki gerekçeye
dayandırılıyor:
a. Aynı vatanı paylaşmak ve o vatana bağlı olmak. Bu
gerekçeye göre soyuna bakılmaksızın yaşadığı toprakları vatan bilmenin Türk
olmak için yeterli olduğu belirtiyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucu Önderi
Atatürk de Türk milletini “Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran halka Türk
milleti denir” ifadesiyle tarif etmektedir.
b. Türk anadan ve babadan doğmak. Bu gerekçede ise soy
olarak Türk anne babadan doğanların da doğrudan Türk kabul edileceği
belirtiliyor. Bundan niye rahatsız olduklarını bilemiyorum.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve bazı yöneticileri
siyasi menfaat için yanlış bir rota izliyorlar. Kendilerini dostça uyarıyoruz,
yanlış yoldasınız. Vatanını ve milletini seven bir Türk vatandaşı olarak DEVA
Partisi yöneticilerinden ricam, milli varlığımızı zarar verecek bu tehlikeli
görüşlerinizden bir an önce vazgeçin. Bu görüşleriniz; Türklük ve Türkiye
Cumhuriyeti düşmanlarını ve bölücüleri mutlu eder. Bir an önce sonu, milletimizin birlik ve
beraberliğini, ülkemizin üniter yapısını bozacak bu tehlikeli görüşlerden
vazgeçiniz.